Bir seyahatten çok daha fazlası: Tanzanya
Büyülenmiş bir şekilde görebileceğiniz çitalar, aslanlar, zebra sürüleri, ceylanlar, leopar, impala, antiloplar, renkli kuşlar, kertenkeleler, zürafalar, filler, kartallar, su aygırları hem de hemen yanı başınızda. Afrika dansçıları ve tamtam şarkıları eşliğinde yenilen akşam yemekleri. Beyaz kum, turkuaz deniz ve nefis günbatımları. Bir seyahat için daha fazlası ne olabilir ki? Eksiği yok, fazlası çok, muhteşem bir coğrafyada; Tanzanya’dayız…
Tanzanya UNESCO’nun koruması altındaki el değmemiş doğal parklarına sahip, Doğu Afrika’da Hint Okyanusu kıyılarında bulunan görebileceğiniz en güzel ülkelerden biri. Şimdiye kadar insanoğlunun bulduğu en eski insan kalıntılarına hatta ilk ayak izlerine bu topraklarda rastlanmış. Güney yarım kürede ekvatorun biraz aşağısında yer aldığı için yaz kış sıcaklık farkı olmayan bol güneşli bir ülke.
Şaşırtıcı, farklı, benzersiz bir deneyim...
Ekvatora yakın derken öyle bunaltıcı bir sıcaklıktan bahsetmiyoruz. Yıl genelinde sıcaklık 20-30 derece arasında gidip geliyor, çok sıcak olsa bile terletmiyor. Gitmek için yaz ayları ideal, çünkü orada mevsim kışa dönmüş oluyor. Serin rüzgâr yüzünüze vururken, sıcak denizde saatlerce yüzebiliyorsunuz. Turkuaz denizinin, bembeyaz kumsalının, enfes yemekleri buraya gelmek için sadece birkaç neden.
Renkli ülkenin rengârenk insanları
Yedi saatlik uçuşun ardından Darüsselam Havaalanı’na iniyoruz.50 dolar olan vize ücretini havaalanında giriş yaparken ödüyorsunuz. Araçla Zanzibar’a gideceğimiz geminin olduğu limana gidiyoruz. Kocaman kolileri başında taşıyan yöresel kıyafet giymiş kadınlar, kadın olduğunuza aldırmadan çarpıp geçen adamlar, yol kenarında iş bekleyen hamallar, kaju ve meyve satıcıları, rengârenk giysili farklı ekonomik zümreden insanlar…
Kimse kimseyle ilgili değil, yabancı ve beyaz olsanız da üzerinize yönelmiş bakışlar yok. Ülkenin dokusu hemen kendini ele veriyor, bu rahat insanların arasında kendini frenleme gereği duymuyor, kendi gerçekliğiyle uzun zamandan sonra belki de ilk kez baş başa kalıyor insan. Siyah, beyaz, turkuaz Halkın tamamına yakını Müslüman olan Zanzibar çok güvenli bir bölge. Maldivler, Miami gibi beyaz kum ve turkuaz denizi ile cezbediyor. Artı olarak kumsalda oturan inekler, denizde demirlemiş balıkçı tekneleri, kumsalda yosun toplayan siyahi insanları ile farklı ve ilgi çekici bir ambiyans sunuyor.
Gelgit olayının yoğun olarak yaşandığı bir bölgedeyiz. Deniz günde iki kez, 200-300 metre kadar çekiliyor. Çekildiği zaman sahile yakın duran tekneler karaya oturuyor. Akşam kıyıya vuran dalga sesleri ile yemeğinizi yerken bir bakıyorsunuz ortada deniz diye bir şey yok. Deniz ertesi gün öğlen ancak geliyor ve balıkçılara suya girmeden avlanma imkânı tanıyor.
Sabah gün doğarken kumsalda ellerindeki çuvallarla çekilen denizin geride bıraktığı balıkları ve yosunları toplayan yerel halkı görüyorsunuz. Metrelerce yükseklikteki okyanusun çekildiği kumsalda yürümek, bulduğunuz deniz canlılarının resimlerini çekmek inanılmaz bir duygu. Dünyanın pek çok ülkesine gittiği için artık her yerden keyif almayanlar için Tanzanya şaşırtıcı, eksantrik, sürprizi bol, benzersiz bir deneyim sunuyor.
Cana yakın, güler yüzlü insanlar
Güler yüzlü cana yakın ama sizi asla rahatsız etmeyen bir halkı var Tanzanya’nın. Burada yol sormak için bile olsa selamsız konuya başlamak ayıp kabul ediliyor. O nedenle hâl hatır sorup, sonra konuya giriyorsunuz. Bayram namazına, aynen Cuma namazında olduğu gibi kadınlar da katılıyor. Yerde hasırlar, kadınlar için çarşafla ayrılmış bir bölüm, açık alanda oturmuş vaazı dinleyen kardeşlerimiz...
