Medeniyet duruşu: Süleymaniye külliyesi'nden insan, toplum ve yönetim

Süleymaniye İmarethanesi’nde her gün sabah, akşam bin kişiye ücretsiz yemek veriliyordu.
Süleymaniye İmarethanesi’nde her gün sabah, akşam bin kişiye ücretsiz yemek veriliyordu.

462 yıllık yaşıyla sürekliliğive kurumsallaşmayı anlatan, İstanbul’un tepesinde bir ulu çınardır.Süleymaniye Külliyesi, sadece mimari ve sanatsal açıdan öne çıkan bireser değil; bir şehircilik , kültür ve yönetim modelidir.

Her medeniyet dünyayı yeniden tanımlama ve anlamlandırma projesidir. Her medeniyet bu projeyi kurumsal yapılarla inşa eder. Osmanlı medeniyetinde bu görevi yüklenen en önemli kurumsal yapılar, külliyelerdir. Külliye toplamak, bütünleştirmek, birleştirmektir. Kendine emanet edilenin hakkını vermek, mekânı tevhit kılmaktır. Külliye “farklılık içinde bütünlüğün”, “çokluk içinde birliğin”
kurumsallaşması; insanların, uygulamaların ve kültürlerin harmanlanmasıdır. Osmanlı medeniyetinde külliyeler toplumun her kesiminden yaş, meslek ve inanç gruplarını sosyal hizmet ve iletişim ağı içerisinde topladığından, en önemli sosyalleşme araçlarıydı.

Külliye, kalp çevresinde konumlanmış olan organlar, güneşin etrafında dönen gezegenler gibi evrensel tevhidî modelin bir ifadesiydi.
Külliye, kalp çevresinde konumlanmış olan organlar, güneşin etrafında dönen gezegenler gibi evrensel tevhidî modelin bir ifadesiydi.

Kültürü oluşturan inanç, değer ve davranış kalıpları külliyeler sayesinde insanlara hızla aktarılıyordu. Farklı kesimler birbirini zenginleştiriyor ve davranışlarda doğal bir öğrenme sistemi oluşturuyorlardı. Osmanlı toplumunda gelişmiş bir külliye modeli, hayat içindeki rolleri kendi içinde topluyor, farklılıkları birbirine yakınlaştırıyor, farklılıkların birbirlerini tanıyacak ve anlayacakları ortak buluşma alanlarını oluşturuyordu.

Bu modelin içinde büyüklükle tevazu, güçle zayıflık, gurbetle vatan, hastalıkla sağlık, delilikle akıl, zenginlikle yoksulluk, yolcuyla ev sahibi, çocukla yaşlı, öğretenle öğrenen, bilenle bilmeyen, içle dış, bedenle ruh, hayatla ölüm, geçicilikle kalıcılık, parçayla bütün, çalışmayla dinlenmek, kirlilikle temizlik, ticaretle sanat, insanla kurum, toplumla devlet, bahçeyle mezarlık, dünyayla ahiret, yerle gök, toprakla su birlikte yaşıyor, aynı mekânda buluşuyor; birbirini zenginleştiriyor; tamamlıyor ve hayatı tevhit kılıyordu.


Külliye, kalp çevresinde konumlanmış olan organlar, güneşin etrafında dönen gezegenler gibi evrensel tevhidî modelin bir ifadesiydi. Külliyelerin hepsinde tüm yapıların yüzünü döndüğü merkez, farklılıkları toplayan, hepsini insani noktada eşitleyen, Allah’a yönelimde birleştiren “cami”ydi. Cami temel değerleri temsil ediyordu. Tüm yapıların kapıları camiye dönüktü. Yapılardan çıkanlar önce toplumsal değerlerin ana yansıması olan camiyi görüyorlardı. Tüm yapılar merkezdeki çekirdeğin yörüngesinde kendini konumlandırmıştı ve onun varlığıyla koordine oluyorlardı.

