Kentteki ekolojik pazarlar
Kentteki ekolojik koşulların modern iktisadi sistemin etkisi altında bütünüyle yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde, kent içi ekolojik alanlardan biridir ekolojik pazarlar.
Kentteki ekolojik koşulların modern iktisadi sistemin etkisi altında bütünüyle yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde, kent içi ekolojik alanlardan biridir ekolojik pazarlar.
Ancak kentin içinden ve/veya çevresinden beslenen değil, ülkenin farklı yerlerinde üretilerek kente ulaştırılmış ekolojik ürünlerden oluşan bir ekolojik alandır.
Bu ekolojik ürünler sertifikalandırılmış, akredite edilmiş üreticilerden temin edilir ve kentteki ekolojik pazarlarda alıcıyla buluşur. Pazarın yanı sıra sadece ekolojik ürünlerin satıldığı dükkânlarda ve restoranlarda yerel ve/veya ekolojik ürünün satışı devam eder.Daha da önemlisi, bu durumla eş zamanlı olarak kentte farklı amaçlar için var olan esnaf dükkânlarında yerel ürünlerin satışı söz konusudur.
Terzide bal, marangozda tereyağı, berberde fındık gibi envaiçeşit ürün kendisine yer bulur kentlerde.
Yeni medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal medya platformları da birer pazar hâline dönüşmektedir.
Hem bireysel hem de kolektif üreticiler sosyal medya üzerinden yerel ve/veya ekolojik ürünleri kentli insanın mutfağına ulaştırmaktadırlar.
Kent içinde açılan köy/memleket pazarları (örneğin İstanbul’da Kastamonulular tarafından Balat ve Okmeydanı’nda kurulan pazarlar) hemşerilerin memleketlerinden gelen ürünlere ulaşmasını sağlarken giderek farklı toplumsal grupların da mutfak alışverişlerini yaptıkları pazarlara dönüşmektedir.
İçinde yaşadığımız kentler, özellikle metropollerin dönüşümü ekolojik bir yaşamı ne kadar mümkün kılmaktadır?
Modern iktisadi sistemin tüm yıkıcı etkilerinin görüldüğü kentlerde, konut çevresinden ulaşım koşullarına, kamusal mekânlardan üretim ve ticaret mekânlarına ekolojik boyut dışarıda bırakılmakta ve genellikle ekoloji, söz konusu mekânlara yapay bir biçimde eklemlenmektedir.
Bugünün metropollerinde ve kentlerinde ekolojik boyutun dâhil edilmesi için sadece belirli yeşil alanların korunması ve/veya yeni yeşil alanların oluşturulması yetmez, bu aynı zamanda kapsamlı ve bütüncül olarak kentsel koşulların ekoloji ekseninde yeniden tanımlanmasını gerektirir.
Bu da konutu, konut çevresini, ulaşımı, havayı, yer altı ve yer üstü ekolojik yapıyı yeniden konuşmayı gerektirir. Kentler kırsal alanlarla ilişkiler kurarak var olagelmiştir.
Kentte gıdaya erişim, (hem yakın hem uzak) kırsal alanların tarımsal üretimiyle mümkündür. Kentler hızla büyürken ve dönüşürken kırsal alanlardaki toplumsal ve ekonomik örgütlenmede de değişimler yaşanmıştır.
- Bugün artık geleneksel anlamda bir köyden bahsetmek giderek zorlaşmaktadır. Kentle iletişim ve ulaşım kanallarının güçlendiği köyler kendi içlerine kapalı ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilere sahip değildir. Bu durum gündelik hayata ve tarımsal üretime de yansımaktadır. Yakın geçmişte kırın her açıdan modernleştirilmesine yönelik uygulamalar yapılırken, bugün başta tarımsal üretim olmak üzere geleneksel usullerin korunması ve sürdürülmesi temel mesele hâline gelmiştir.
Modern bilimin araçları ve usullerine maruz kalan kırsal alanlarda geleneksel usuller giderek sınırlı bir konuma gelmiştir.
