Çünkü anlatmak suçu göze almaktır: Henri Rousseau

 Henri Rousseau.
Henri Rousseau.

19. yüzyılın sonlarında Henri Rousseau, herhangi bir akademik eğitim almamasına rağmen Fransız sanat dünyasında önemli bir figür olarak ortaya çıktı. Hem natüralizmin hem de soyut sanatın sınırlarını zorlayarak geleneklere meydan okuyan, kendi kendini yetiştirmiş bir ressamdı. İlkel ve naif unsurlarla karakterize edilen kendine özgü tarzı, ona "Primitivist" veya "Naif" sanatçı etiketlerini kazandırsa da eserleri dönemiyle sınırlı kalmayıp, özgünlükleri ve tuhaf çekicilikleriyle izleyicileri büyüleyerek zamansız kalmaya devam ediyor.

Gümrük Memuru

21 Mayıs 1844'te Fransa'nın kuzeybatısındaki küçük bir kasaba olan Laval'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Henri Julien Félix Rousseau, hayatının ilk kırk yılında sıradan bir hayat sürer. Lisede okurken kalaycı olan babasının borçlanması nedeniyle evlerine el konulduktan sonra ebeveynleri şehri terk edince bir süre okulda yatılı okumaya başlar. Vasat bir öğrenci olsa da müzik ve resim derslerinde ödüller kazanmasına rağmen ailesinin maddi durumu nedeniyle sanatla ilgilenme fırsatı bulamaz.

  • Carnival Evening, 1886.
  • Perspektifin kurallarının pek de önemsenmediği bu resimde, karnaval elbiseleri içinde ama şenlik neşesinden uzak olan çift, kol kola girmiş, sessiz ve üzgün bir şekilde bize bakıyor. Rousseau'nun Salon des Indépendants’da ilk çıkışını yaptığı çalışma, kendi türünde bir başyapıt ve sanatçı için etkileyici bir başlangıç olsa da hem ziyaretçiler hem de eleştirmenler tarafından olumsuz eleştirilere maruz kaldı. Kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı olarak Rousseau, çağdaşlarının resmi eğitiminden ve akademik tekniklerinden yoksundu. Bu durum onun "nahif" bir ressam olarak kategorize edilmesine ve sanat eleştirmenlerinin alaylarına maruz bıraktı. Sert değerlendirmelere rağmen Rousseau kendi yeteneğine olan inancından vazgeçmedi ve sık sık kendisinden "dahi" olarak bahsetti.

Hırsızlık suçlaması ve piyade alayı

Rousseau liseden sonra icra memurunun yanında yardımcı olarak çalışmaya başlar ancak işverenlerinin onu hırsızlıkla suçlamasıyla bir yıl hapis cezasına çarptırılır. Çocuk ıslahevinden için orduda yedi yıllık gönüllü bir taahhüt imzalayarak Angers'taki 51. piyade alayına atanır. 1868'de babasının ölmesi nedeniyle ordudaki görevinden serbest bırakıldıktan sonra dul annesine bakmak için Paris'e gider. Burada bir süre icra memuru olarak çalıştıktan sonra Seine kıyılarından şehre giren çeşitli mallardan vergi toplayan Octroi'de gümrük memuru olarak işe başlar. Gümrük memurluğunun sağladığı yeni özgürlük, boş zamanlarını sanatsal becerilerini geliştirmeye ve resim dünyasını keşfetmeye ayırmasına olanak sağlar.

1884'te Ressam Félix Clément'in tavsiyesi üzerine eski ustaların başyapıtlarını kopyalamak için Louvre Müzesi'nde çalışma izni alan Rousseau, birkaç yıl içinde olağanüstü bir ilerleme kaydeder. Gelenekselliğe odaklanan ve sanatsal yeniliklere pek de sıcak bakmayan hükümet destekli Paris Salon’da resimlerini sergilemek için birkaç başarısız denemede bulunur. 1886'dan itibaren resimlerini Paul Signac davetiyle Bağımsızlar Salonu’nda (Salon des Indépendants) sergilemeye başlar. Ancak Rousseau'nun çalışmaları, sonraki yedi yıl boyunca eleştirmenlerin tutarlı alayları dışında olumlu bir tepki görmez.

  • Portrait Landscape, 1890.
  • Karısı Clémence Boitard’tan dokuz çocuğu olmasına rağmen Rousseau, akrabalarının yanına gönderdiği bir çocuğu hariç hepsini trajik bir şekilde kaybetti. Clémence'ın 1888'de ölümünden sonra yirmi yıllık evliliğin ardından, Rousseau teselliyi sanatında buldu ve kalbindeki boşlukla başa çıkmak için Montparnasse'deki küçük atölyesine çekildi. Kariyerinde bu dönemin en önemli eseri olan “Kendim: Portre-Manzara”da mucidi olduğunu iddia ettiği yeni portre-manzara türünü duyururken kendini 1889 Evrensel Sergisi için inşa edilen Eyfel Kulesi ve dünya bayraklarıyla süslü bir geminin yer aldığı bir Paris manzarasının önünde siyah takım elbisesiyle sunuyor. Resmi 1890’da tamamlanmasına rağmen sonraki yıllarda eklediği iki otobiyografik ayrıntı dikkat çekicidir: 1901’de Filoteknik Derneği’nde (Association Philotechnique) çizim öğretmeni olduktan sonra eklediği akademik nişan kurdelesi ve elinde tuttuğu palete isimlerini işlediği iki karısının ismi.
Surprised! Tiger in a Tropical Storm, 1891.
Surprised! Tiger in a Tropical Storm, 1891.

