Kütüphanede
Kitap, kütüphanenin en değerli hazinesidir. Bu yüzden kitap ilişkileri, bu mekânı temelden belirler. Araştırma, okuma, bilgilenme mekanı olduğu gibi kitapların saklandığı, koleksiyonlarının yapıldığı, korunduğu, biriktirildiği, istiflendiği, sistematize edildiği, tamir edildiği, arşivlendiği bir mekândır aynı zamanda. Bunun yanı sıra kitabın tarihi konumu, toplumsal ilişkilerdeki önemi, siyasal ve kültürel iklimdeki yerinin somut bir tecellisidir.
Kütüphane, her mekân gibi özel. Bu mekânı anlamlandıran en mühim varlık ise kitap. Yalnızca kitap mı? Elbette değil. Bütün mekânları anlamlandıran insan, burada da başat bir aktör. Kütüphane, kitapla olduğu kadar insanla mukayyet, insanla kaim. Kitabı da kütüphaneyi de bir ruha ve manaya çeviren insan.
Kütüphane, kitaptan bir dünyadır. Kitap burada krallığını ilan etmiştir. Hükmü geçen odur; kütüphaneye anlam veren bizzat kitaptır. Kitabın, yazının, harfin dünya tarihindeki güçlü ve sarsılmaz konumu, kütüphanenin kimlik bulmasında önemli bir unsur. Kütüphane, kitap etrafındaki kurumsallaşmanın bir boyutu. Kitabın insan ve toplum yanındaki yerini belirleyen ve gösteren ilginç bir işaret. Kütüphane, kitabın, bilgi ve hikmet arayışında nasıl bir stratejik konuma sahip olduğunu belgeleyen yıkılmaz anıt. Kadim bir kitap anıtı, kadim bir kitap yuvası.
Bir kitap anıtı olan kütüphane haliyle, kitabı, kitaptan dünyaları, kitaplardaki hayatları, kitap ilişkilerini ve kitabın merkezinde oluşan halkalanmaları içerir. Bütün bunlar insanda doğrudan etki oluşturmaktadır. İnsan kendi hayatını yaşarken aynı zamanda kitaplardaki hayatları da özümsemekte, o hayatlardan kendi hayatına kimi cümleleri taşımaktadır. Her yanı kitabi cümlelerle dolu böylesi bir dünyaya giren insan, kendi hayatına yeni cümleler ekleyerek çıkmaktadır kütüphaneden. Bu cümleler bazen hayatın gerçeklerinde kırılmakta, bazen de hayatın gerçeği olmaktadır. Bazen bir hayat inşa eden cümleler, bazen bir hayatın elinde un ufak olabilmektedir.
Kitabi cümleler ile hayatın gerçekleri arasındaki gergin ilişki, bir başka gergin ilişkiyi hatırlatır. Kütüphane ile dünya arasındaki ilişki her bakımdan ilginçtir. Kütüphane, kapalı bir dünyadır, sessizdir, sakindir, rutubetlidir, karanlıktır, kuytudur.
Başka bir havası ve kokusu yani ruhu vardır kütüphanenin. Bu ruh kütüphaneye giren herkesi sarar ve etkiler. Kimse kütüphanenin havasını bozmaya yeltenmez mesela. Yeltenirse ayıplanır, uyarılır, kapı dışarı edilir. Kütüphanenin dışındaki dünya ise daha başkadır: canlıdır, değişkendir, gürültülüdür, bağırgandır, huysuzdur, neşelidir, cıvıl cıvıldır, anlıktır. Kütüphane kapısı, bu iki dünya arasındaki sınırdır; o kapıdan giren kişi yeni bir havayı solumak, yeni ritüellere uymak zorunda kalır. Ehlileşir, evcilleşir, üstünü başını düzeltir, sesini ayarlar, haddini bilir. Dışardaki serkeşlik kütüphanede yoktur; dışardaki deli doluluktan burada eser kalmamıştır. Yeni bir gerilim hattıdır aslında kapı: iki farklı dünya arasındaki sınır, duygu ve ilişki biçimlerinin nişanesidir. Dışarıdaki dünya bir yere çağırırken insanı, kütüphane başka bir yere çağırır. Sesleri, kokuları, ışıkları, renkleri farklıdır bu dünyaların, bu mekânların.