Ufacık çocukların bile başı örtülü Zanzibar’da.
Uslu uslu oturmuş vaazı dinliyorlar. Camilere götürmediğimiz çocuklarımız, onlara tahammül edemeyen cami cemaati için hayıflanıyorum. Namaz dönüşü otelin yolunu kaybediyoruz. Yol sorduğumuz bir genç bize otele kadar eşlik ediyor. O kadar yolu yürümeye üşenmiyor; güler yüzlü, ilgili, sohbeti ile bize ülkesi hakkında bilgiler veriyor.
Pazarlıkta sınır tanımayın
Tanzanya, Afrika’daki sömürge ülkeleri arasında eski sömürge dilini hemen hemen hiç kullanmayan sayılı devletlerden biri. Yine de genel olarak İngilizce konuşup anlaşabiliyorsunuz. Tanzanyalılar fotoğraf çektirmekten hoşlanmıyor, ikna etmek için bir miktar uğraşmanız gerekiyor. İzinsiz çektiğinizde kızıyorlar, kibarca rica ettiğinizde ise kırmıyorlar sizi.
Yollarda bir sürü küçüklü büyüklü, hediyelik eşya satan dükkânlar var.
Bu dükkânlarda ağırlıklı olarak tahtadan oyma heykeller, masailer, zenciler, filler satılıyor. Bunların yanı sıra maskeler, yağlıboya resimler de bulunabiliyor. Fakat tahmin edebileceğiniz gibi çok ama çok yüksek fiyatlar söylüyorlar, pazarlık yapmak durumundasınız. 35 dolar dedikleri bir ürünü 5 dolara rahatlıkla satın alabiliyorsunuz.
Damak zevkinize göre yemekler
Gece kaldığımız otelde bize bir gösteri sunuyorlar. Kendilerine özgü bir Afrika rumba müziğine sahipler. Yöresel danslarına otelde kalan turistler de eşlik ediyor. Tahta bacaklar üzerinde yürüyen adam, eski kabile dansları ve finalinde yaptıkları yılan şovu büyük beğeni topluyor. Yılanla resim çekilmek için sıraya giriyor turistler. Allah’ım diyorum, sosyal medya nelere kadir; paylaşmak için iyi malzeme olmasa, o yılanın boynuna konmasına kim izin verirdi çok merak ediyorum.
Yurtdışı gezilerinde en büyük problem olan yeme içme sorununu Tanzanya’da yaşamıyorsunuz.
Sınır komşunuz ülkelerin bile damak tadınıza son derece uzak yemekleri olduğu halde 5000 küsur kilometre uzaklıkta karşılaştığınız tanıdık tatlar sizi kendinizden geçiriyor. Sabah kahvaltınızda yumurtalı ekmek kızartması, pişi, katmer, krep oluyor, akşam yemeğinde çöp şiş bulabiliyorsunuz mesela.
Üstelik dini İslam olan bir bölgede olduğunuz için helal yemeklerden rahatlıkla yiyebiliyorsunuz. Eğer deniz ürünlerini seviyorsanız Zanzibar tam size göre, ıstakozdan karidese, değişik balık türlerinden kalamara her türlü deniz ürününü gideceğiniz herhangi bir restoranda oldukça lezzetli ve ucuza yiyebiliyorsunuz.
Soru şu: Karnımız tok ama onlar kadar mutlu muyuz?
Zanzibar’da kilometre kare başına 134 insan düşüyor. Halkın yüzde sekseninden fazlası köylerde yaşıyor. Tekne ile gittiğimiz Tunbaku’da bu köylerden biri, adada yüzlerce çocuk bizi Kuran okuyarak karşılıyor. Gözleri ışıl ışıl sevgiye, ilgiye muhtaç; herkes gibi, bizim gibi... İçlerine giriyoruz, gözyaşlarımıza engel olamıyoruz. İslam olmak bu işte; binlerce kilometre ötede, rengi, dili, ananesi, sosyo ekonomik ve kültürel durumu farklı olsa da aynı kelimetullah üzerinde birleşmek.
Tunbaku’da etrafımızı onlarca çocuk sarıyor; tokalaşmak, konuşmak istiyorlar. Anlaşabileceğiniz kadar İngilizceleri var. Özgüvenlerine hayran oluyorum. Bizim karnımız tok belki ama onlar kadar mutlu, huzurlu muyuz tartışılır. Üstü başı perişan, ayaklarında ayakkabı yok,eğitim, sağlık hizmetini yeterli alamayan, yeteri kadar beslenemeyen bu çocukların neşesi, kendi anlamsız mutsuzluğumuza ayna oluyor.
