Dünyada görülmesi gereken 5 fantastik yer
Bizlere yaşam alanı olan gezegenimizin sırrı hala tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Hem yeryüzünde hem de mavi sularda keşfedilmemiş daha nice yerler, canlılar, yaşamlar var. İnsanlık tarihi boyunca keşfedilenler ise dünyanın olağanüstü yapısını, dengesini ve güzelliğini gözler önüne sermekte. İnsanlar ise farklı coğrafyalardaki bu güzellikleri görmek için seyahatler düzenliyor. Ancak dünya üzerinde farklılıklarıyla ön plana çıkan öyle yerler var ki görenleri şaşkına çeviriyor. Görünümleriyle insanlara film sahnelerini anımsatan bu yerler ise tamamen doğal. Dünyada görülmesi gereken 5 fantastik yer, benzersizlikleriyle gönlünüzü fethedecek!
Gökkuşağı Tepeleri, Çin
Öyle bir yer düşünün ki gökkuşağının tüm renklerinin olduğu, adeta dünyanın renk paleti gibi… Aklınızda tam olarak canlanmadı değil mi? Ancak Çin’de yer alan Gökkuşağı Tepeleri, tam da böyle bir yer. Çin’in kuzeybatısındaki Gansu bölgesinde Zhangye Danxia Landform Geological Park adında bir jeolojik park var. Bu parkın en önemli özelliği, bölgedeki kayaların gökkuşağı renginde olması. Kırmızı, turuncu, yeşil, sarı renklerdeki kayalar, 24 milyon yıl önce gerçekleşmiş tektonik hareketlerle oluşan kum taşı ve diğer mineraller sonucu ortaya çıkmış. Milyonlarca yıl süren rüzgar ve yağmurlar, renklerin katman katman bir hal almasını sağlamış. Tamamen doğal bir oluşum olan tepeler, adeta fantastik bir film karesini canlandırıyor. Bölge 2021 yılında UNESCO tarafından dünya mirası olarak ilan edildi. Adeta bir ressamın elinden çıkmış tabloyu andıran tepeler, haliyle fazlaca turist çekiyor. Turizm için bölgeye tahta yollar ve çeşitli bağlantılar kurularak insanların kolayca bölgeyi gezebilmesi sağlanmış. Bir gün Çin’e yolunuz düşerse, kesinlikle kaçırmamanız gereken bir manzara!
Su Altı Şelaleleri, Mauritius
Dünya üzerindeki bazı yerler efsaneler ve sıra dışılıklarıyla adından söz ettiriyor. O yerlerden biri de ilk bakışta iç ürperten ancak sonrasında göz yanılgısı olduğu anlaşılan doğa harikası yer Mauritius Su Altı Şelalesi… Hint Okyanusu’nda yer alan adalar ülkesi Mauritius’ta okyanusun içerisinde bir şelale görüntüsü bulunuyor. Mauritius'un güneybatı sahilinden sadece birkaç yüz metre uzaklıkta, Le Morne-Braban yarımadasının karşısında yer alan bu olağanüstü doğa olayında sanki okyanusun derinliklerine dökülen bir şelale varmış görünümü oluşuyor. Ancak suyun içerisinde bir şelale bulunmuyor. Bu illüzyonun oluşmasının sebebi ise adadaki kum ve alüvyonun birikim biçimi. 2008'den bu yana yarımada UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde. Su Altı Şelalesi, en iyi havadan görünebiliyor. Buna bağlı olarak da bölgede helikopter turları düzenleniyor. Dünyada sıra dışı yerler keşfetmeyi sevenlerdenseniz, Mauritius Su Altı Şelalesi ürkütücü ve bir o kadar da hayranlık duyulası güzelliğiyle sizleri bekliyor.
