Bir açık hava müzesi: Malta
Evinizden birkaç saat uzaklıkta, 4 mevsimde de sizi kucaklayabilecek olan, Taht Oyunları, Gladyatör, Truva gibi dizi ve filmlerin çekildiği Akdeniz’in minik ada ülkesi Malta’ya hoş geldiniz.
Tarihten günümüze Malta
Manila’ya gelir gelmez yolumu sahile düşürdüm.Asena Garden’ın bulunduğu CCP (Cultural Center of Philippines) önünde manzara o kadar güzeldi ki, saat 05.00 g Akdeniz’in kalbinde yer alan, 7000 yıllık tarihe sahip olan ada yüz yıllar boyunca önemli bir liman olma özelliğini korumuş.
Birçok kuşatma ve savaşa sahne olan ülke 1565 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından kuşatılır.
4 ay süren kuşatma sonunda Osmanlı İmparatorluğu geri çekilmek zorunda kalır. Osmanlı’nın tekrar kuşatmaya gelebileceğini düşünen Saint John Şövalyeleri korunaklı yeni bir şehir inşa ederler ki bu şehir Malta’nın günümüzdeki başkenti Valetta’dır.1964 yılında bağımsızlığını kazanana kadar Malta pek çok kez işgal edilmiş, İngiliz işgalinin izlerini ise adada hâlâ görmek mümkün.
Nerelere gitsek, nasıl gitsek?
Aslında bir takımada olan Malta’da sadece üç adada yerleşik hayat mevcut; Malta, Gozo ve birkaç eve rastlayacağınız Comino.Ben birçok turist gibi Sliema’da kaldım.Tam karşınızda gece ışıkları ile pırıl pırıl Valetta gözüküyor. Hemen kapınızın önünde otobüs durakları var. Evet, otobüs diyorum çünkü Malta’da mesafeler çok yakın ve her yere otobüsle gidebilirsiniz. Ben ilk ziyaretimde “Hop on - Hop off” kullanıp birkaç günde adayı keşfetmiştim. Sonraki ziyaretlerimde ise en yakın dostum otobüsler oldu. Vaktiniz sınırlı ise araç kiralayıp gezmek de mümkün.
Valetta’dan başlamak
Şehrin simgesi haline gelen Osmanlı usulü ahşap cumbalı evler, 18. Yüzyılda sokağı seyreden kadınların mahremiyetini sağlamak için yapılmışlar. Özellikle Valetta’da art arda sıralanan yemyeşil ve bordo cumbalı, kireç taşından inşa edilmiş evlerin arasında dolaşmak tarihte yolculuk gibi. Burçları ayakta duran bu kale şehrin YukarıBarrakka Bahçeleri’nin manzarası nefes kesici...
1 km genişliği, 1.5 km uzunluğu olan şehirde Büyük Üstadlar Sarayı, St Jean Katedrali, Ulusal Arkeoloji Müzesi, Ulusal Savaş Müzesi ve Manoel Tiyatrosu görülebilecek yerler.
Az vaktim var diyenlere Avrupa’nın en eski tiyatrolarından olan Manoel tiyatrosunun balkon ve tavan süslemelerini görmelerini öneririm, nefis bir işçilik. St Jean Katedrali’de dışarıdan çok mütevazı durmakla birlikte, Avrupa’da görebileceğiniz en ince işçilikli, en şatafatlı katedral ve her yer altın sarısı...
Mdina’nın sükuneti
Bir ortaçağ kale şehri olan Mdina, Araplar tarafından 8. Yüzyılda duvarlarla çevrili bir hisara dönüştürülmüş.
Uzun yıllar adaya başkentlik yapan şehir, 1530’da adaya şövalyelerin gelmesiyle asillerin ve ruhban sınıfının yaşadığı bir yere dönüşmüş. Günümüzde 400 kadar insan bu güzel şehirde yaşıyor.
400 metrelik ana caddesinde gezerken, kendinizi bir film platosunda hissedeceksiniz. Hükümet Sarayı, Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, Mdina Zindanları Sergisi görülebilir, Sessiz Şehrin Öyküleri adlı multimedya gösteri de izlenebilir. Ama en çok da kapı kollarına, tokmaklarına dikkat edilmesi gerekir. Ben tüm cadde boyunca ve ara sokaklarda en çok onlarla ilgilendim diyebilirim.
Rengarenk bir balıkçı kasabası marsaxlokk
Malta’nınen büyük koyunda, geleneksel teknelerin ve balıkçıların arasında olmak gibisi yok. Öğlen ve akşam yemeğini açık restoranlarda yiyebileceğiniz bu kasaba da, her gün kurulan minik pazardan ufak hediyelikler de alabilirsiniz. Özellikle masa örtüsü ve danteller, ayrıca el yapımı nefis kurabiyeler...
Bu arada rengârenk geleneksel kayıklar adanın sembolü olmuşlar. Luzzu adı verilen bu balıkçı teknelerinde, balıkçıları denizin tehlikelerinden koruduklarına inanılan Osiris’in gözü bulunuyor. Yine yol üzerinde bulunan Blue Grotto, kiralık teknelerle mağara gezileri yapabileceğiniz güzel bir balıkçı kasabası.
Malta küçücük bir ada olsa da görülecek, gezilecek yerler bu birkaç şehirden ibaret değil. Yeraltı kalıntılarından tapınaklara, dalış noktalarından plajlara kadar vakit geçirebileceğiniz çokça yer var. Üstelik Gozo ve Blue Lagoon’un bulunduğu Comino’da...