Bizans'tan günümüze İstanbul'un inşası - 6
Geçen ay yayınlanan yazımızda en son İstanbul’un enönemli Barok yapılarından biri olan Nuruosmaniye Camii’nedeğinmiştik. Bu yazımızda Nuruosmaniye Camii’nden sonragerçekleşen imar faaliyetlerini işlemeye çalışacağız.
22 Eylül 1766 senesinde, bir bayram gününde meydana gelen deprem 1509’dan sonraki en büyük ikinci deprem olarak kayıtlara geçmiştir. Kentin anıtsal yapıları geniş ölçüde zarar görmüştür. Fatih Camii tamamen yıkılmıştır. Yaklaşık 173 camii ve hamam ile birlikte birçok han, çarşı zarar görmüş ve yaklaşık 4.000 kişi ölmüştür. Yıkılan ve zarar gören yapılar ile birlikte Fatih Camii III. Mustafa döneminde klasik plan şemasında tekrardan ayağa kaldırılmıştır.
I. Abdülhamid döneminde inşa edilen Hamidiye Külliyesi, Sirkeci’den aşağı inerken yol üzerinde sol tarafta, 4. Vakıf Han’ın karşısında yer almaktadır. 4. Vakıf Han inşa edilirken külliyeye ait olan sebili ve çeşmesi Gülhane Parkı’nın karşısındaki Zeynep Sultan Camii’nin köşesine taşınmıştır. I. Abdülhamid kent dışında Beylerbeyi ve Emirgan’da da cami inşa ettirmiştir.
Şehrin bu yüzyıldaki son büyük anıtsal yapısı yine III. Mustafa döneminde inşa edilen Laleli Külliyesi’dir. Başmimar Mehmed Tahir Ağa tarafından inşa edilen yapı, bezemeleri ve orantıları ile barok üslubun kentte ikinci büyük sembolüdür.
III. Selim döneminde padişah devletin bütün müesseselerinde yenileşme fikrini ortaya koymuş ve bu dönem ortaya konulan tüm yeniliklere "Nizam-ı Cedid" adı verilmiştir. Kentin çeşitli bölgelerinde Humbaracı, Lağımcı ve Topçu Ocakları açılmıştır. Üsküdar’da Selimiye Kışlası inşa edilmiştir. Barok mimari üslup anlayışında Üsküdar Selimiye Camii inşa edilmiştir. Mimar Antoine- Ignace Melling vasıtasıyla sahil bölgesinde çeşitli saraylar inşa edilir. Çırağan Sahil Sarayı, Beşiktaş Sahil Sarayı bu dönemde inşa edilen saraylardandır.
19. yüzyılda devletin merkezi Topkapı Sarayı’ndan taşınmış ve kent ikinci plana atılmıştır. Beyoğlu, Beşiktaş bölgeleri gözde yerleşim yerleri olmuştur. Bu dönemde mimari anlayış tamamen kendisini Batı akımına bırakmıştır. Antik Yunan Mimarisini taklit edilen bu dönemde Neo-Rönesans (Neo- Klasik-Ampir) mimari üslup anlayışı hâkim olmuştur. Bu yüzyılda inşa edilen büyük saraylar devletin ekonomisini sarsmıştır.
II. Mahmud döneminde Tophane’de Ampir üslup anlayışında Nusretiye Camii’nin yanı sıra çeşitli kışlalar ve su bentleri inşa edilmiştir. Kentin önemli simgelerinden Beyazıt Yangın Kulesi günümüz formunu bu dönemde almıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Taşkışla binası, günümüz İstanbul Üniversitesi’nin merkez binasında yer alan seraskerlik binası olarak kullanılan yapı bu dönemin eserlerindedir ve Ampir üslup anlayışında inşa edilmiştir. Mimari yenilikler dışında II. Mahmud döneminde yenileşme çalışmaları da devam etmiştir.
Batılılaşma adı altında ilk defa kılık-kıyafet, yaşam tarzı, sosyal hayat gibi alanlarda radikal değişimler yaşanmıştır. Askeri anlamda ıslahatlarda ise 1826 senesinde kent merkezindeki Et Meydanı’nda yeniçerilerle mücadele edilmiş ve Yeniçeri Ocağı kapatılmıştır. Bu olay Osmanlı tarihinde birçok ayaklanmalara neden olan ve kente isyanları sebebiyle zarar veren ocağın kapatılmasından dolayı "Vaka-yı Hayriye" adıyla bilinmektedir. Devletin ordusu "Asakir-i Mansûre-i Muhammediye" adıyla yenilenmiştir. Şehircilik tarihi açışımızdan önemli olan kent imar planı 1839 senesinde yayınlanmıştır. Kent içerisinde bulunan en büyük türbe bu dönemde inşa edilmiştir.
1840 yılında inşa edilen Divanyolu üzerinde bulunan II. Mahmud türbesi tamamen Ampir mimari üslup anlayışı ile ele alınmıştır.
8 köşeli türbe, devasa pencere boyutları ve cephe düzenlenişi ile kent içerisinde ki diğer türbelerden farklıdır. Kent merkezine yapılan bir diğer yapı ise Gaspare Fossati tarafından inşa edilen Darülfünun binasıdır. Daha sonra adliye olarak kullanılan yapı günümüze gelememiştir.
Abdülmecid dönemi ve Abdülaziz dönemlerinde İstanbul tamamen Avrupa başkentleri havasına bürünmeye çalıştırılmıştır. 1855 yılında Dolmabahçe Sarayı, 1865 yılında Beylerbeyi Sarayı ve 1872 yılında Çırağan Sarayı inşa edilmiştir. Bu dönemde inşa edilen saraylarla geleneksel mimari kültür anlayışı tamamen yok edilmiştir. Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii, Küçük Mecidiye Camii, Büyük Mecidiye Camii bu dönemde inşa edilen dini yapılardandır.
Pera, Galata ve Beyoğlu’nda yerleşim alanları genişlemiştir. Şehircilik tarihi açısından II. Mahmud döneminde başlayan reformlar bu dönemlerde devam etmiştir. Kentin belediye amirlikleri kurulmuş ve İstanbul on dört belediyeye ayrılmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde gerek kent sınırları gerek ülke sınırları içerisinde ulaşıma önem verilmiştir. Kentin ilk atlı tramvayları ve demiryolları bu dönemde kurulmuştur. Yine bu dönemde günümüzdeki Çırağan Sarayı ile günümüz Beylerbeyi Sarayı inşa edilmiştir. Şehrin bu dönemdeki en anıtsal yapısı kuşkusuz Et Meydanı’nda (günümüz Aksaray Meydanı) inşa edilen Pertevniyal Valide Sultan Camii’dir. Klasik mimari üslup öğelerini dış cephesinde sergilemesinin yanı sıra Gotik pencereleri ile birlikte kentin simge yapılarından biri olmuştur.