Bir Masal Köyü Giethoorn

Giethoorn köyü
Giethoorn köyü

Amsterdam’ın parkları, müzeleri, kanalları derken en turistik meydanlardan biri olan Dam Meydanı’nın kalabalığından sıyrılarak kendimizi ‘Giethoorn’ adında bir masalın içine ışınladık.

Amsterdam Merkez Tren İstasyonu’nda bilet gişesindeki görevli Giethoorn’a giden trenlerin alternatiflerinin saat ve aktarma bilgilerini tane tane izah ederek biletlerimizi verdiğinde, trenin hareket etmesine 10 dakika vardı. Soluğu peronda aldık ve güneşli Amsterdam sabahında bir masala doğru yola çıktık. İki defa tren değiştirerek indiğimiz kasaba, Giethoorn’a vardığımızı düşündürten nefis bir kasabaydı ancak otobüsle gideceğimiz bir 15 dakikalık yolumuz daha olduğunu öğrendik. Japonca yönlendirme tabelalarını ve oradaki görevliye bisiklet kiralayarak gitmenin mümkün olup olmayacağını soran Korelileri görünce, bu meşhur köye en çok Uzakdoğu’dan ilgi olduğunu düşünüyordum ki otobüs geldi. Otobüs şoförü “geldik” dese hiç de sorgulamadan inanacağım, zira en az Giethoorn kadar muhteşem köylerden geçtik. Esas köye vardığımızda öğle saatleriydi. Ancak bu aktarmalar gözünüzü korkutmasın, Amsterdam’dan yaklaşık iki saatlik seyirden sonra, üstelik pek de anlamadan Giethoorn’a varılıyor.

Adeta bir ‘Hobbit Köyü’
Adeta bir ‘Hobbit Köyü’

‘Unesco Dünya Mirası’ listesine girmiş Giethoorn, Hollanda’nın kuzeyindeki Overijssel eyaletinin, De Wieden ve De Weerribben adındaki doğa rezervlerinin ortasında bir cennet. Vardığımızda köyün hemen girişinde başlayan nehrin kenarına dizili restoranların hareketliliği dikkatimizi çekiyor. Güneşli günün tadını çıkararak biz de bir restoranda siparişlerimizi veriyoruz. Restoranın önünden tekne turlarına katılanlar ve kayıktan hallice görünen elektrikli tekneleri kiralayarak nehri turlayanlara bakarak yemeğimizi yedikten sonra sıra bu masal köyü keşfetmeye geliyor. Görevliye sorduğumuz uzun soruların sonunda kendi mini teknemizi kiralamaya karar verdik ve aramızda dar kanallarda kullanacak gönüllü ve nehir haritasına bakacak kişiyi belirledik. Zaten hepi topu üç kişi olduğumuz için haliyle zor olmadı…

Giethoorn hayallerdeki kadar güzel.
Giethoorn hayallerdeki kadar güzel.

Adeta bir ‘Hobbit Köyü’ atmosferindeki bu masalsı köyü çevreleyen kanalların uzunluğunun 90 km olduğunu duyunca şaşırdığımı itiraf etmem gerek. Elektrikli teknemizle gezerken bazı evlere ulaşımın sadece suyolu ile olduğunu görmek hayranlığımızı bir kat daha artırıyor. Burada postalar kapıların önüne yanaşan bir kayık ile geliyor. Ne romantik değil mi?

Masalsı bir atmosfere sahip evlerin, bahçelerin önünden geçerken zaman da su gibi akıp gidiyor. Tekneyi teslim edip kanal boyunca tüm köyü çevreleyen yürüyüş yolunda yürümeye başlıyoruz. Bu sefer suyun içinden gördüğümüz evlerin önünde oyalanıyor, hayranlığımızı fotoğraflamak için sanki zamansız bir boyuta düşmüşüz gibi saatlerimizi özgürce kullanıyoruz. Nehrin diğer tarafında yer alan restoran ve kafeler birbirinden davetkâr, göz kırpıyor. Akşamüzeri turist sayısı gittikçe azalıyor. Durumu fark ettiğimizde ise iş işten geçiyor bile. Masalsı güzelliğin zamansız boyutunda dolaşırken, köyden tren istasyonuna giden son otobüsü de kaçırdığımızı fark ediyoruz. Sabah uçağımız olmasa, kararımızı çoktan vermiş, geceyi Giethoorn’daki nefis B&B’lerden birinde geçirmiştik. Ancak, tekrarlanmasını umduğumuz bir başka Giethoorn seyahatine bu planı saklayarak trene yetişmek için bir restorandan bize taksi çağırmasını rica ediyoruz. Trene yetişip de yerlerimize oturduğumuzda yaşadığımız güzellikten büyülenmiş haldeyiz ve buranın hayallerdeki kadar güzel olduğu konusunda hemfikiriz.

Hayranlığımızı fotoğraflamak için sanki zamansız bir boyuta düşmüşüz.
Hayranlığımızı fotoğraflamak için sanki zamansız bir boyuta düşmüşüz.

Ne Zaman Gitmeli?

Temmuz ve Ağustos aylarında düzenlenen müzik festivalleri ile kanallar ve civar kasabalar bir peri masalına dönüşüyor. Her ne kadar bahar ve yaz ayları Giethoorn’un en keyifli ve hava açısından risksiz ayları olsa da bu unutulmaz kasaba kış aylarında ayrı bir masalsı atmosfere sahip.

  • GIETHOORN’DA NELER YAPILIR?
  • Tekne turuna katılmak, kendi elektrikli botunuzu kiralamak, bisiklete binmek, restoranlarda keyif yapmak, anın tadını çıkarmak ve doğaya hayran olmak için Giethoorn’dasınız. Yine de alışveriş ve müzesiz yapamam diyenler Giethoorn’un minik müzelerine ve sayısı birkaçı geçmeyen hediyelik eşya dükkânlarına göz atabilirler. Het Olde Maat Uus, tipik bir çiftlik evinde yüz sene önce günlük yaşamın nasıl olduğu ile ilgili sevimli bir müze. Museum de Oude Aarde ise bölgede çıkarılan değerli taşların sergilendiği bir müze. Klasik arabaları sevenleri burada bir sürpriz bekliyor. The Histomobil Müzesi son yüzyılda kullanılan çeşitli araba, motosiklet ve at arabalarına ev sahipliği yapıyor.