Antilop Kanyonu, ABD
Toprak, hava, su… Doğanın üç mucizesi, insanlara hayat verdiği gibi dokundukları yerleri de cennete çeviriyor. Antilop Kanyonu da bu cennetlerden biri… Kanyon, Amerika’nın Arizona eyaletinin doğusunda yer alan Navaho’da bulunan bir yarık kanyon. Bir sanatçının eliyle yapılmış Anıtsal bir kumtaşı heykelini andıran kanyon, Navaho kumtaşının erozyona uğramasıyla oluşmuş. Bu temel olarak sel baskınlarından ve ikincil olarak da diğer hava olaylarından kaynaklanmış. Yağmur suyu, özellikle muson mevsimi boyunca yarık kanyon bölümlerinin üzerindeki geniş havzaya girmiş, dar geçitlerdeki kumu ve diğer maddeleri toplayarak zaman içinde kanyonun karakteristik şeklini ve koridorlarını oluşturmuş. Böylece, kızıl tonlarda adeta sarmal kumtaşını andıran bu eşsiz doğa harikası ortaya çıkmış. Kanyonda su baskınları ise günümüzde de devam ediyor. Bu sebeple kanyonlar sadece rehberli turlar ile ziyaret edilebiliyor, bağımsız olarak ziyaret gerçekleştirmek mümkün değil. Kızıl kıyafetini giymiş bu kanyonu ziyaret etmek, fotoğraf makinanızda ve hafızanızda harika anılar biriktirmenize imkan tanıyacak.
Ateşböceği Mağaraları, Yeni Zelanda
Mağaralar hep karanlık ve korkunç yerler olarak bilinir. Ama Ateşböceği Mağaraları, tüm bu bildiklerinizi sizlere unutturacak. Yen Zelanda’da yer alan Waitomo Glowworm Mağarası, normallerinin aksine ışıl ışıl. Yerin metrelerce altında bulunan bu karanlık mağarayı aydınlatan ve ortamı nefes kesen bir atmosfere büründüren şeyin sebebi ise içerisinde yaşayan canlılar. Mağaranın isminde de yer alan 'glowworm' ateş böceği anlamına da gelse; buradaki canlılar Yeni Zelanda'da yaşayan bir sivrisine türü. Mağaranın tavanından sarkarak mavi-yeşil ışık saçan larvalar, avını kendini çekebilmek için bu yönteme başvuruyor. Larvaların ürettiği lusiferin adlı enzim, kimyasal reaksiyonu tetikliyor ve ortaya bu büyülü atmosfer çıkıyor. Larvaların ışık saçma dönemi yaklaşık 9 ay sürüyor. Fantastik filmleri andıran bu doğal güzellik elbette insanların oldukça dikkatini çekiyor. Peri masallarını andıran bu atmosferi yaşamak isteyen turistler, çok büyük bir kısmı güneş almayan mekanı düzenlenen tekne turları ile gezme imkanı buluyor. Bu romantik ve büyülü bir ortamı keşfetmek isterseniz, kıtalar arası uzun bir yolculuk sizleri bekliyor.
Arashiyama Bambu Korusu, Japonya
Uzun bir yolda yürüdüğünüzü düşünün, yanınızda sizlere doğanın koruyucuları gibi dimdik, gökyüzüne kadar uzanan bambu ağaçlarının eşlik ettiğini… Bu harika hayali gerçekleştirebileceğiniz bir yer var dünyada: Japonya, Arashiyama Bambu Korusu. Bambu korusu Kyoto'nun Arashiyama bölgesinin dağlık alanlarında yer alıyor. Korunun elçileri gibi yol kenarlarında sıralanan bambular, gökyüzüne kadar uzanıyor. En büyük bambu türleri 80 cm kalınlığa ve 38 metre uzunluğa kadar varabilmekte. 1967 yılında Japon hükümeti tarafından inşa edilen bambu ormanı, turistlerin uğrak yerlerinden. Koruya ziyarete gelenleri 500 metrelik yürüyüş parkuru karşılıyor. Geniş yürüyüş parkurunda bambuların arasından güneşin zorlukla ziyaretçisine ulaşmaya çalıştığı yemyeşil ortam bütün negatif enerjiyi alarak rahatlık hissi veriyor. Bambuların arasından süzülen rüzgarın sesi ise insanın içini huzurla dolduruyor, adeta masal diyarlarına çekiyor. Öyle ki bambu ormanındaki rüzgar sesi Japonlar tarafından Japonya’yı tanımlayan, anlatan en karakteristik 100 ses arasında yer alıyor. Siz de Japonya’nın ruhunu hissetmek, kendinizi doğanın eline bırakmak isterseniz Arashiyama’ya davetlisiniz.