Süleymaniye Külliyesi krokisi.
Süleymaniye Külliyesi krokisi.

Kimlik inşasının doğal öğrenme ve modellemeyle kazanılmasının kültürel iklimi oluşturulmuştur. Sıbyan mekteplerinin inşasında çocukların sağlığı ve psikolojisi konusunda gösterilen özel hassasiyetin günümüzün yönetim dilindeki karşılığı insan odaklı ergonomik yaklaşımdır. Yani insanın yaşına, biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına göre, bölümün veya işin yapılandırılmasıdır.

Süleymaniye Camii ve külliyesi
Süleymaniye Camii ve külliyesi

Süleymaniye Külliyesi’nde yükseköğretim kurumları Darülhadis, Evvel (birinci), Sani (ikinci), Salis (üçüncü), Rabi (dördüncü) ve Tıp medresesidir. Medreseler, İslam dininin esaslarına, “erkân-ı hamse”ye (beş farz) göre beş medrese olarak kurulmuştur.6

  • Süleymaniye medreselerinde yatakhane ve çalışma odalarıyla, müderrislerin kaldığı mekânların aynı yerleşim alanında olması, öğrenci ve hocaların birbirleriyle bilgi paylaşımını kolaylaştırmıştır.7 Vakfiyeye göre Darülhadis ve dört medresede eğitim gören on beşer talebe ile Darüttıb’a devam eden sekiz talebenin her birine günlük ikişer akçe tayin edilmişti. Medreselerin odalarında ikamet eden talebeler haftada dört gün hocalarından ders görecek ve imaretler günde iki öğün yemek ihtiyaçlarını karşılayacaklardı.8

Öğrencilerle aynı mekânı paylaşan müderrisler öğrencilerin kişilik yapılarını da yakından tanıyor ve karakter gelişime rehberlik ediyorlardı. Yani süreç sadece ilmin değil, o ilmi taşıyacak değer ve duruşun da aktarılmasına odaklanıyordu. Süleymaniye medreselerinde öğrencilere burs verilmesi yemek ve giyim ihtiyaçlarının karşılanması öğrenmeye ket vuracak engellerin kaldırılması ve öğrenme motivasyonunda güvenlik ihtiyacının sağlanmasıdır. Kişisel motivasyonda, kendini aşma ve gerçekleştirme aşamasına geçilebilmesi için kişinin temel ihtiyaçlarının baskısından kurtulması gerekir. Çünkü insan neye ihtiyaç duyuyorsa ona odaklanır.

Süleymaniye Tıp Medresesi, Osmanlı Devleti tarafından darüşşifalardan bağımsız olarak inşa edilen ilk tıp medresesidir. Tıp medresesinin karşısında art arda revaklı iki avludan oluşan, otuz odalı büyük bir yapıya sahip olan Dârüşşifa Osmanlı hastanelerinin tertip sırasına göre en yükseğiydi. Tıp medresesinde okuyan talebeler haftada dört gün teorik ders alırlar, uygulamalı derslerini ve stajlarını da Darüşşifada yaparlardı.9

Darüşşifada sağlık hizmetleri ücretsiz olarak ırk, din, milliyet ve cinsiyet ayrımı yapılmadan verilmiştir. Bu hastanenin diğer Osmanlı hastanelerinden en önemli arkı ise özel bir nöropsikiyatri bölümünün bulunmasıdır.10

Süleymaniye Camii haziresi ve Sultan Süleyman Türbesi
Süleymaniye Camii haziresi ve Sultan Süleyman Türbesi
  • Süleymaniye Darüşşifası’nda zihinsel ve stres kaynaklı birçok rahatsızlık güzel koku, günün beş vaktinde farklı makamlarda çalınan müzik, güneş ışığı, dokunma ve tatma duyularına dönük yöntemlerle tedavi edilmiştir. İmaretler büyük külliyelerin içindeki medreselerin öğretmen ve öğrencilerine, hastanelerin doktor ve hastalarına, misafirhanede kalanlara, cami görevlilerine ve çevredeki düşkün ve yoksullara ücretsiz yemek dağıtan sosyal kurumlardı.11

