Bi' kavram 3 film: Kar
Kar, doğanın en masum hâli gibi görünse de altında pek çok gizemi saklayabilir. Her kar tanesi, yere düşerken bir sırrı örter. Dolayısıyla sessizce yağan beyaz taneler, yalnızca bir doğa harikası değil, kimi zaman da bir suçun örtüsü olur. Kan, karın beyazlığına bulaştığında, bu kontrast ona ürkütücü bir boyut kazandırır ve suçun soğuk gerçekliğini gözler önüne serer. Kar; bazen cinayetlerin sessiz tanığıdır, suçların izlerini de saklayabilir, fakat, bu yükü sonsuza dek taşıyamaz. Hâliyle erimek de yalnızca bir doğa olayı değil, gizlenmiş gerçeklerin gün yüzüne çıkma arzusudur. Bu, karın masumiyetiyle kötülüğün çarpıştığı anların hikâyesidir. Biz de bu temadan yola çıkarak karın masumiyetiyle zıt seyreden, birbirinden sarsıcı üç cinayet filmini bir araya getirdik.
Uykusuz
Al Pacino ve Robin Williams’ın başrolde olduğu, Christopher Nolan’ın yönettiği Uykusuz (2002); suç, vicdan ve ahlaki çelişkiler üzerine yoğunlaşan bir film. Hikâye, Alaska’da 6 ay gündüz yaşanan bir kasabada geçiyor. Dedektif Will Dormer, genç bir kızın cinayetini çözmek için Los Angeles’tan görevlendirilir. Fakat cinayeti soruştururken düştüğü bir hata, hem davayı hem de kendi vicdanını içinden çıkılması zor bir duruma sürükler. Uykusuzluğun etkileriyle mücadele etmeye çalışan dedektifle kimliğini saklamayan katilin akıl oyunları oynaması her şeyi daha karmaşık hâle getirir. Kar ise suçun izlerini hem fiziksel hem de metaforik olarak gizleyen bir örtü görevi görmesiyle filmin atmosferini derinleştirir.
Bir Düşüşün Anatomisi
Adalet, insan ilişkileri ve gerçeğin doğasına dair sorgulamalarla dolu, karla kaplı bir suç dramı Bir Düşüşün Anatomisi (2023). Karlı bir dağ kasabasında geçen filmde, yazar Sandra’nın kocasının şüpheli ölümünün ardından yargılanması anlatılıyor. Kocası, evlerinin yakınında ölü bulunmuştur; bu düşüş bir kaza mı, intihar mı yoksa cinayet midir? Filmde kar; suçun izlerini gizlerken, aynı anda olayların saf ve masum bir yüzeyin altında ne kadar karmaşık olabileceğini de seyirciye hissettirir. Sandra’nın mahkeme sürecinde masum olduğunu kanıtlama çabası da bu soğuk ve sessiz doğanın sertliğine karşı bir mücadele etmekle paralellik gösterir. Ve günü geldiğinde beyaz örtünün altındaki hakikat de açığa çıkacaktır.
Fargo
Fargo (1996), Coen Kardeşler’in kara mizah ve suç unsurlarını harmanladığı bir başyapıt. Minnesota’nın ıssız ve karlı manzarasında geçen filmde başarısız bir fidye planının trajikomik sonuçları anlatılıyor. Maddi zorluk çekmekte olan Jerry karısını kaçırmaları için iki suçluyla anlaşır, fakat planı kanlı bir kaosa dönüşür. Hamile bir polis memuru olan Marge Gunderson ise bu kaotik davayı çözmeye çalışır. Hikâyeye eşlik eden sonsuz beyazlık ise karakterlerin ahlaki çöküşünü ve suçun soğuk, duyarsız doğasını gözler önüne serer. Sessiz ve donmuş tabiat, insanların içindeki şiddetle çarpıcı bir tezat oluştururken bu soğuk atmosferde sıcak olan yalnızca Marge ve onun cinayetini çözmek için gösterdiği masum çabalardır.