Bir gözyaşı çeşmesi: Bahçesaray

Bahçesaray
Bahçesaray

Herkes bir şekilde sanata vurulur. Kimi keman sesine kimi şiire kimi de mimariye gönül verir. Bahçesaray ise şiir ile musiki, aşk ile ayrılık arasında gidip gelirken kendi zamanını bir türlü bulamamış kuş misali ebediyen konacağı dalı arar. Kırım Tatar Hanlığı, Babür İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra etkin olmuş en tarihsel varlıktır. Bu varlığı anlamlı kılan ise Bahçesaray’da kendisini daima bir minyatür Osmanlı gibi konumlayıp teşekkül etmesidir. Hanlar; padişahlar gibi şiir yazarlar, sanata düşkündürler. Şehirlerinin abat olması için her tür hamleyi yaparlar. Giray Han’a ait Nihavent Peşrev’i dinlediğimizde varlığın burada da buut kazandığını hissederiz. Hansaray’ın içindeki “Gözyaşı Çeşmesi” ile karşılaştığımızda ise aşk, ayrılık ve sonsuzluk iştiyakı arasında gider geliriz.

Bahçesaray; şiir ile musiki, aşk ile ayrılık arasında gidip gelirken kendi zamanını bulamamış kuş misali konacağı dalı arar.
Bahçesaray; şiir ile musiki, aşk ile ayrılık arasında gidip gelirken kendi zamanını bulamamış kuş misali konacağı dalı arar.

Giray Han’ın aşk bahanesi ile yaptırdığı çeşme Puşkin’in şiiriyle buluştuğunda her tür sınırlar da ortadan kalkmış gözükür. Sevinç Çokum, adı Gözyaşı Çeşmesi olan bir kitap adar ona. Kaderin cilvesi çeşmenin, hanlığın ve Bahçesaray’ın kaderi birleşir. Bugün Bahçesaray tutsak bir şehirdir. Aşkını bu çeşme gibi daima içinde taşır. Hansaray’ın duvarları zaman kelepçesine dönüşür. Tek başına bir yönetim merkezi değildir Hansaray; Kırım’da, Tatar Türklerinin zevkiyle ince ince oyulmuş bir hayat vizyonudur. Bereketli Kırım topraklarının neşesi kadar Tatar savaşçılarının dillere destan ataklığını da simgeler. İnce ve zarif minareler, dokunaklı Harem Kulesi, her tür çiçeğe yurt olmuş bahçesi ile içli bir örülüştür.

Bahçesaray aslında ilkin yukarıda Çufutkale’de kurulmuştur. Bu çok eski olduğu kadar bulunduğu mekânla da özleşen görüntüsüyle Çufutkale, Bahçesaray’ın geçmiş çeşitliliğini yansıtır. Karaim Türklerinden ilhamla bu ismi almıştır. Biraz daha yukarıda ise yine Karaim Türklerinin sanat eseri mezarlarıyla süslü Balta Tiymez Mezarlığı bulunur. Ağaca duyulan kutsal saygıdan ötürü buradaki ağaçlar kesilmez. Bir tabiat fikrine varmak için bundan güzel sembol bulunamaz.

Bahçesaray başta İsmail Gaspıralı olmak üzere Abdürreşid Mehdi, Veli İbrahim, Bekir Sıtkı Çobanzade gibi aydın ve siyasetçilerin de yurdudur. Premodern uyanışlar buradan başlar Türk Dünyası’nda. Şehrin geleneği böylesi atılımlara zemin hazırlar. Tabiatın coşkunluğu ile gökyüzünün mavi derinliği Odessa limanı önlerine yenilik ve atılım ruhuyla doludur denilse abartı olmaz.

Bahçesaray’a yolu düşen “çibörek” efsanesinin başladığı yere gelir.
Bahçesaray’a yolu düşen “çibörek” efsanesinin başladığı yere gelir.

Bahçesaray’a yolu düşen “çibörek” efsanesinin başladığı yere gelir. Vaktiyle İtalyan tüccarların Kırım’dan taşıdıkları pide, pitzaya dönüşür ama çibörek adeta milli kimlik sembolü gibi daima Kırım’a bağlanır. Bir kez Bahçesaray’a gelen kişi önüne Karadeniz’in çılgın dalgalanışlarını alarak Anadolu kıtasına hasretle bakmanın farklılığını yaşar. Türkçenin Giray hanların dilinde şiire durma kudreti Kırım ve Bahçesaray’ın işgalcilerin bir gün elinden kurtulma umudu anlamı da taşır. 2. Dünya Savaşı sırasında sürgün edilmek gibi karanlık ve zalimce bir muameleye uğrayan Kırım, bugün kendi yurdunda kendisine sürgün gibi yaşamaktadır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım