Bilginin erişilebilir, kitap okumanın da havalı olduğu kent: Lund
“Dünyanın en büyük kütüphanesi neresi?” diye düşündüğüm zaman zihnimde hemen, İsveç’in güneyinde küçük bir kent olan Lund beliriveriyor. Bu belirme sizlere biraz ironik gelebilir. Ancak Lund kenti, İskandinavya’daki en eski ve en büyük üniversiteye ev sahipliği yapıyor. Sayısız kütüphane ve bisiklet yollarıyla tam bir öğrenci şehri olan Lund’da zaman geçirmekse ayrı bir deneyim. Sizi yazıp çizmek için istemsizce motive eden bu şehrin en belirgin özelliği de bilginin erişilebilir ve kitap okumanın havalı olması.
Yolculuğumuz Kopenhag Havaalanı’nda başlıyor. Zira burası şehre, İsveç’in başkenti Stockholm’den çok daha yakın. Danimarka’yı İsveç’e bağlayan Öresund Köprüsü ve Malmö’yü de geçip Lund’a varıyoruz. Bu arada hiçbir sınır kontrolü olmaksızın ülke değiştiriyor olmak bana hâlâ şaşırtıcı ve muhteşem gelen bir detay. Biz havaalanında kiraladığımız bir shuttle ile bu yolculuğu yapmış olsak da dönüşte tren kullanmayı tercih ediyoruz. Zira demiryolu ülkede oldukça etkin bir ulaşım aracı. Bir diğer popüler ulaşım aracı ise bisiklet. Lund dümdüz bir şehir ve muntazam bisiklet yolları ile ulaşım oldukça kolay kılınmış durumda. Kendi bisikleti olmayanlar için bisiklet kiralama imkânları da oldukça yaygın ve basit.
Lund Katedrali
Bu tarihi şehri tanımak için yerli bir rehber buluyoruz. Kendisi 60 yıllık ömrünün tamamını Lund’da geçirmiş. Şehrin sokaklarını arşınlarken pek çok detayın yanı sıra, Avrupa’daki çoğu kentin birinci ve ikinci dünya savaşlarında yıkıldığını, Lund’da ise yüzyıllardır savaş olmadığını gururla söylüyor. “Demek İsveç gururu diye de bir şey var.” diyerek bıyık altından gülüyorum. Şakası bir yana gerçekten de gördüğümüz yapıların tamamı tarihi binalar ve yollar. Kentte bilinen en eski yapı ise 1103 yılında tamamlanmış olan Lund Katedrali. Oldukça görkemli ve fakat biraz da kasvetli olan bu yapının içinde bulunan astronomik saat hepimizi büyülüyor. Derin çukurlar hâlinde bulunan mezarlar da oldukça dikkat çekici. Katedralin altında bir yer altı mahzeni olduğunu da rehberimizden öğreniyor, fakat ziyarete açık olmadığı için bu bölümü göremiyoruz. Ziyaret saatlerinde şanslı iseniz koro çalışmalarına da denk gelebilirsiniz. Şanslı bir azınlık olarak biz bir süre de provaları izleyip gospel ve jazz müziğin doğuşu üzerine sohbet ettikten sonra gezimize devam ediyoruz.
Lund Üniversitesi ve kütüphaneler
Aslında pek çokları gibi bizim de Lund’da bulunma sebebimiz akademik. İnsan hakları üzerine eğitim almak üzere yaklaşık dört haftalık bir süreyi Lund’da geçiriyor, bolca okuyup yazıyoruz. Lund Üniversitesi’nin şanı bir yana şehrin içinde alanının en iyi enstitü ve kütüphaneleri bulunuyor. Mevzu bahis yapılar boyutları itibari ile değil, içlerinde bulunan kitapların çeşitliliği ve uzmanlaşmış olmaları ile meşhur. Örneğin uluslararası hukuk alanında dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri, yine tarihi bir merkezin çatı katında bulunuyor. Yanlış okumadınız, gerçekten de sadece bir çatı katı kadar dar bir alana kurulmuş olan bu kütüphane branşının en seçkin kitaplarını barındırıyor.
Buranın İsveç kültürünü anlamak için muhteşem bir örnek olduğunu düşünüyorum. Zira her köşede minimal ve sade bir yaşam şekline şahit oluyoruz. Sayısız alternatif arasında en çok beğendiğim ise şehir merkezindeki cam kütüphane. Bir yanı Lund’un tarihi sokaklarına diğer yanı ise botanik bahçesine bakan bu kütüphaneye adeta bir AVM’ye girer gibi rahatça girebilir ve saatlerce burada vakit geçirebilirsiniz. Yabancılar için bile kitap ödünç almak oldukça kolay. Şehir sürekli olarak sizi akademik çalışma yapmak için teşvik etmek ve bilimsel iştahınızı kabartmak ile meşgul.
Türk döneri her yerde
Malmö’ye kıyasla Lund’da çok daha az sayıda Müslüman nüfus bulunuyor. Fakat merkezden sadece 4 km uzaklıkta oldukça büyük bir mescit var ve farklı ülkelerden gelen cemaat, bu camide bir araya geliyor. Mescidin hemen altında helal ürünlerin satıldığı bir bakkal ve pek tabii ki bir de dönerci var. Aslına bakarsanız İsveç’in her köşesinde bir dönerci bulmak ve bir Türk’e rastlamak mümkün. Buraya kadar gelmişken İsveç’e has bir şeyler tadalım derseniz ise karides ve somon ağırlıklı menüleri tercih edebilirsiniz. Şehrin hemen merkezinde bulunan kapalı bir pazar alanı var ve burada seyyar olarak satılan pek çok meze ve yemek alternatifi mevcut. Deniz mahsulleri ile aranız iyiyse Lund’da kendinize göre mutlaka bir lezzet yakalayabilirsiniz. Marketlerde de fırın ürünleri ve hazır salatalar bulmak oldukça kolay.
Bisiklet yolları
Tren istasyonu bu şehrin ana damarlarından biri. Bu yazının konusu olmadığı için değinmesek de Malmö ve Stockholm’e gitmek için tren kullanıyoruz. Şehir içinde ise ana ulaşım aracımız bisiklet. İstasyona vardığınız gibi onlarca bisiklete ait park alanlarını görebilir, gönül rahatlığı ile bisikletinizi buraya bağlayabilirsiniz. Bu sakin şehirde yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri de botanik bahçesi ve Sankt Jörgens parkını ziyaret etmek. Her mevsim yeşil kalabilen bu doğa harikası parkta uzun yürüyüşler yapıp kuğuları besleyebilirsiniz. Daha uzun süreli şehirde kalacak olanlar için pek çok sanatsal faaliyet ve atölye çalışmasına katılmak mümkün. Son olarak şehirden ayrılmadan önce mutlaka Skissernas Eskiz Müzesi’ne uğrayın. Üniversiteye bağlı bu müzede freskler, heykeller ve kabartmalar gibi çağdaş eserlerden oluşan nadide bir sergiye şahit olacaksınız. Lund’un tarihi yapısı ve modernliğin iç içe geçtiği bu ironi zihninizde hoş bir seda bırakacaktır.