‘Büyük inkârcı’ ya da yönünü değil, yerini değiştiren bilge: Roger Garaudy
Politikacı, filozof ve bilge. 20. yüzyılın yüz akı düşünürlerinden biri. Hakikatin peşindeki yolculuğu cesaretle yapabilmiş çok yönlü bir entelektüel. Yeryüzündeki bütün dinler, bütün kültürler ve bütün medeniyetler konusunda derin bir bilgiye sahip entelektüel. Sistemler üzerine düşünmüş, sanat üzerine konuşmuş coşkun bir Marksist, coşkun bir Komünist ve nihayet coşkulu bir Müslüman olarak hayatını tamamlamış bir bilge.
Yalnızca dünyayı anlamaya çalışan değil, değiştirmeye de çalışan bir entelektüel. Ömrünün hemen her dakikasını, kitapların yanı sıra mücadelenin içinde geçirmesinin sebebi de bu. Hakikat uğruna yalnız kalabilmeyi göze alacak kadar cesur. 20. yüzyılda görüp görebileceğimiz en kıymetli kafalarından biri.
1913’de Marsilya’da doğduğunda Katolik yoksul bir ailenin çocuğu olarak gözlerini dünyaya açmıştı. Gençlik yıllarında ailesine rağmen Protestanlığı tercih etti. Bir süre Protestan Gençlik Örgütü’nde yer aldı, sonra 1933 yılında, daha sonra genel sekreteri ve ideoloğu olacağı Fransız Komünist Partisi’ne kaydoldu. Bir yandan felsefe eğitimi alıp, dünyayı anlamaya çalışıyor, diğer yandan onu değiştirmeye çabalıyordu. Ama 1939’da askere gitmesi gerekti.
İkinci Dünya Savaşı başladığında Fransız ordusunda genç bir askerdi. Fransa’nın Hitler’le işbirliği yaptığını görünce buna itiraz etti. Tutuklandı. Fransa’nın o zamanki sömürgesi olan Cezayir’e sürgün edildi. Sürgün sürerken, İspanya’da yakalanıp Cezayir’e sürgüne gönderilen komünistler yanlarına geldiğinde Enternasyonel’le karşılamak istediler yoldaşlarını. Sürgündeki birini sürgün edemeyeceklerine göre haklarında ölüm emri verildi. İdam mangasının karşısında, kurşuna dizilmek için sıralandılar. İdamı, Cezayirli Müslüman askerler gerçekleştirecekti. Hikâye sona eriyordu: "Ateş" emri duyuldu. Ama silah sesi duyulmadı.
Müslüman askerler Fransız komutanın "vur" emrini dinlemediler. Komutan, askerleri çılgınca kırbaçladı. Fakat yine ateş etmediler. O hengâmede Garaudy de arkadaşları da ölümün kıyısından döndüler, idam ertelendi ve sonra iptal edildi. Savaş bittikten sonra Garaudy’nin içine o büyük soru düştü. “Niçin ateş etmediler?” İlk cevap, şaşkınlığını daha da artırır: "Müslüman askerler, silahsız birine ateş etmeyi ‘kâfirlik’ sayarlarmış." O an fark eder ki felsefeci olmasına karşın dünyayı Batı’dan ibaret sanmaktadır. İslam ve düşüncesiyle ilgili en ufak bir fikri yoktur. Anlamaya ve araştırmaya başlar.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransız Komünist Partisi’ne geri döner. Partinin ideoloğu olmasının yanı sıra adayıdır da ve Ulusal Meclis’e seçilir. Bir süre senatörlük de yapar. 1962’de üç yıl boyunca Clermont-Ferrand Üniversitesi Sanat Fakültesi’nde dersler verir. Foucault’la yaşadığı tartışma sebebiyle buradan ayrılır. 1968’de Sovyetler Birliği, Çekoslavakya’ya girince bir bildiri yayınlayarak Komünist Parti’yi eleştirir. Bir süre sonra Protestanlığı da bırakır ve Katolikliği seçer.
Bu sıralarda birbiri ardında olağanüstü eserler neşretmeye devam eder Garaudy. 20. yüzyılın 21. yüzyıla taşacak tüm temel meselelerini kitaplarında ayrıntılı ele alır. Sadece bu da değil. Sanat üzerine yazdıkları tüm dünyada ses getirir. Arayışı, çabası, mücadelesi mevcut ideallerine sırt çevirmeden yolunu İslam’a çıkarır. 1940 yılında Cezayir’de yaşadığı meselenin adını koyabilmiştir artık. 1982 yılında 70 yaşına bastığında, dünyanın en önemli birkaç filozofundan biriyken Müslüman olduğunu ilan eder.
Fransız parlamentosunda yaklaşık on yıl milletvekilliği, üç yıl da senatörlük yapan, Fransız Komünistlerinin akıl hocası ve ideoloğu olan, dünya felsefe tarihinin en önemli filozofları arasında gösterilen Garaudy’nin 1982 yılında Müslüman olduğunu ilan etmesi, varlığıyla övünen bütün Avrupalı dostlarını ve bütün dünya Komünistlerini şoka uğratmakla kalmaz, bütün İslam dünyasını da sevince boğar. 20. yüzyılın büyük bilgesinin altmış yıllık arayışı nihayet sona ermiştir. İslam’ın çağı aşan ruhunu fark eder artık.
70’a yakın eseri, 40’ın üzerinde dile çevrilen Garaudy, Müslüman olduktan sonra Batı’da ısrarla yok sayılmaya çalışıldı. 1996’da Batı’da en çok tartışılan eseri, İsrail, Mitler ve Terör kitabını yayınladı. Kitap yayınlandığında dünyada kıyamet kopardı. Yok sayılamayacak denli büyük bir filozof, ezber yalanların üzerine gidiyordu. Hem de Yahudiler aleyhine. İfade özgürlüğü, insan hakları, basın falan derken onlarca dava açıldı Garaudy hakkında. Mahkûm oldu, para ve hapis cezası aldı,"modern Fransız adaleti"nde…
Türkçeye 30’a yakın eseri çevrildi büyük bilgemizin. 20. yüzyılın en önemli filozoflarının başında gelen Garaudy, sadece bir düşünür değil tam anlamıyla bir savaşçıydı aynı zamanda. Batı’nın ikiyüzlülüğüne en sağlam yumrukları atan bir savaşçı. 2012 yılında, 99 yaşındayken vefat ettiğinde "büyük inkârcı öldü" diye bahsetmişlerdi bu büyük ölümden. Bu bile anlatıyor her şeyi.