Süleymaniye İmarethanesi’nde her gün sabah, akşam bin kişiye ücretsiz yemek veriliyordu. Süleymaniye İmarethanesi’nde yemeğin verildiği mutfak penceresi, yemeği dağıtan kişinin yemeği verdiği kişiyi göremeyeceği bir şekilde yapılmıştır. Burada amaç yemeğin, unvanı ve sosyal konumu ne olursa olsun herkese ayrım yapılmadan eşit ölçekte dağıtılmasıdır. Süleymaniye Külliyesi’nde imarethanenin hemen yanındaki tabhane, İstanbul’daki tabhanelerin en büyüğüydü. Anlam olarak tabhane, güçlendirme mekânı demektir. Vücut direnci veya moral gücü düşmüş insanlara esenlik ve moralin aktarıldığı paylaşım mekânları. Konuklarına üç gün ücretsiz konaklama ve yemek verilirdi. Ortasında bir havuzun bulunduğu avlu 16 sütunun taşıdığı kubbeli revak ve konaklama amaçlı odalar ve sosyal amaçlı eyvanlarla çevriliydi.12

Süleymaniye Camii bahçesinden İstanbul manzarası.

İmarethane ve tabhane; rütbelerin, gücün önemini yitirdiği, zayıfla güçlünün, zenginle fakirin aynı sofraya oturduğu, aynı mekânı paylaştığı alanlardı.

Merhameti diri kılan: Engelleri kaldıran

Kurumlar çalışanların kurumsal rollerinin ve mevkilerinin baskısından kurtularak birbirlerini doğal kişilikleriyle tanıyabileceği buluşma noktaları ve ortak sosyal faaliyet alanları oluşturmalıdırlar. Böyle bir ortam bilginin ve deneyimin kurum içinde paylaşımını hızlandırarak sorunların çözülmesini kolaylaştırır ve kurumsal bağlılığı kuvvetlendirir.

Oluşan bütünlük duygusu, insanların birbirine erişebilmesini, korkunun aşılıp iletişimde güvenin oluşumunu hızlandırır. Süleymaniye Külliyesi’nin tüm bölümlerinde gökyüzüne açık, toprakla bütünleşen, evrensel çevrimi insanlara hatırlatan bahçe ve avlu vardır. Bahçe ve avlu sayesinde külliye içindeki insanlar iklim değişikliklerini, güneşin ışığını ve ısısını, mevsimlerin çevrimini sürekli fark edebilmektedirler. Bir akışın içinde, o akışa yeni bir anlam, kendi zenginliklerinden pay katarak akmaktadırlar. İnsan, kurum ve doğa, hepsi bir bütünün içinde birbiririni tamamlamaktadırlar.

Süleymaniye Camiisi içerisinden süsleme detayı.
Süleymaniye Camiisi içerisinden süsleme detayı.

Toprakla temas, vücudun negatif elektriğini alarak vücudu rahatlatır, toprakla uğraşmak kişiyi dinginlik, sabır ve tevazu değerlerine yaklaştırır. Çiçek ve toprak kokuları, yeşillik, su sesi, gökyüzünü seyretmek, rahatsız etmeyecek düzeyde güneş ışığı insan vücudunda mutluluk hormonu olarak da tanımlanan endorfin hormonunun salgılanmasını arttırır.

