Dünyanın en hızlı piyanisti Havasi

Havasi
Havasi

Klasik müzik tarihini değiştiren ve bu tarzı görsel bir şova dönüştüren Havasi ilk kez Türkiye’de. Müzisyen 2009 yılında 1 dakika içinde piyanonun tuşlarına 498 kere vurarak “Dünyanın en hızlı piyano çalan sanatçısı” oldu ve Guiness Rekorlar Kitabı’na girdi. İzleyenlerin ayakta alkışladığı Havasi, konseri öncesinde dergiler arasından sadece Skyroad’un sorularını yanıtladı.

Piu Entertainment organizasyonu ile Türkiye’ye gelen Havasi, o kadar ilgi gördü ki 640 TL’den satılan en üst kategorideki biletleri bile birkaç günde tükendi. Havasi, kendi bestelerini icra ettiği konserleriyle dünyanın birçok kentinde stadyumlarda konser vererek, klasik müziği bu kadar kalabalık kitleler ile buluşturdu. Son konserinde 15 dakika ayakta alkışlanan sanatçı müzik hayatından özel yaşamına kadar her şeyi konuşurken yeni albümünün adını da ilk kez bizler ile paylaştı.

Öncelikle konserlerinizde tek bedenin size yetmediğini düşünüyorum. Böylesine durumlarda klonlanmak ister miydiniz?

Konserlerim çok yoğun geçiyor. Ama her bir saniyesinin tadını çıkarıyorum ve bu keyfi insan klonlamak mümkün olsaydı bile klonlarla falan paylaşmak istemezdim. Şaka bir yana, benden daha fazlasına ihtiyaç yok, diğer tarzlardan harika sanatçılarla birlikte çalışmak çok daha iyi.

Dünya sizi müzik dehası olarak kabul ederken siz buna katılıyor musunuz?

Bazı insanlar böyle düşünüyor, bazıları ise böyle düşünmüyor. Bunun bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Bence en önemli şey; bir deha olarak görüleyim ya da görülmeyeyim, seyircinin içten tepkisi. Konserlerimde gerçekten eğleniyorlar, bunu hissediyorum ve benim için gerçekten önemli tek şey bu…

Çok tekrarlı ve çok hızlı bir bölümü olan bir beste yaptım ve adını buldum; “Dünya’nın En Hızlı Piyanisti”
Çok tekrarlı ve çok hızlı bir bölümü olan bir beste yaptım ve adını buldum; “Dünya’nın En Hızlı Piyanisti”

İlişkimiz Bir Çeşit Büyü

Yetenek, duygu, beyin, konsantrasyon ya da hepsini bir kenarı bırakalım hipnotize gücünüz mü var? Bu kadar insanı aynı sahneye nasıl kilitleye biliyorsunuz?

Oldukça değişik bir soru… Henüz kimseye söylemedim ama sıradaki albümümün adı “Hypnotic”. İnanıyorum ki canlı bir konser sırasında gerçekten çok özel, hatta büyülü bir ilişki kuruyoruz. Bu tüm seyircinin -müziğin dili sayesinde- içimde en derin yerlerdeki hislerimi ve düşüncelerimi görebileceği bir çeşit büyü. Bu gerçekten iki taraf için de hipnotize edici bir deneyim. Aramızdaki bu bağı resmen hissediyorum, birlikte duygusal ve müzikal bir yolculuğa çıkıyoruz…

Dünyanın en hızlı piyanisti olmak sizin için ne kadar önemli? Bu unvanı nasıl aldınız?