Maket uçaklarla şehirlerarası yolculuk
12 kişilik pırpır uçakla Zanzibar’dan Darüsselam’a geçeceğiz. Yolculuk 20 dakika sürüyor. Bu uçaklar çocukken oynadığımız maket uçakların gerçek hali. Normal uçaklardan korkarken pırpır uçağa binecek olmak kalplerde bir miktar pırpır etkisi yapıyor. Korku, heyecan karışımı duygular içerisinde uçağa biniyoruz. Kalkışta rüzgârın etkisiyle baya savruluyor ama müthiş keyifli bir seyahat imkânı sunuyor size.
Okyanus üzerinden giderken alçaktan uçtuğunuz için birbirinden güzel kareler yakalayabiliyor, şehri ayrıntılı şekilde inceleyebiliyorsunuz.
Hele ki bizim gibi günbatımına denk gelmişse seyahatiniz, güneşin batışını havadan izlemek, o müthiş kızıllığın okyanus üzerindeki yansımalarını görmek tarif edilmez bir keyif sunuyor. Ezcümle, aldığınız keyif korkunuza galebe çalıyor.
Dünyanın önde gelen baharat üreticilerinden
Darüsselam, ülkenin en büyük limanına sahip olup, ülkenin denizyolu ulaşımının merkezi. Yıllar boyunca süren başarısız bir Afrika sosyalizmi dönemi geçiren Tanzanya halkı, bu dönem içinde toplu tarlalarda çalışmaları için başka yerlere yerleşmeye zorlanmış. Bu dönemin ardından Tanzanya, dünyanın en az gelişmiş ve dış yardıma en çok gereksinim duyan ülkelerden biri haline gelmiş. Hemen vakit kaybetmeden şehrin merkezine gidiyoruz.
Birbirinden renkli dükkânlarda birbirinden renkli insanlarla sohbet ediyoruz.
Şehrin ortasında kurulu olan büyük pazar yerinde her çeşit meyve, baharat, et ve balık ürünleri satılıyor. Brandalarla kaplı daracık yollardan ilerleyerek eski tahtalar üzerine konmuş ürünleri inceliyoruz. Et ve balık çeşitlerinin satıldığı bölümler kokusu ve görünümü ile bizi kendinden olabildiğince uzaklaştırıyor.
Tanzanya’nın ticari gelirinin çoğu baharata dayanıyor. Ne olduklarını, nerelerde kullanıldıklarını sorup baharat ve buraya özgü çaylardan alıyoruz. Kaldığımız otelde her öğün verilen ananasın, yetmeyerek içecek olarak da istediğimiz sıkma ananas sularının lezzetine doymamış olacağız ki taşımaya üşenmeyerek ananas satın alacağımız meyve satılan bölüme geçiyoruz. Arkadaşlar bununla da yetinmeyerek muz ve mangoyu da ekliyorlar alışverişlerine.
Kaju da burada son derece hesaplı.
Almadan gitmeyin
Darüsselam’da aşı şartı yok ama uçağınız Zanzibar’a iniyorsa sarıhumma aşısı yaptırmak zorundasınız, aşı kartı olmayanların girişine izin verilmiyor. Sarıhumma aşısının minimum 10 gün öncesinden yapılması gerekiyor çünkü 10 gün sonra etki etmeye başlıyor. Sıtma içinse seyahatten iki gün önce başlayıp döndükten sonra bir hafta daha Tedradox adlı antibiyotikten almanız gerekiyor. Bir gün bile unutsanız bütün aldıklarınız boşa gidiyor. Bol bol böcek ilacı, sinek kovucu sprey götürün. Yüksek faktörlü koruma da teninizi kavrulmaktan koruyacaktır. En büyük korunma ise uzun kollu ve uzun paçalı bol kıyafetler giymek.
Yapmadan dönmeyin
Yurtdışı gezilerinde önemli olan vakti iyi değerlendirmek, o bölgede yapılabilecek tüm aktivitelerden mümkün mertebe faydalanabilmektir. Sizler için sıralayalım:
İlk önce ve mutlak surette: Safari
Tanzanya, vahşi yaşam alanlarının bolluğuyla bilinen bir ülke. Ülkede Serengeti ve Nqoroqoro gibi dünya çapında ün yapmış birçok ulusal park yer almakta. Bu parklar, ülke için önemli bir turizm geliri sağlıyor. Aklınıza gelebilecek tüm vahşi hayvanlar var, belgesellerin çoğu bu parklarda çekiliyor.
Parklar çok sıkı korunduğundan belli bir sertifikaya sahip rehber eşlik etmeden giremiyorsunuz.