Kitap, kütüphanenin en değerli hazinesidir. Bu yüzden kitap ilişkileri, bu mekânı temelden belirler. Araştırma, okuma, bilgilenme mekanı olduğu gibi kitapların saklandığı, koleksiyonlarının yapıldığı, korunduğu, biriktirildiği, istiflendiği, sistematize edildiği, tamir edildiği, arşivlendiği bir mekândır aynı zamanda. Bunun yanı sıra kitabın tarihi konumu, toplumsal ilişkilerdeki önemi, siyasal ve kültürel iklimdeki yerinin somut bir tecellisidir. Kütüphanenin tarihselliği ve zenginliği, medeniyetlerin kitaba ilişkin tavrına doğrudan bir karşılıktır. Kitabın, yazının, edebiyatın, düşüncenin ve bütün bir yazı kurumunun anıtı olan kütüphane, yakılması, yıkılması, yok edilmesiyle de garip bir şekilde karşıt tutumları da meydana çıkarmasını bilir. Kütüphanenin bizzat varlığı, toplumların nasıl baktıkların, neyi gördükleri, neyi merak ettikleri, neyi arzuladıklarına ilişkin net bir fikir verir. Bu yüzden anıt mekânlar arasında yerini alır.
- Çok sayıda kitabın, derginin, belgenin arşivlendiği dolayısıyla engin bir kaynağa dönüştürüldüğü bir bilgi hazinesidir kütüphane. Elbette sürekli beslenen, tazelenen, yenilenen bir hazinedir. Sürekliliği sağlaması, sürekli bir bilgi akışına imkân vermesi, kütüphaneyi büyük bir hafıza-mekân haline dönüştürür.
Toplumsal hayatın yakın tanığı olarak kütüphane, unutulması muhtemel hikâyeleri, tarihin tozlu rüzgârlarında savrulmuş hadiseleri, insan yaşantısının en nadide örneklerini, dünyanın sırlarını, hayatın esrarlarını itinayla muhafaza eder. Değişen hayatın hengamesi kadar geride kalanı, tarihseli, geçmişi de büyük bir titizlikle içerir. Böylece sürekli bir başvuru merkezi haline gelir. Sürekli gidilen, fikri sorulan, görüşleri alınan bir bilge gibi anıtlaşır kütüphane.
Bu mekânın kitap ve yazı kadar insanla anlam bulması ayrıca vurgulanmalıdır. Kütüphanelerin o soğuk havası, hissiz zannedilen duvarları, kimsesizliği, yalnızlığı, tenhalığı insanla başkalaşır, farklılaşır. İnsanın nefesi, kütüphanenin can damarıdır; insan çekilince kütüphane gerçekten soğur, üşür, kimsesizleşir. İnsan, onu canlandırır; kütüphanenin varlık kazanmasına, kişilik bulmasına, kendi olmasına yol açar. Okurlar, kütüphane memurları, yöneticiler, araştırmacılar, ilim adamları, edebiyatçılar, yazarlar, ziyaretçiler, meraklılar ve hatta çocuklar kitaplarla dolu bu dünyanın bir kütüphane olmasına inanılmaz katkı sunarlar. Çocuk cıvıltıları kadar memurların asık suratları; ilim adamlarının titiz okumaları kadar günü birlik kütüphaneye takılanların varlığı; sınav zamanlarında kütüphaneleri hınca hınç dolduran öğrenciler kadar yıllar süren araştırmalarını bin bir zahmetle kütüphanede yürüten araştırmacılar da bu dünyanın bir kişilik bulması ve kendi işlevlerini/işlerini kotarması bakımından hep birlikte güç verirler. Onun gerçek bir mekân, hakiki bir kimlik haline gelmesine omuz verirler.
- Kütüphane insanla kendi kişiliğini bulduğu gibi insan da kütüphanede farklı bir âleme dâhil olur. Kitaptan bir dünya içinde insan, bir okur olarak farklı hayatları gözleme imkânı elde eder. O muhayyel karakterler ile gerçek kişiler arasında, o hayali hayatlar ile müşahhas hayatlar arasında iyi-kötü, doğru-yanlış bir kıyaslama yapar ve buradan kendi hayatına büyük hisseler katar. İyi bir kütüphane müdavimi, nihayetinde, kendi kimliğinde, kişiliğinde, bakışında, duruşunda, hayat tarzında kütüphaneden yoğun esintiler bulur. Kütüphanede geçen zamanın hayatına ne derece yansıdığını, eklendiğini hayretle gözlemler.