Süleymaniye Külliyesi’nden günümüz kurumları için önemli bir çıkarım; insanın doğanın içinde gelişebileceğidir. Kurumlar mekân tasarımlarında gökyüzüyle, toprakla, suyla dost, çalışanların içsel enerjilerini yenileyebilecekleri mekânlar oluşturmalıdırlar. Süleymaniye Külliyesi medreselerinin yanında yer alan Tiryaki ve Dökmeciler (kalıpta maden döken esnaftan dolayı) çarşılarının esnafı, cami avlusundan Dökmeciler çarşısına açılan kapının kubbesi (dua kubbesi) altında her sabah buluşur ve doğru işi yapacaklarına, hakkı koruyacaklarına ilişkin yemin eder, Allah’tan rahmet ve bereket dilerlerdi.13

Her sabah gerçekleştirilen “dua töreni” manevi bağları güçlendirmenin yanında aynı zamanda bir inanç-davranış tutarlılığının oluşmasını da sağlıyordu. Kişilerin, üyeleriyle yoğun ilişkide olduğu bir toplulukta, kendi düşüncelerini veya değerlerini ifade etmeleri doğal bir tutarlılık ve denetim sağlıyordu. Zihnin kendisiyle tutarlı kalma eğilimi içinde olması ve birçok insanın topluluktaki diğer kişiler üzerinde oluşturdukları saygınlığın zedelenmesinden kaçınmaları nedeniyle, bu durum değerlerin davranışa dönüşmesini kuvvetlendiriyordu.

Emaneti koruyan: Hakk’a yönelen

Süleymaniye Külliyesi’nde her bölümün kapısı camiye yani temel değerlere dönüktür. Aynı zamanda her birim bağımsız bir bütündür. Külliyenin birimlerinden birbirlerine geçişler yoktur. Külliye içindeki birimler bir yüzleriyle topluma diğer yüzleriyle kendilerine dönüktür. Külliye içindeki birimler birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılar ve birbirinin gelişimine katkı sağlarlar. Tüm birimlerin kalite standartlarının toplamı bütünsel bir anlayışı, ortak kültür ve sistemi oluşturur.

Süleymaniye Külliyesi’nin bu yapılanması değerlerle koordine olmuş, değerlerle merkeze bağlanmış, kendi içinde ise yetkileri olan kendi programına ve gelişimine yön veren yönetim yapılanmasıdır. Yani kuruma bağlı birimler, değerler, ortak amaç ve strateji alanında merkez tarafından koordine edilirken diğer alanlarda kendi politika ve uygulamalarını geliştirmektedirler. Yetki devri yoluyla güç dengeli bir şekilde paylaşılmakta ve gücün kullanımı değerler ve ortak amaçlarla disipline edilmektedir. Süreklilik ve uzun ömürlülük kişilere değil, değerlere bağlılık ve onların sisteme dönüştürülmesiyle mümkündür. Süleymaniye Külliyesi’nden günümüz yönetim düşüncesine aktarılacak bir diğer önemli konu ise zıtların ve farklılıkların birbiriyle çatışmadan, birbirini yok etmeden, birbirini zenginleştiren, birbirini besleyen bir yapıya dönüştürülmesidir.

  • Düzen ve inisiyatif, merkeziyet ve yetki devri, sabitlik ve süreklilik, değer ve fayda, serbestlik ve denetim, eski ile yeni, değişmeyen değerler ve sürekli hareket, kendi yöneticini yetiştirme ve algısal kültürel katılığı aşmak için farklı kurumlardan yönetici alma, geleneğe bağlılık ve değişime uyum sağlama gibi iki uçtan birini tercih etmek yerine iki ucun olumlu taraflarını belirli bir dengede orta noktada birleştirmektir. Çiftleri bir arada tutarak senteze, kurumsal bütünlüğe ve kendini sürekli yenileyen bir sisteme ulaşmaktır.

Süleymaniye Camii’nin ana giriş kapısı olan Cümle Kapısı’nın sol tarafındaki çini panolarda “Mümin duruş”u ifade eden Fetih Suresi’nin son ayeti yazılıdır. Sinan, Süleymaniye Camii ile bu ayeti modele döker. Bir mümin duruşunu, bir medeniyet duruşunu Süleymaniye’de ifade eder. “Hakikati inkâr edenlere karşı kararlı, birbirine karşı merhametli olmak”. Süleymaniye Külliyesi dıştan bakıldığında bütünlük, denge, uyum, güç, azim ve kararlılığın ifadesidir. İçine girildiğinde ise korunmuşluk, arınma, yönelim, aydınlık, güven ve merhamettir.