Surprised! Tiger in a Tropical Storm, 1891.

1890’larda dönemin avangart ressamları hareketi tasvir etmenin yollarını denerken, Rousseau'nun o zamana kadar çizdikleri durağan, sabit ve hareketsizdi. Var olan hareketi, küçük unsurların ritmik tekrarı yoluyla elde ediyordu. Fakat 1891’de resimlediği bu çalışmasıyla kendine özgü fırça darbeleriyle ayrıntıları detaylandırarak formlara hareket vermenin yanı sıra ışığı da atmosfere katkı vermek için kullandı. “Sürpriz!” Rousseau'nun daha sonraki çalışmalarının çoğunu belirleyecek olan egzotik temaları keşfetmesinin başlangıcını da işaret ediyordu. Tropik manzaralar ve ormanlarla ilgili tutkulu tasvirlerine rağmen, Rousseau aslında Fransa'dan hiç ayrılmadı. Meksika’da askerlik yaparken ormanlar hakkında ilk elden bilgi sahibi olduğuna dair söylentilerin aksine, Rousseau aslında flora ve faunayı kitaplar ve dergiler aracılığıyla incelemiştir. Fransa'nın önde gelen botanik bahçesi Jardin des Plantes'i ve Museum d'Histoire Naturelle'i (Doğa Tarihi Müzesi) ilham almak için sık sık ziyaret etmiştir.

  • Sleeping Gypsy, 1897.
  • Rousseau'nun en ünlü eserlerinde biri olan “Uyuyan Çingene”, aynı zamanda onu sanatsal olarak en iyi temsil eden eserlerinden biridir. Resmin merkezinde ayı ışığının aydınlattığı bir çöl manzarasında, meraklı bir dişi aslanın dikkatli bakışları altında, elinde mandolin ve ibrikle uzanmış sakin bir kadın yer alıyor. Resmi özellikle ilgi çekici kılan şey, iki öznesi arasındaki dinamiktir. Savunmasız bir uyku hâlinde resmedilen kadın, hayranlığı ve merakı hissedilen aslanla tezat oluşturuyor. Rousseau, bariz farklılıklarına rağmen iki yaratık arasında bir bağ olduğunu düşündüren incelikli ama ilgi çekici bir anlatı yaratmış.
The Muse Inspiring the Poet (Double Portrait of Marie Laurencin and Guillaume Apollinaire), 1909.
The Muse Inspiring the Poet (Double Portrait of Marie Laurencin and Guillaume Apollinaire), 1909.

The Muse Inspiring the Poet (Double Portrait of Marie Laurencin and Guillaume Apollinaire), 1909.

Henri Rousseau'nun hayatındaki ikinci etkili figür olan Guillaume Apollinaire, görsel sanatlara ve yenilikçi ifade biçimlerine değer veren Fransız şiirinin önde gelen isimlerinden biriydi. Başlangıçta Rousseau'ya şüpheyle yaklaşan Apollinaire'in görüşleri sanatçıyı tanıdıkça değişti. Yazılarında Rousseau'yu desteklemeye başlayarak onu Cézanne ve Van Gogh ile birlikte akademik geleneğe karşı duruşun kilit figürlerinden biri olarak kabul etti. Rousseau'nun yolu Apollinaire sayesinde Pablo Picasso ile kesişti ve avangart sanat çevrelerindeki yerini daha da sağlamlaştırdı.

  • Portrait of Clémence, 1895- 97.
  • 1905 yılında Pablo Picasso, Henri Rousseau'nun “Clémence'ın Portresi” adlı tablosuna ikinci el eşya satan bir dükkânda rastladı ve sadece 5 frank karşılığında satın aldı. Picasso'nun “Fransız psikolojik portrelerinin en gerçekçilerinden biri” olarak gördüğü bu tablo, ölene kadar yanından ayırmadığı parçalardan biriydi. Rousseau resimlerinin saflığı, sık sık çocuk saflığında resim yapabilmek için bildiklerini unutmaya çalıştığını iddia eden Picasso'yu derinden etkiledi.1908 sonbaharında Picasso, Rousseau'nun dehasını atölyesinde bir resepsiyon düzenleyerek onurlandırmaya karar verdi. Gertrude Stein, Leo Stein, Fernande Olivier, Marie Laurencin ve Braque gibi önemli isimlerin katıldığı bu toplantı sanat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.