Masallar hayatın simülasyonu
Masal anlatıcısı ve masal terapisti Judith Malika Liberman, yıllardır dünya masallarını yeniden yorumlayarak yetişkinlere anlatıyor. Ancak son iki kitabında çocukların kulağına masallar fısıldıyor. Redhouse Kidz tarafından yayımlanan ilk çocuk kitabı Önce Hayal’den sonra bu kez de Taş Çorbası kitabıyla çocukların karşısına çıkan Liberman, bir köye gelen yabancının öyküsüyle, paylaşmanın, dayanışmanın gücü gibi unutulan güzellikleri bizlere hatırlatıyor. Liberman’la hem kendi kitaplarını hem de masalların hayatımıza olan etkilerini konuştuk.
Geleneksel masallara bazı yenilemeler yaparak yeniden anlatıyorsunuz. Redhouse Kidz’den çıkan Taş Çorbası da böyle masal. Taş Çorbası aslında hepimizin çocukluğundan hatırlayacağı veya yabancı olmadığı bir öykü. Peki sizce bugünün çocuklarına nasıl bir mesajı var? Siz neden bu masalı tercih ettiniz?
Bir köye bir yabancı gelir ve ona bir tas çorba bile vermeye reddeden köylülere bir taş çorbası hazırlamaya başlar. Köydeki herkes, merak ettiği bu taş çorbasına bir malzeme ekler ve sonunda kazandan herkese yetecek ortak bir çorba çıkar.
Benim için bu konu, bu çağda özelikle önemli; çünkü bize hem paylaşmaktan hem birlikte yaşamaktan bahseder. Bugün, iletişim teknolojisinin sayesinde Japonya’da yaşayan bir sanatçıyı takip edebiliyorum, ama evde yumurta yoksa komşumun kapısını çalacağıma dışarıdan sipariş veriyorum. Görünürde, bir kap un veya bir yumurta rica etmek, sıradan bir paylaşımdı, ama aslında, bu bahane ile insanlar tanışıyordu, bağlanıyordu. Aç olan birine çorba vermek tabi ki önemli ve değerli, ama daha değerli bir şey var, onunla birlikte yemek. Pandemi sürecinde sosyal bağların ne kadar değerli olduğunu yeniden hatırladık. Umarım birlikte yaratacağımız bu “yeni” normal düzende, sosyal ilişkileri güçlendirmek için ritüeller yaratırız. Taş Çorbası masalı, bize böyle bir ritüelden bahsediyor aslında.
Bilmeyen okurlarımız için masallara olan ilginizin nasıl başladığını kısaca anlatır mısınız?
Çocukken annemler Paris’ten ayrılıp, birçok sanatçı arkadaşlarıyla bir köye yerleştiler. Orada, hızlanan modern bir dünyada, unutulan bazı şeylere sahip çıkmayı denediler aslında. Doğal tarım, elle üretim, birlikte yaşamak, yavaş yaşamak, akşamların ateş başında geçirilmesi gibi...
Tabi ki şömine başında bol masal da anlatılıyordu. Masalların doğal ortamı tam da bu. Büyüdüğümde masallarla ve sahne sanatlarıyla ilgim güçlendi; hem oyunculuk hem masal anlatıcılık üzerinde eğitimler aldım.
Benim için masal anlatmak bahane, insanların bir arada getirmek, birlikte hayal kurmak için bir an yaratmak, şahane. Masalla, hayal gücümüzü kuvvetlendirdikleri için önemliler bence.
Masallar en başta sizin hayatınızı değiştirmiş. Çocukluğunuzda size bıraktığı izler bugününüz üzerinde önemli bir etkiye sahip. Peki masallar çocuklara ve bize ne anlatır? Neden değerli?
Masallar, günlük hayatta halının altına süpürdüğümüz birçok konuyu ele alıyor. Onların dürüstlüğünü seviyorum. Masallar özelikle korkularımızdan bahseder: terk edilme, yutulma, ihanete uğramak, kıtlık, kaybolmak, bilinmezlik… Ama sadece onlardan değil. Masallar, denemekten, ümit etmekten, vazgeçmemekten, paylaşmaktan, keşfetmekten de bahsediyor.
Onları değerli kılan, bence bütün bu konuları hayal yoluyla aktarmalarıdır. Günlük hayatta bu konular hakkında konuşuyoruz bazen, hatta o konular hakkında birçok tavsiyeler okuyabiliriz, ama masallar tavsiye vermez. Masallar bize bir deneyim yaşamayı davet ediyorlar. Bir an için, başka bir yerde, başka biri oluyoruz ve onun yaşadıklarına dâhil oluyoruz.
Ben sizin NTV Radyo’daki masallarınızı genelde evde yemek yaparken dinliyorum. Mutfak radyosundan masal dinlemek yemeklere de başka bir tat getiriyormuş gibi hissediyorum. Sizce masalların gerçekten bizi değiştirebilecek, etki edebilecek gücü var mı?
Kesinlikle ona inanıyorum, üstelik öyle düşünmekte yalnız değiliz! Beyinle ilgili son araştırmalar, hayal yoluyla deneyimlenen olayların beyin tarafından somut bir olay gibi hissedildiğini ve o nedenle yaşanmış bir olay gibi derin bir iz bırakabildiğini gösteriyor.
O nedenle çocukken duyduğumuz masallar hiç unutulmuyor. Çocuklar o nedenle aynı masalı bir kere değil, on bazen yüz kere dinlemeyi talep ediyorlar. Bu masalı yüz kere tekrar ‘yaşayarak’, kendi beyinlerini bir nevi programlıyor. Yüz kere ormanda kaybolan ve ardından yolunu bulan çocukların masalını dinleyen çocuklar özgüven kazanıyor. Çünkü her dinlediğinde, olur da kaybolursa yolunu tekrar bulabileceği inancını pekiştiriyor. Bu hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerli. Masallar bizi hayattaki sınavları atlatmak için hazırlıyor. Onları bir nevi uçuş simülasyon aracı olarak görüyorum.
Geçmişle bugünü kıyasladığımız zaman sanırım masalların daha çok farkına vardığımız bir dönemde olduğumuzu söylemek mümkün. Bunun için illa dibe mi batmamız gerekiyordu, bilmiyorum. Ama siz bugün masala yeniden iade-i itibar yapıldığını düşünüyor musunuz? Bu hazineyi yeniden keşfettiğimizi söyleyebilir miyiz?
Evet ve hayır. Tabii ki son zamanlarda masallar adeta ‘moda’ oldu. Ama hâlâ birçok ebeveyn, masalların ilettiği konulardan korkuyor. Masal anlatmak seviliyor, ama içinde karanlık ormanlar, kurtlar veya çocuk yiyen dev analar olmamasını tercih ediyor. Belki de önümüzdeki senelerde, bu görünürde sakıncalı öğelerle, masalların aslında simgesel bir dille bize zor konular hakkında önemli bir harita çizdiklerini keşfederiz.
Yine de tabii ki çok mutluyum; çünkü en azından bu dönem sözlü kültüre yeniden önem veriyoruz. Günün sonunda benim için masal, fıkra, efsane, destan veya mitolojik bir hikâye, seçtiğimiz anlatı ne olursa olsun, eğer bizi ekransız bir an için bir araya getiriyorsa, o zaman öpüp, başımızda koyalım; çünkü günümüzdeki izolasyonun panzehrinin birlikte hayal kurmak olduğunu inanıyorum.