Bir rüyadan sonra: Takkeci İbrahim Ağa Camii

Cami, 1591 yılında Takkeci İbrahim Ağa tarafından inşa ettirilmiştir.
Cami, 1591 yılında Takkeci İbrahim Ağa tarafından inşa ettirilmiştir.

Topkapı surlarının dışında yeralan Takkeci İbrahim Ağa Camiiadından da anlaşılacağıüzere Kapalı Çarşı’da takkesatan İbrahim Ağa tarafındanyaptırılmıştır. Caminin inşasıhakkında bilinen meşhur birrivayet bulunmaktadır. Rivayetegöre Takkeci İbrahimAğa’nın gördüğü bir rüyaüzerine bu cami inşa edilmiştir.

Anlatımlara göre İbrahim Ağa dünya malında gözü olmayan bir kimse. Fakat ahiret zenginliği için mahallesinde bir cami yapma arzusu var. İbrahim Ağa’ya bir gece rüyasında birkaç kez seslenilir:

“Bağdat’a git, geçip İmâm-ı Azâm Kapısı’ndan gir. Köprünün tam karşısında hurma ağacına sarılmış bir asma var. O asmadan üç üzüm tanesi kopar ve ye; senin kısmetindir.”

Bu camiye Arakiyeci İbrahim Ağa Cami de denilmektedir.
Bu camiye Arakiyeci İbrahim Ağa Cami de denilmektedir.

İbrahim Ağa birkaç kez aynı rüyayı görünce Bağdat’a gitmeye karar verir. Aylar süren yolculuktan sonra Bağdat’a ulaşır. Rüyada denilenleri yapar ve nihayet üzüm asmasını bulur. Önce asmanın sahibi aramaya koyulur. Bir dükkâna gider ve asmanın sahibini sorar. Oradakiler üzüm asmasının sahipsiz olduğunu söylerler. Bunun üzerine rüyada denilen gibi üç tane üzümü yer ve hemen bir sonraki kervan ile İstanbul’a dönmeyi düşünür. Kervana katılmak için yürürken yolda tanıştığı biriyle sohbete koyulur. Adama rüyasını anlatır ve şu cevabı alır:

“Bir rüya için bu külfet bu zahmete katlanılır mı? Örneğin, ben bir yıldır aynı rüyayı görüyorum. Rüyamda bana İstanbul’a git, Topkapı’da Arakiyeci İbrahim Ağa’nın evinin bodrumunda üç küp altın var, çıkar al diyorlar.”

İbrahim Ağa o an kısmetinin ne olduğunu anlar ve hemen İstanbul’a dönmek için yola koyulur. Evine ulaştığında bodrumdan üç küp altını çıkaran İbrahim Ağa 1572 yılında camiyi yaptırmaya başlar. Sebebi bilinmeyen bir sebepten yapımı yaklaşık 20 yıl süren caminin inşaatı 1591-1592 yılında tamamlanır.

Plan açısından kareye yakın bir form sergileyen caminin üstü içten ahşap kubbe ile örtülüdür. Bir dönem U şeklinde bir son cemaat yeri olan caminin günümüzde düz çatılı son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinde bulunan alt kat pencereleri üzerinde sırasıyla Fatiha, İhlas, Felak ve Nas Sureleri nakşedilmiştir.

 Cami, bir dönem Halveti tekkesi olarak da kullanılmıştır.
Cami, bir dönem Halveti tekkesi olarak da kullanılmıştır.

Caminin içinde bulunan ve sivri kemerler tarafından taşınan ahşap mahfilin sütun başlıkları ve konsolunun alt kısımları kalem işi ile bezenmiştir.

Caminin 5,5 metre çapına sahip olan ahşap kubbesinin göbeğinde sülüs hatla dairesel bir istif ile dört kere tekrarlanarak yazılmış İsra Suresi’nin 84. Ayetinin bir kısmı bulunmaktadır. Kubbenin içi ışınsal bir görünüm arz eden çıtalarla dolgulanmıştır.

Mihrap duvarında yer alan pencerelerin alınlıklarında son cemaat yeri pencerelerine benzer hat yazıları bulunmaktadır. Sağ baştan başlayarak sırasıyla “Besmele”, “Lâilâhe illallah el melîkü’l-Hakku’l- mübîn”, “Muhammed Resülullah sâdıku’l-va’dü’l-em’in”, ve “Sallalahü alâ seyyidinâ Muhammedün ve âlihî ve sahbihî ecmâin” ifadeleri yer almaktadır.

Caminin beden duvarlarının üst bölümünde barok ve rokoko üslubunu yansıtan çeşitli resim kalıntıları bulunmaktadır.

Caminin içinde çok kıymetli 16. Yüzyıl İznik Çinileri ile süslenmiştir. Yer yer dökülmelerin görüldüğü çinilerin bir kısmı çalınmıştır. Yapılan araştırmalarda çalınan çinilerin bir kısmı Avrupa’ya kaçırıldığı tespit edilmiştir.