Cennetten bir koku: Semerkand ve Buhara
Semerkand ve Buhara İslam medeniyetinin iki kadim ve köklü şehridir. Daha da ötesi bu iki cennet şehir medeniyetimizin özü ve özetidir adeta. Özellikle ilmi ve irfani köklerimizin mayası buralarda karılmış. Kendisinden önceki tüm birikimi tevarüs etmiş ve kendisinden sonraki tüm tarihimizi derinden etkilemiş bu şehirler, birçok açıdan bize yol göstermeye devam ediyorlar. Genelde Maverünnehir yani Türkistan-Horasan coğrafyası ve özelde de bu iki güzelim şehir, ilmin, tefekkürün, irfanın adeta menbaı, gürül gürül akan birer nehri olmuştur. Dupduru ve tertemiz.
İrfani geleneğimiz açısından bu şehirlerin önemi daha bir belirgindir. Hacegan yolu dediğimiz büyük geleneğin ilk yedi büyük ismi Buhara’da medfundur. Sırasıyla Şeyh Abdulhalık Gücdüvani, Hoca Arif Rivegeri, Hoca Mahmud İncir Fağnevi, Şeyh Ali Ramiteni, Şeyh Muhammed Baba Semmasi, Seyyid Emir Külal ve nihayet bunların yolundan giderek muhteşem ve özgün bir yol açan Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin türbeleri birkaç kilometrelik bir alan içinde yer alır. İnanılmaz bir hazine. Belirtmek bile zaittir ki bu mübarek zatların açtığı büyük yol, İslam dünyasının istikametini hâlâ belirliyor. Bu büyük zevatın türbeleri, İslam dünyasının birçok yerinden ziyaretçiyi bağrına basmaya devam ediyor. Akın akın hem de. Aynı şekilde Semerkand da İmam Buhari, İmam Maturidi, Ubeydullah Ahrar, Uluğ Bey gibi ilim, irfan ve fikir tarihimizin sembol ve zirve isimlerine ev sahipliği yapıyor. Bu şahsiyetlerin etkileri ise izahtan varestedir. Her biri sahasında bir yıldız. Bir öncü.
Bu iki şehirde özellikle mimari açıdan insanı adeta sarhoş eden bir manzara ile karşılaşırsınız. Her adım başı, tarihin bir kesitine misafir oluyorsunuz adeta. Attığınız her adımda bir ulunun, bir pirin, bir büyüğün izine rastlarsınız. Bastığınız her toprak parçasına sizden önce kimlerin basmış olabileceğini düşünerek derinden ürperirsiniz.
Semerkand da Buhara da temizlikleri ile hemen dikkat çekiyor. Sokaklar ve caddeler adeta pırıl pırıl. Yerde bir çöp parçası görmek bile neredeyse imkânsız. İnsanlardaki manevi eğilim de bir başka gözlemim. Sokaklarda gayri ahlaki manzara yok denecek kadar az. Camiler tıklım tıklım. Cemaatin kahir ekseriyetinin gençlerden oluşması ise ayrıca umut ve heyecan verici. Bu gözlemimizde, ziyaretimizin Ramazan ayına denk gelmesinin de etkisi vardır muhakkak. Teravihlerin hatimle kılındığı camilerde, cemaatin son rekata kadar sıkılmadan ve iştiyakla camide durması, insanların dine susamışlığına bir örnek olarak anlamaya çalıştım. Yaklaşık bir asır süren esaretten ve dini ve manevi hayata yönelik yoğun ve yıldırıcı baskılardan sonra insanların dini atmosferden kopmamasını ise oradaki büyük zevatın bir kerameti ve attıkları tohumun derinliğinin delili olarak yorumladım kendimce.
Bir de Emir Timur gerçeği var ki, oralara gidince etkisini görmemek mümkün değil. Bize aktarılan ve tanıtılan portrenin dışında bir kişilikle karşılaşmak hayrete düşürüyor. Daha önce duyduğum bir menkıbeyi orada gözlerimle görmem, Timur’a karşı düşüncelerimi gözden geçirmeye beni sevketti: Vefatından önce şeyhinin ayakları dibine ve şeyhinin mezarından daha sade bir mezarda gömülmeyi vasiyet ettiğini okumuştum bir yerlerde. Muheteşem bir yapının içindeki sade ve şeyhinin ayakları dibindeki mezarını görünce, itiraf etmeliyim ki hayretim hayranlığa dönüştü. Bir de oradaki bütün İslami yapılarda, camilerde ve türbelerde onun imzasını görmek hayretimi daha da artırdı. Galiba bazı şeyleri yeniden okumak, bazı yargılarımızı gözden geçirmek gerekir.
İki şehir de genel olarak korunmuş görünüyor. Tarihi birçok yapı hâlâ capcanlı. Birçoğunda ticari ve ilmi faaliyetlere devam ediliyor. Yeni yapılaşma da eskisiyle genel olarak uyumlu.
İnsanları mülayim. Sevecen ve cana yakın. Neredeyse karşılaştığımız büyük-küçük herkesin selam vermesi çok etkileyici.
Buhara-i Şerif ve güzelim Semerkand. İslam medeniyetinin kalbi ve aklı. Muhteşem mimarileriyle, kültürel zenginlikleriyle, sarhoş edici ve büyüleyici güzellikleriyle orada ve dipdiri duruyorlar. Adeta bir dünya cenneti gibi. Dünyanın tüm kirlenmişliğinin kefareti gibi.