Çağdaş Türk resminin hikayesi

​Çağdaş Türk resminin hikayesi.
​Çağdaş Türk resminin hikayesi.

Çağdaş anlamda Türk resminin başlangıcı, yağlıboya tekniğinin uygulanmaya başladığı ve yaygınlık kazandığı 18-19. yüzyıllardaki Batılılaşma süreci ile birlikte düşünülmelidir. Bu süreç ile birlikte gündeme gelen ordudaki değişiklikler sonucu, kurulan yeni askeri okullar, resim derslerinin de verilmeye başlandığı yerlerdi. 1793 yılında kurulmuş olan Mühendishane-i Berri-i Hümayun, programında resim dersleri bulunan ve 1795 tarihli kanunnamesinde de buna yer verilen bir okul olarak karşımıza çıkar.

Yine, 1834 yılında kurulmuş olan Mekteb-i Fünun-u Harbiye- i Şahane, yurtdışından getirilen Fransız ve İspanyol resim hocalarıyla eğitim veren bir kurumdu. Buralarda verilen resim dersleri, öncelikle topoğrafik çizimler için ve arazi tanıma amaçlıydı. Ancak yeteneği keşfedilen ve sultanların da desteğiyle daha sonra resim sanatımızın öncü isimleri olacak sanatçılar hep bu kurumlardan geçerek ortaya çıkmış ve çağdaş Türk resminin ilk örneklerini vermişlerdir. Bu anlamda resim sanatının temeli yeni kurulan askeri okullarda atılmıştır. Bunlara ilaveten Hendese-i Mülkiye, Galatasaray Sultanisi, Darüşşafaka Lisesi gibi kurulan sivil okullar da resim sanatı eğitiminde önemli yer tutmuştur. “Türk Primitifleri” olarak da anılan Darüşşafakalılar, doğa manzaralarını, mimari konulu resimleri duru ve mistik bir ifadeyle yansıtan eserler vermişlerdir. Ahmet Bedri, Tevfik Beşiktaş, Darüşşafakalı Hüseyin önemli isimlerdir.

İbrahim Çallı, Yeşil Elbiseli Kadın, (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi).
İbrahim Çallı, Yeşil Elbiseli Kadın, (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi).

Osmanlı başkentinde 1883 yılında ilk önce Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi denilen Güzel Sanatlar Okulu’nun Osman Hamdi Bey tarafından açılmasıyla plastik sanatlar eğitimi resmi olarak okullaşmış oldu. Osman Hamdi Bey, Paris’te eğitim görmüş, yaptığı resimlerinde kullandığı üslupla oryantalist eğilimlere dâhil edilen ancak Batılı oryantalistlerin Doğu’ya bakışlarındaki abartılı ve zorlama ifadelere zıt, daha gerçekçi bir dil kullanan önemli bir kişiliktir. Resimlerinde anıtsal figürleri büyük bir teknik beceriyle kullanmıştır. Arkeoloji Müzesi’nin kurulmasına da ön ayak olmuştur. Osman Hamdi Bey’in temsil ettiği erken dönemden ayrılan ve 1900’lerin başında gelecek olan “izlenimciliğin” habercisi olan iki önemli sanatçı ise Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa’dır. İstanbul manzaralarıyla Hoca Ali Rıza, modern manzara resminin Türk resmindeki ilk önemli ismidir.

