Kitaplarla yaşayanlar

Kitaplarla yaşayanlar
Kitaplarla yaşayanlar

Kütüphane tarihimizden bahsedip de bu tarihimize büyük katkı sağlamış, kitabı, kütüphaneleri hem okuyarak, hem yazarak, hem de toplayarak bize sevdiren, nev-i şahsına münhasır zat-ı muhteremleri anmazsak, anıp dua etmezsek her şey nasıl da eksik, nasıl da soluksuz kalacaktı…

“Diz çök önünde şimdi Emîrî Efendi’nin” (1857-1924)

Çocukluğundan itibaren kitap okumaya meraklı olan Ali Emîrî Efendi, güçlü bir hafızaya sahiptir.

Ali Emîrî Efendi
Ali Emîrî Efendi

Çocukluğundan beri büyük bir özveriyle kitap toplamaya başlamış, Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinde vazifesi gereği gittiği her yerde yine hiç ara vermeden okumaya ve kitap biriktirmeye devam etmiştir. Pek çok eseri ise kopyalamıştır. Hatta onun bazı kitapları elde etmek için uzak diyarlara gittiği veya tayinini çıkarttığı bile oluyordu. Eserlerini 1916 yılında bir araya toplayarak kendisine tahsis edilen Feyzullah Efendi Medresesi’nde bir kütüphane kurmuş ve bütün ısrarlara rağmen kütüphaneye kendi ismini değil de, “Ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum" diyerek kütüphanenin adını “Millet Kütüphanesi” koymuştur.

“Kırk beygir gücünde yazı makinesi” Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)

Ahmet Mithat Efendi, ömrü boyunca iki yüzden fazla eser yayınlamıştır.

En büyük arzusu, toplumun kitap okumasına vesile olmaktı. Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi ve ‘kırk beygir gücünde yazı makinesi’ olarak tanındı.

Yalnızca yazmaya değil okumaya da meftundur Ahmet Mithat. Onun okuma tutkusundan geriye okumak için hayli kitap kaldı bize.

“Ayaklı Kütüphane” İbnülemin Mahmud Kemal İnal (1870-1957)

Otuz üç yıl sürecek bürokrasi hayatının devam eden yıllarında İbnülemin, kendini ilmî çalışmalara verdi.

İbnülemin Mahmud Kemal İnal
İbnülemin Mahmud Kemal İnal

İbnülemin, şahsi kütüphanesi ve konağındaki kıymetli eserleri daha kendisi hayatta iken İstanbul Üniversitesi’ne, konağını ise İslâmî ilimlerde öğrenim görenleri barındıracak bir yurt olarak kullanılmak şartıyla İbnülemin Mahmud Kemal İnal Vakfı’na bağışladı. Hafız-ı kütüp ve ‘ayaklı kütüphane’ olarak bilinen İbnülemin pek çok talebe yetiştirmiştir.

Hafız-ı Kütüp İsmail Saib Sencer (1873-1940)

İsmail Saib Sencer, ‘ayaklı kütüphane’ ve hafız-ı kütüplük vasıflarını hem fazlasıyla üzerinde taşıyan hem de tanımlarını yeniden değiştiren bir ‘hace’. Beyazıt Kütüphanesi’ne ömrünün 43 yılını adadı.

Kütüphanede olan bütün kitapların muhtevasını ve büyük bir kısmının bölümlerini ezbere bilen İsmail Efendi’yi oryantalistler, “kafasının içi, müdürlüğünü yaptığı kütüphaneden daha zengin olan adam” olarak tasvir ederler.

Sahaflar Çarşısı’nın Daimi Ziyaretçisi: Hakkı Tarık Us (1889-1956)

Hiç evlenmeyen Hakkı Tarık Us, kazancının büyük bir kısmını kütüphane kurmak amacıyla kitap, gazete ve dergi satın almak için harcadı.

Hakkı Tarık Us
Hakkı Tarık Us

Kendisiyle 1955 yılında yapılan söyleşide kütüphaneyi nasıl kurduğunu da şöyle anlatır: “Ben kütüphane kurmaya ilk olarak çıkan gazeteleri toplamakla başladım. Türkiye’nin içinde ve dışında şimdiye kadar çıkmış olan Türkçe gazete ve dergilerin hemen hepsi bende var. Kendimden çok bunları umumi efkâra sunmaktan derin bir zevk duyacağım.”

“Ölümsüzler Ülkesinin Sakini”: Cemil Meriç (1916-1984)

Cemil Meriç ömrünü adadığı hakikat arayışını kitaplarla nurlandırdı. Bizim için de göz aydınlığı kitaplar bıraktı geriye. Onun için okumak tefekkür etmekti. Gözleriyle imtihan olduğu, ama yine de uzak kalamadığı, ontolojik varlığının ispatı olan bu eylemi ve kitapları, Bu Ülke’de şöyle tasvir eder Meriç: “Kütüphane, bütün çağların, bütün ülkelerin ölümsüzleri ile dolu. Bu ulular bezmine kabul edilmenin tek şartı, liyakat. Mabede bayağılar giremez. Diriler naziktir, ölümsüzler titiz. Gerçekten severseniz konuşurlar sizinle.”

Bir kitap operasyoncusu: Ali Birinci

Kitaplarla bir şekilde temas etmiş kişilerin mutlaka tanıdığı, kitapların peşinde sürdürdüğü yolculuğu hayretle ve belki de biraz imrenerek izlediği bir isim Ali Birinci.

Ali Birinci
Ali Birinci

Çağının ‘koleksiyonerlerinden’ oldukça farklıdır Birinci, bir kitap arayışına dönen hayatı onu seleflerine daha çok yaklaştırmaktadır. Yıllarca peşinde koşulan bir kitabın ele geçirilmesi, Ali Birinci'nin lügatinde ‘operasyon çökertmektir’ ve bugüne kadar sayısız operasyon çökertmiştir. “Nüsha-i yegânesi bendedir” derken duyduğu zevkin derecesi ancak ömrünü kitaplara adayanlar tarafından idrak edilebilir.