Meydan okuyan

Amaç ve yön sahibi olan Sinan, Süleymaniye Külliyesi’yle bizlere değerleri, liderliği, kurumsallaşmayı, uzun ömürlülüğün ilkelerini aktarır.

Büyüklük ve tevazuyu birleştir: Vakarı, hizmet eden, kuşatan, koruyan merhameti tüm kurumsal ağlarında yaşat. İnsanların temel psikolojik ihtiyaçlarını bünyende topla: Aidiyet, kendini adama, güven ve özgürlük. İddia sahibi ol, meydan oku: Yeniden tanımla, yeniden biçimlendir. Geçmişin hafızasını yeni bir solukla geleceğe aktar. Meydan okurken, meydan okuduğun, özünden sapmış olan modelin özünü de kendi içinde taşı. (Müminler tüm peygamberlere iman ederler. Hz. İsa da bir İslam peygamberidir. Süleymaniye bilinçli bir tercihle, Ayasofya’nın planını içinde taşır ve Batı dünyasını temsil eden Galata’nın karşısında konumlanır.) Zıtları ve çiftleri aynı yapıda bütünleştir. Güzellik ve tevazu, güç ve vakar, sadelik ve görkem, bağımsızlık ve bütünlük, teori ve uygulama, akıl ve duyguları değerlerle yoğurarak bütünlüğe ve dengeye ulaş.14

Süleymaniye Külliyesi akleden gönüllere, her türlü kıymetin emanet olduğu bilinciyle, sürekli kendini sınayarak yenileyenlerin, hiçliğini kavrayanların güç ve hikmet sahibi olabileceğini söylüyor. Süleymaniye esenliğin, sürekli öğrenen, kendi içindeki insanıyla bütünleşen bir kurumsal gelişimle sağlanabileceğini bizlere anlatıyor.

Dipnotlar

1 Gerçik, İbrahim Zeyd. “İstanbul’daki Erciyes: Süleymaniye Külliyesinde Liderlik ve Yönetim”, Düşünen Şehir Mimar Sinan Özel Sayısı, Sayı: 9, Haziran 2019, s. 133.

2 Ticaret kervanlarının konaklama noktaları.

3 Kuran, Aptullah. Mimar Sinan, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986, s. 75.

4 Gerçik, a.g.m, s. 135.

5 Ödekan, Ayla “Osmanlı Sanatı”, Türkiye Tarihi, 2. cilt, Editör: Sina Akşin, İstanbul: Cem Yayınevi, 1991 s. 271.

6 Âşık Mehmed, Menâzırül-avâlim, Esad Efendi Kütüphanesi 2421, Süleymaniye Kütüphanesi, y.327a-328b’den aktaran, Tanju Cantay, Süleymaniye Camii, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1989, s. 38.

7 Mülayim, Selçuk, Ters Lâle, Osmanlı Mimarisinde Sinan Çağı ve Süleymaniye, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2001, s.106. ,

8 İhsanoğlu, Ekmeleddin. “Osmanlıda Bilim ve Eğitim”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, 1. cilt, Editör: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul: IRCICA, 1999, s. 241.

9 İhsanoğlu, a.g.e, s. 262. 10 “Süleymaniye Külliyesi”, Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı. 471, Şubat 2007, s. 51.

11 Günay, Reha, Mimar Sinan, 2. Baskı, İstanbul: Yapı Yayın, 2005, s. 157. 12 Taylor, Jane, İstanbul, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000, s. 230. 13 Ödekan, a.g.e, s. 282.

14 Gerçik, a.g.m, s. 139