Bir Akdeniz güzeli: Binzert

Kuruluşu Fenikeliler dönemine kadar uzanan şehir, bu özelliğiyle Tunus topraklarındaki en eski şehirlerden biri olma vasfını taşır. Tunus’un Akdeniz’e açılan kapılarından biri üzerinde yer alan Binzert, Akdeniz’in ticaretle uğraşan kavmi olan Fenikeliler tarafından kurulan ticaret ağınında uzun zaman ana limanlarından biri olur. Şehir, sahip olduğu mevkinin getirdiği stratejik önemi itibarıyla da tarihin hem inşa edildiği hem de yaşandığı bir hüviyet arzeder. Binzert’in sahip olduğu tarihî birikim bu gerçeği gözler önüne serer niteliktedir. Dünyanın önde gelen mozaik müzelerinden biri olan Tunus’taki Bardo Millî Müzesi’nde yer alan, buradaki hayatı resmeden çok değerli mozaik parçaları bu gerçeği gösteren örneklerden sadece biridir. Antik dönemde bile uğruna mücadele edilen bu nazlı güzel, tarihi boyunca pek çok kuvvet tarafından el değiştirirken bu özelliğini modern dönemde bile devam ettirir.

Öyle ki, Tunus’un bağımsızlığını kazandığı 1956 yılında, Binzert hâlâ Fransızların işgali altındaydı. Şehri terketmeme konusunda ısrarcı olan Fransa’nın buradan çıkartılması ise bağımsızlıktan birkaç yıl sonra mümkün olabilmişti. Şehrin en karakteristik özelliğini ise içerisinden geçen kanal meydana getirir. Binzert Gölü ile Akdeniz’i birbirine bağlayan bu su kanalı, çevresinde kurulmuş olan tarihî yapıların meydana getirdiği manzarayla harika bir görüntü arz eder. Kanalın çevresinde sıralanmış olan birbirinden renkli otantik yapıların büyük bir kısmı ise, şehrin 7. yüzyılda Bizanslılardan alındığı İslam dönemi sonrasına aittir. Bu bakımdan şehrin genel silüeti bariz şekilde bir Akdeniz İslam şehri özelliği taşır. Şehrin mevcut silüetine en fazla katkıda bulunan yerlerin başında da hiç şüphesiz eski limanı gelir. Binzert günümüzde her ne kadar modern hüviyetiyle özellikle kuzeye doğru büyüme kaydetmiş olsa da eski şehrin varlığı sizi yüzyıllar öncesine götürecek seviyede canlıdır.

• Kadim zamanlarda inşa edilmiş, kimi yerlerde boy gösteren kemerli dar sokakların labirent hüviyeti, köşeyi döndüğünüzde karşılaşacağınız minik bir dükkandaki zanaatkâr size içinde bulunduğunuz değil yılı, yüzyılı unutturacak cinsten bir duygu bile yaşatabilir.

Doğu’ya ait olan ama günümüzde Doğu’da sıklıkla karşılaşamadığımız karakteristik şehir hüviyeti tüm canlılığıyla burada ziyaretçisini karşılar. Birbirine açılan birden fazla sokağın karmaşık olabilme ihtimali ise, sanki her sokakta kurulmuş bir zanaat tezgâhıyla önlenmiş olur.16. yüzyılda başlayıp uzun yüzyıllar boyunca Türklerin hakimiyetinde kalan şehir bu döneme ait de çok sayıda esere sahiptir. Hatta denilebilir ki İslam dönemi sonrası şehrin mevcut silüetinin oluşumunda Osmanlı’nın çok büyük bir payı vardır. Kadim şehrin arasında yükselen tarihî camii bunlardan sadece biridir.

• Pîrî Reis 1465-70 / 1553
• Osmanlı Türkü denizci ve kartograf. Asıl adı Muhyiddin Pîrî Beydir. Künyesi Ahmet ibn-i el-Hac Mehmet El Karamani'dir. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır.

Şehrin muhafazası için kullanılan kale de bunlardan bir diğerini meydana getirir. Meşhur Türk denizcisi Pîrî Reis, 16. yüzyıla ait Kitâb-ı Bahriyye isimli eserinde haritasını verdiği Binzert hakkında buranın önemiyle alakalı ifadeler kullanırken, Osmanlı’nın buraya verdiği değerle alakalı aslında önemli de bir gerçeğe temas eder. Tunus’un Akdeniz kenarında çevrelenmiş diğer bütün şehirlerinde olduğu gibi burada da yenilecek bir yemek için en iyi tercih hiç şüphesiz Akdeniz’in müthiş levreği olacaktır.

Öyle ya bir şehri gezmenin tamamlayıcı unsuru muhakkak orada bir şeyler yemektir.

Balık lokantasına gitmeden önce de hemen yakında bulabileceğiniz balık pazarından yiyeceğiniz balığı almanız burayla alâkalı herhâlde verebileceğim en önemli güncel bilgi olacaktır.