Bütünüyle yok olmamıştır ama tarımsal ürünün seçiminden (daha hızlı pazara çıkabilme imkânına göre) ekimine (daha az emek gerektirmesi), bakımından (riskli ürünlerden vazgeçme) toplanmasına (daha az emek gerektirmesi) ve pazara sunulmasına (talep edilmesine ve pazardaki değerine) kadar birçok aşama artık modern bilimin ve iktisadi sistemin taleplerine göre düzenlenmektedir.
Dolayısıyla kimyevi maddelerden uzak ve işlenmemiş tarımsal ürünlere ulaşmak giderek zorlaşmaktadır. Bu sadece kırsal alana özgü bir değişim değil, kentleşmeyle iç içe geçen bir dönüşüm sürecidir.
İster modern ister geleneksel ve organik üretim olsun kırsal alanda üretilen ürünler nihayetinde kentte pazara çıkmaktadır.
Kentte ekolojik pazarlar sınırlı üretici ve ürünle varlığını sürdürmektedir. Kente taşınan ekolojik ürünlerle var olan ekolojik pazarlar konuşulduğunda kırsal ve tarımsal alanlarda yaşanan dönüşümler dikkate alınmalıdır.
Kentlerin yoğun taleplerini karşılamaya çalışan ve tarımsal faaliyet yapan üreticiler daha hızlı, ekonomik, kaliteli, estetik ürünler üretmeye çalışmakta ve üretim sürecinin tamamını rasyonel bir örgütlenme biçimiyle düzenleyerek modern iktisadi sistemin bir parçası hâline gelmektedir.
Kentte olduğu gibi kırsal alanda da ekolojik boyutlar sadece bir doğal çevre, yeşillik, yeşil alan meselesi olarak algılanmaya başlanmıştır.
Önemli olan kısa zamanda ve daha az riskle en değerli ve fazla sayıda tarımsal ürünü elde etmek ve pazara ulaştırmaktır. Bu yönüyle kentsel ve kırsal alanların ekolojik süreçlerde ortaklaştığını söylemek mümkündür.
Kırsal alanların tarımsal üretime bakışları ve kentle kurdukları ilişki bu alanlardaki toplumsal ve ekonomik örgütlenme biçimini değiştirmekte ve ekolojinin çoğu zaman zorunlu olarak dışarıda kalmasına neden olabilmektedir. Bu durum kırsal alanda ekolojik üretimi giderek imkânsız hâle getirir ya da sınırlı düzeyde kalmasına neden olur ve kentlere ulaştırılan ekolojik ürünler nicelik ve tür açısından sınırlı kalır.
Ekolojik ürünlere kırsal alanda ilgi artmaya başlamıştır ancak modern iktisadi sistem, pazarın talepleri ile besleniyorken geleneksel üretim biçimlerinin yaygınlaşması zordur. Bu nedenle ekolojik ürünler diğer ürünlerden pahalı olmaya devam etmektedir.
Sağlıklı ürünlerin yer aldığı ekolojik pazarlardaki tüm ürünler, kentteki diğer semt pazarlarından daha pahalıdır. Sağlıklı olmanın bedeli daha yüksektir. Kırsal alanda sınırlı bir düzeyde var olan tarımsal ürünlerin kente gelişiyle değeri artar.
Ekolojik pazardaki alıcıların sosyoekonomik ve sosyokültürel profili semt pazarlarından farklılaşır. Ancak sağlıklı yaşam konusunda bilinç ve farkındalık düzeyi ve/veya satın alma gücü yüksek kişiler ekolojik pazarlardan beslenebilirler. Bu ekolojik pazar ile semt pazarı arasında sınıfsal bir ayrıma işaret eder.