İlk dönemlerinde yabancı hocaların ağırlıkta olduğu Güzel Sanatlar Okulu’nda, yurtdışına gönderilenlerin yavaş yavaş geri dönerek çalışmaya başlamasıyla yerli hocalar da etkin olmaya başlamıştır. Okulun 1910 yılında açtığı sınavla yurtdışına giden ancak I. Dünya Savaşı’ndan dolayı 1914 yılında İstanbul’a dönen bir grup sanatçı, “1914 kuşağı” ya da “Çallı kuşağı” olarak tanınacak ve Türk resmine İzlenimcilik yerleşecektir. Bu sanatçılar arasında; İbrahim Çallı, Avni Lifij, Namık İsmail, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Nazmi Ziya Güran’ı sayabiliriz. Çallı ve arkadaşları Güzel Sanatlar Okulu’nda öğretim kadrosunda da yer alarak, Batılı anlamda resmi bugünkü anlayışımıza en yakın şekilde yorumlamışlardır. Bu gelişim sürecini yaşarken Türk resminde ilk gruplaşmalar da ortaya çıkmaya başlamıştır. 1908’de “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti” kurulmuş, sanat ve sanatçının sorunlarına eğilen önemli bir kurum olmuştur. Daha sonra isim değiştirerek önce Türk Ressamlar Birliği ve sonra Güzel Sanatlar Birliği adıyla devam etmiştir. Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra bursla yurtdışına yine öğrenciler yollanmış ve 1928’e kadar eğitim almışlardır. Fransa’dan dönen bu kişiler çağdaş resmin kökleşmesinde önemli bir oluşum olan “Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği”ni kurarak (1928), özgür yorumlarıyla önemli eserler vereceklerdir. Nurullah Berk, Şeref Akdik, Mahmut Cüda ve Cevat Dereli bunlar arasındadır. “Müstakiller”den sonra, aralarında bazı “Müstakiller”in de bulunduğu “D Grubu”, 1930’lu yıllarda Cumhuriyet’i daha evrensel kılacak niteliklerin desteklendiği bir dönemde, Türk resminde modern sanatı başlatmak kararlılığıyla ortaya çıktı. Türk resim sanatında dördüncü grup olduğundan dolayı bu ismi alan sanatçılar arasında; Nurullah Berk, Cemal Tollu, Abidin Dino, Elif Naci, Zühdü Müridoğlu, Zeki Faik İzer, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi çok önemli sanatçılar yer almaktaydı. İlk zamanlar Kübizm ve soyut sanata yönelerek, gelenekselliği ret eden grup, II. Dünya Savaşı yıllarından itibaren bu tutumunda ısrarcı olmayacak ve figüratif resme yönelecek, ayrıca, hat, minyatür gibi geleneksel sanatları yeni bir yaklaşımla yorumlamaya gidecektir. 1947’den sonra grup üyeleri ayrılarak kendi yollarına devam etmişlerdir. Bu arada “D Grubu”nun topluma yabancılaştığını öne sürerek bir araya gelen Nuri İyem, Selim Turan, Ferruh Başağa, Avni Arbaş gibi isimler “Yeniler” adlı hareketi oluşturmuşlar, resmin toplumsal gerçekçi değerlere yönelmesi gerektiği düşüncesiyle eserler vermişlerdir.

Nurullah Berk, Çömlekçi, (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi).
Nurullah Berk, Çömlekçi, (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi).

Türk resminde soyut arayışların yoğun olduğu bir dönem olarak gerçekleşen 1950’lerde, çağdaş sanat değerlerinin paralelinde gitmekten yana olan genç sanatçılar arasında, non-figüratif ağırlıklı çalışmalar çoğalır. Refik Epikman, Arif Kaptan, Sabri Berkel, Z. F. İzer bu yönde çalışan sanatılar arasındadır. Çok partili dönemin ilk hükümetinin programında geleneksel değerleri öne çıkarması ve millî bir hava estirmesi, resimde de karşılığını bulmuş ve Osmanlı el sanatlarına ait pek çok motifle birlikte hatlar, kilimler tuvallere yansımıştır. B. R. Eyüboğlu bu dönemde önemli bir sanatçı olmuş ve onun izinden giden öğrenciler “On’lar Grubu” olarak aynı anlayışta eserler vermiş, Türk resmine yeni bir tat getirmişlerdir. 1960’lı yıllarda ise resim hayatımızda toplumsal gerçekçi akım etkin olmuş, özellikle kırsal kesim insanının hayatını, zorluklarını ele almıştır.

Son yıllarda sanatçı ve atölye sayısının çokluğu ile dikkat çeken Türk resmi ile ilgili, günümüz ressamları ve yapıtlarının nitelikleri, üslup zenginliği, özgünlüğü, teknik başarısı vb. konulardaki değerlendirmelerin, uzmanlar tarafından şimdi değil gelecekte daha sağlıklı ve geniş-karşılaştırmalı bir perspektifle analiz edilebileceğini söylemek mümkündür.