2009 senesiydi. Günümüz gençleri arasında piyanoyu daha popüler yapmanın eğlenceli bir yoluydu. Çok tekrarlı ve çok hızlı bir bölümü olan bir beste yaptım ve adını buldum; “Dünya’nın En Hızlı Piyanisti” ve bunu kaydeden ilk kişi oldum. Bestem klasik müzikte ilginç reklamlar yapma yöntemlerine dikkat çekti ve dünya piyanistlerini meydan okumaya davet etti. Bu unvanı elimde tutmak benim için önemli değil, bu meydan okumaya da artık katılmıyorum, ama piyanoyu bugün ki jenerasyona tanıtmanın eğlenceli bir yolu olduğunu düşünüyorum…

Dünya turnenizde duraklarınıza Türkiye’yi eklemekteki en büyük beklentiniz neydi?

Sanıyorum, Türkler genel kültür konusunda almaya fazlasıyla açıklar. Türkiye’de kesinlikle konser vermeliyiz dedim. 2016 yılsonu sezonunu orda tanıtmak istiyordum, gelen e-mailler, Facebook ve Youtube mesajları harikaydı! Ve bana bu isteğimde haklı olduğumu gösterdi. Umuyorum ki Türkiye’ye önümüzdeki yıllarda yine geliriz.

Bazen tüm zamanımı ailemle geçiriyorum.
Bazen tüm zamanımı ailemle geçiriyorum.

Hayalini Kurmamıştım

Klasik müziği dünyaya sevdirdiğinizi düşünüyorum. Ne dersiniz?

Memleketim olan Macaristan’da kesinlikle böyle oldu. Buradaki senfonik konserlerimiz, herhangi bir uluslararası pop, rock sanatçılarının konserlerinden daha fazla insanın ilgisini çekiyor. Bunca başarı beni alçakgönüllü yapıyor, hayalini hiç kurmadığım bir şey. Tüm dünyada da böyle bir etkim olup olmadığını ya da modern klasik müziği ana akıma taşıyabilecek miyim zaman gösterecek. Şimdiye kadar yaşadıklarım bile hayal ettiğimden çok daha fazlası...

Sizin gibi özel ruhları hep merak etmişimdir; boş günlerinizi nasıl geçirirsiniz? Mesela gizli sığınağınız var mı? Çok sıkıldığınızda nereye gidersiniz, ne dinler, kimler ile görüşürsünüz?

Bazen gerçekten de “saklanıyorum” ve tüm zamanımı ailemle geçiriyorum. Bu aylarda kendimi günlük görevlerden tamamen soyutluyorum. Bunlar, beste yaptığım zamanlar. Telefon görüşmeleri ve e-mailleri en aza indiriyorum, zamanımın büyük kısmını aileme ve piyanoya ayırıyorum. Bu anlarda hiç can sıkıntısı hissetmedim. Bu sakin zamanlar bile birçok açıdan heyecan verici…

Kendimi bildim bileli piyano çalıyorum.
Kendimi bildim bileli piyano çalıyorum.

Bu konserin temasını oluştururken nasıl bir kompozisyon oluşturdunuz?

Kendi hayat tecrübemden ilham alarak tarafımdan bestelenmiş müzikal bir yolculuk bu. Oldukça yetenekli müzisyenlerin arasında ben yine piyanodayım. Konserde nefis bir yaylılar beşlisi, ses ve enstrüman solistleri ve bence en büyük müzik efsanelerinden biri olan Lisa Gerrard yer alıyor.

Son olarak piyano ile aşkınız bildiğimiz türden tutkulu bir aşk mı yoksa aranızda ihanet ve kıskançlık gibi ihtiraslar oluyor mu?

Kendimi bildim bileli piyano çalıyorum ve tabii ki bu enstrümanla tutkulu bir ilişkim var. Hiç aldatmadığım, hep sadık kaldığım çocukluk aşkım da diyebiliriz. İnsanlar diğer pek çok piyanistten daha farklı hatta kimi zaman adeta bir perküsyon gibi çaldığımı söylüyorlar. Uzun yıllar önce rock davulcularını “kıskanırdım”, daha sonra onları da eserlerime dâhil ettim. Aynı şekilde çello, insan sesi, Japon davulları ve adını sayamadığım pek çok enstrümanla daha, yakın arkadaş olduk…