Ekolojik pazarların hangi ilçelerde ve semtlerde yer aldığına bakmak bu ayrımın net bir biçimde görülmesini sağlamaktadır. Ekolojik pazarlar sadece lezzete dayalı bir beğeninin (çileğin kokusu vb.) konusu değil, sınıfsal konumlardan beslenen bir beğenidir ve bu beğeni sınıfsal ayrımları ortadan kaldırmadığı gibi yeniden üretilmesine de neden olur. Diğer taraftan ekolojik pazarlar, kırsal alanda ekolojik tarım yapmayı göze alan ve bu konuda mücadele eden üreticilerin varlığını devam ettirmesini sağlar.
Kentlerde ekolojik mücadelenin zorluklarını aşmak kırsal alandaki çabalara ihtiyaç duyar. Bu anlayışı benimseyen kentli orta gelir grupları ve profesyonel mes ek sahiplerinin kentten kıra doğru taşınarak hem bir yaşam tarzı hem de yeni ekonomik pazara geçiş göçü oluşturduğu söylenebilir.
Kentlilerin, kırsal alana ve/veya metropol imkânlarının önemli bir kısmına sahip ve kırsal alanlarla iç içe bulunan bölgelere göçleriyle birlikte ekolojik üretime dâhil olmaları söz konusudur. Bu göçler hem kırsal alanı değiştirmekte hem de kentte yaşamaya devam edenlere ekolojik olana kavuşma imkânı sunmaktadır.
Kentten kıra göç ederek ekolojik çiftlikler kuran kentli insan, geride bıraktığı kentlilere ekolojik ürünleri posta yoluyla ya da kent içinde ilişki kurduğu kafe ve restoranlar aracılığıyla ulaştırmaktadır. Ekolojik ürünleri kent pazarına bu yolla çıkarmaktadır.
Kentli insan kentte yaşamaya devam ederken aynı zamanda ekolojik ürünlerle beslemektedir bedenini. Yapılı çevreden, ulaşım araçlarından ve üretim alanlarından kaynaklanan tüm kirliliğe ve gayri ekolojik koşullara rağmen kentliler semtinde ekolojik ürünlere erişebilir hâle gelmektedir.
Sağlıksız, hormonlu, GDO’lu ürünlerin kansere neden olduğu ve bu nedenle insanların beslenmesini ekolojik hâle getirmesi gerektiği olgusu ekolojik pazarların temel vurgularından biridir.
Kentli insan, sağlığının tehdit altında olduğunu ve bunun için endişelenmesi, korkması gerektiğini öğrenir. Ekolojik pazarlar şimdi ve ama daha çok gelecekte sağlıklı olma vaadini gündeme taşır. Bunun içinse geçmişi kullanır.
Geçmişte tarımsal ürünlerin daha taze, güzel kokulu, lezzetli, gerçek, doğal, sağlıklı olduğunu imler. Doğadan gelen, doğal olan, doğaya ait ürünler; ekolojik özelliklerini büyük ölçüde kaybetmiş kente ve kentli insana doğayı sunar.
Üst gelir grubundan insanların kanser gibi ölümcül hastalıklara yakalandığı, ekonomik varlıklarının onları iyileştirmeye yetmediği bir dönemde; sağlıklı beslenme, doğal olanı tüketme, bedeni modern bilimin ürettiği kimyasallardan ve her türlü yapaylıktan uzak tutarak koruma motivasyonu ekolojik pazarlar için önemlidir.
Kentsel alanlarda yaşayıp bedenini korumaya çalışanlar için ekolojik pazarlar geniş imkânlar sunmaktadır. Gündelik hayatta tüketilen ürünlerin ekolojik muadillerini bulmayı ve sağlıklı olana ulaşılmasını sağlayan ekolojik pazarlar kentli insanı hem hayatta hem de yaşadığı kentsel çevrede ayakta tutabilmektedir.
Sağlıksız olmak ile varlıklı olmak arasındaki uyumsuzluk giderilmeye çalışılmaktadır. Zira varlıklıların bedenleri de sorunsuz bir biçimde var olmalıdır. İster modern bilim ister ekolojik beslenme kanalıyla ne pahasına olursa olsun bedeni koruma motivasyonu sağlığa ve bedene karşı fetişistik bir yaklaşıma neden olur.
