16. yüzyıl İstanbul'unda seyyahlarla kitapçı gezmek
İlber Ortaylı, o nefis tarih sohbetlerindenbirine “Kütüphane nedir?” sorusunu sorarakbaşlar ve hemen ardından şu cevabıverir: “Beşeriyetin hafızasıdır.” Bu hafızatablet, papirüs, parşömen ya da kâğıtvasıtasıyla insanlık mirası denen büyükkütüphanede yerini almıştır. Bu büyükmiras bazen bir rahip bazen bir müderrisbazen bir derviş, bazen bir kitapçı bazende bir derviş tarafından muhafaza edilir.
Osmanlı dünyasının hafızasını bize ulaştıran elyazmalarını borçlu olduğumuz iki kesim var: Sahaflar ve seyyahlar. İstanbul’da sahafların müşteri profili arasında seyyahlar ilk sıralarda yer alıyor.
Osmanlı kültür tarihi araştırmalarının duayeni Prof. Dr. İsmail E. Erünsal’ın son eseri Osmanlılarda Kitap Ticareti: Sahaflar ve Kitapçılar’da Doğu’dan ve Batı’dan pek çok seyyahı bir sahaf dükkânında, eski bir divanın ya da tarih yazmasının sayfalarını çevirirken görüyoruz.
Bir Vagon Dolusu Kitap
Kanuni döneminde Alman imparatorunun elçisi sıfatıyla İstanbul’a gelen Busbecq ise Viyana’ya götürdüğü kitaplara dair şunları söyler:
- “Büyük bir kısmını Efendime arz edeceğim çokça eski para getirdim. Bunun dışında, gemi dolusu değilse de bir vagon dolusu Grekçe yazma ve 240 civarında kitabı deniz yoluyla Venedik’e gönderdim. Oradan da kralımın kütüphanesine konulmak üzere Viyana’ya taşınacaklar.”
16. yüzyılda elçilik göreviyle İstanbul’a gelen Faslı Ebu’l-Hasan Ali b. et-Temgrutî seyahat notlarında İstanbul’da büyük sayıda kitap bulunduğunu kaydediyor.
kütüphanelerin ve çarşının kitaplarla dolup taştığını ve dünyanın her yerinden İstanbul’a kitap geldiğini, kendisinin de çok sayıda kitap alıp getirdiğini kaydediyor.
Galata’daki Kitapçılar Elçilik çalışanlarıyla Venedikli, Floransalı ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen tüccarların bulunduğu Galata bölgesinde de 16. yüzyılda kitap ticaretinin başladığını seyahatnamelerin tanıklığından öğreniyoruz. Mesela 1585-1588 yılları arasında İstanbul’da yaşayan Michael Heberer bu civardaki kitapçılardan ve sattıklarından anılarında şöyle bahsediyor: “Rumların dükkânlarında Latince, Grekçe, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve başka dillerde yazılmış, ruhanî ve dünyevî konularla ilgili pek çok eski kitap satılır. Bunların arasında Luther’in ve Phillip Melanchten’un yazılarını da buldum. Aslında buna çok da şaştım. Bence ya tâcirler ve yabancı elçiliklerde çalışanlar, ya da buraya yolları düşen Hristiyanlar bu kitapları getirip bırakmış olmalılar.”
Seyyahlar Ne Arıyordu?
Yüzyılın sonuna doğru İstanbul’da kitap ticaretinin önemli gelişmeler kaydettiğini söyleyen Prof. Erünsal’a göre Rönesans döneminde Arapçaya ve İslâm dünyasına duyulmaya başlanılan ve zamanla artan ilginin sonucu olarak çok sayıda Batılı kitap temini için İstanbul’a gelmiş ve bazı elçilik çalışanları ülkelerine dönüşlerinde beraberlerinde ciddi sayıda kitap götürmüşlerdi. Bu ilginin arkasında orijinalleri kaybolan Yunanca ve Latince eserlerin Arapçaya tercümelerini bulma ihtimali vardı.
Mesela bir yüzyıl sonra İngiliz şarkiyatçı Jhon Greaves mektubunda, İskenderiyeli astronom, matematikçi, coğrafyacı ve müzik bilgini Batlamyus’un saray kütüphanesinden bir sipahi tarafından çalınan Almagest adlı eserinin çok güzel bir nüshasını satın aldığını belirttikten sonra Yunan ve Latin yazarlarının eserlerini de temin edebileceğini yazacaktır.
- Bu zevkli geziye 400 yıl boyunca imparatorluğun renkli haritasını adımlayan seyyahlar eşliğinde, İsmail E. Erünsal’ın Osmanlılarda Kitap Ticareti: Sahaflar ve Kitapçılar’ını okuyarak devam edebilirsiniz.