Giriş ücreti 50 dolar.
Çok geniş alanları içeriyor ve hayvanların toplu şekilde tutuldukları bir alan yok. O nedenle safari için birkaç gününüzü ayırmanız ve parklarda bulunan otellerde kalmanız daha mantıklı. Otellerin çevresini kapatmak yasak olduğundan “Ranger” denilen silahlı orman bekçileri tarafından korunuyorsunuz. Daha uygun bir seçenek ise parklarda bulunan kamp alanlarındaki çadırlarda konaklamak.
Elbet her türlü hayvan, haşerat ve yılanın olduğu bu ortamda çadırda konaklamak baya bir cesaret istiyor. Ancak safariyi tam anlamıyla yaşamak için de en iyi ortamı sunuyor.
Çadırda kalmanın maliyeti günlük 90-150 dolar, otellerde kalmak isterseniz 150-500 dolar ve üzerinde ödeme yapmanız gerekiyor.
Mnemba Adası’na şnorkel turu
Şnorkel yapmayı sevmiyorum demeyin, adanın eşsiz bir doğası ve denizi var. Denize çıplak gözle baktığınızda bile binlerce renk balık göreceksiniz. Mnemba Adası’nın, belki de tatilin, en güzel tarafı adaya yaklaştıkça ortaya çıkan yüksek kum birikintileri. Denizin ortasında yürüyen insanlar muhteşem görünüyor. Bir anda denizin sığlaştığı, mavinin büyüleyici bir renk aldığı yerde tekneden iniyor ve saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Stonetown şehir turu
Adada ilk yerleşimin başladığı ve merkez olarak kabul edilen yerStonetown. Daracık sokakları hediyelik eşya satan dükkânlarla bezeli. Kapılarıyla ünlü bu merkezde harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Müzeleri ve en önemlisi adanın simgesi olan Freddie Mercury’nin doğduğu evi ziyaret etmenizi öneririm. Sadece dikkatli olun, sokakların benzerliğinden dolayı kolayca kaybolabilirsiniz.
Jozani Ormanı ve Red Monkeys
Adanın tam ortasındaki bu yağmur ormanlarında, çok farklı ağaç türlerine rastlayabilir, 45 dakikalık mini bir hiking ile ormanı baştan sona gezebilir ve kırmızı maymunlara oldukça yakından bakabilirsiniz. Maymunlara dokunmak ve beslemek yasak olsa da epey bir yaklaşıyorsunuz.
Ormana giriş kişi başı 8 dolar ve bu fiyata rehberlik de dâhil.
Baharat bahçeleri
Zanzibar baharat kokulu ada olarak bilinir. Adanın çeşitli bölgelerinde bulunan baharat bahçelerine kaldığınız her otelden yarım günlük bir turla gidebilir ya da o güzergâhtan geçerken yolda bir saatinizi buraya ayırabilirsiniz. Görüp görebileceğiniz envai çeşit baharatın ve bitkinin yer aldığı bu bahçenin sahipleri size girer girmez ağaç dallarından yaptıkları çanta, şapka gibi hediyeler veriyor.
Gün batımında tekne turu
Özellikle adanın kuzeyinde popüler olan bu aktivite ile akşam saatlerinde Zanzibar’a özel yerel teknelere binip yelkenli ile denizin ve günbatımının tadını çıkarabilirsiniz.
Masai Köyü ziyareti
Safarilere katılmak, baharat ve ahşap ürün satın almak, beyaz kumda yürümek, turkuaz denizde yüzmek, dalış yapmak haricinde en orijinal ve gittiğiniz hiçbir ülkede bulamayacağınız aktivite varsa o da bir “Masai Köyünü” ziyaret etmektir. Masailer hâlâ ilkel şartlarda yaşayan kırmızı kıyafetleri ve delikli kulaklarına taktıkları boncuklarla Afrika’nın en bilinen kabilelerinden biri.Kenya’daki Masai Mara bölgesinde ve Tanzanya’da ikamet ediyorlar.
Hayvanlarını rahat otlatabilmek için en az senede bir kez göçen Masailere sahilde turistlerle resim çekilmek için yürürken de rastlayabiliyorsunuz. Temel besin gıdaları et, süt ve hayvan kanından oluşmakta, bazen sütle kanı karıştırıp içiyorlar. Meyve ve sebzelerin hayvanların yiyeceği olduğunu düşünüp, yemeyi reddediyorlar. Giriş ücretini ödedikten sonra sizi “Şefin Oğlu” karşılıyor. Kabiledekiler yerel halk dans gösterileri eşliğinde şarkılar söylüyor. Burada resim çekmek ve aklınıza gelen soruları sormak serbest. Evler tezekten yapılmış kulübeler şeklinde