Yeni medyada gündelik hayatın temel belirleyicilerinden biri olan sosyal paylaşım ağlarında ekolojik ürünler ve bu ürünleri tüketenlerin bedenleri sergilenmektedir. Üründeki tazeliğin, canlılığın, doğallığın ve sağlıklı olmanın bedenle eşitlenmesi söz konusudur.
Kullanılan imgeler, kentli insanı sadece tüketime yönlendirmez, aynı zamanda bedeninizi nasıl tanımlayabileceğinizi ve varoluşunuzu nasıl kurabileceğinizi imler. Ekolojik pazarlar size gerçek ve doğal beslenmenin kapılarını açabilir. Ancak beslenmenin amacına yönelik bir sorgulama yapılması gerekir. İnsan neden beslenir?
Modern iktisadi sistemin uzun bir süredir yoğun olarak işlediği tüketim anlayışının yerine gerçek ve doğal olanı koymaya çabalamak ve bunun maliyetine -özellikle kentsel alanda- katlanmak yine bu tüketim anlayışının yeniden üretilmesinden başka bir şey midir?
- Kentte yaşayan insanın en önemli gerilimlerinden birisidir bu: Kentte kalıp aynı zamanda kırsal olanın imkânlarına erişebilmek. Bu sadece beslenmeye ilişkin maddi ögelerle sınırlı değildir. Cemaat ilişkilerini sürdürmek, çok sayıda komşuyla yakınlık kurmak gibi imkânlara da erişmek ister kentli insan. Kentte her açıdan güvende olmak ister. Bu nedenle kapalı siteler, güvenlikli alanlar oluşur kent içinde. Bu türden mekânlar sizi kentin karmaşasında güvenli ve huzurlu kılar, ekolojik ürünler gibi.
Geçmişte endüstriyel ürünler tüketildiğinde, modern bilime olan inançtan kaynaklanan iç huzura benzer bir duygudur bu. Ekolojik pazarlarda ürünlerin üreticisini, mekânını, sertifikasını, sertifikaların kontrolüne ilişkin bir sürü belgeyi veya bilgiyi edinmeniz, özellikle de görmeniz mümkündür.
- Zihinsel olarak benimsediğiniz bu tutum tüketilen gıdanın bedendeki tesirini de belirler. Zira yediklerimize dair düşüncelerimiz ve tutumlarımız onun bedendeki etkisinin önemli bir belirleyicisidir. Kentte yaşayan orta ve üst gelir grubundaki insanlar, bu duyguyu satın alabilir.
İçiniz rahat bir biçimde, kentin tüm huzursuzluklarını, gerilimlerini bir yana bırakarak ekolojik gıdanızı satın alır ve tüketirsiniz. Peki, kentin huzursuzluklarından ve gerilimlerinden bu kadar kolay bir biçimde arınmak mümkün müdür? Ya da bizi sürekli daha dikkatli, dakik ve hızlı hâle getiren ve daha yüksek düzeyde bir bilinçlilik gerektiren kentsel koşullarda yalıtılmış bir alan oluşturmak imkân dâhilinde midir? Sağlığı ve bedeni korumak bu kentsel yapılı çevrede yediğimiz gıdaları düzenleyerek sağlanabilir mi? Kentlerin içinde dolaşan bedenlerimize can veren ruhlarımız sadece aldıkları gıdalarla şifa bulabilir mi?
Ekolojik pazarların pahalı olması, ekolojik ürünlerin üretim ve dağıtım süreciyle yakından ilgilidir. Özellikle denetim ve sertifikasyon süreçleri ürünlerin maliyetini artırmaktadır. Üretimin ve malların standardize edilmesi, sertifikalandırılması ve bunun önemli maliyetler oluşturması modern iktisadi sistemin temel özellikleri arasında sayılabilir.
Dolayısıyla ekolojik pazarlar da mevcut koşullara uyum sağlar. Her ne kadar üreticinin daha geleneksel koşullarda üretim yapmasına katkı sağlanmış olsa da pazar ilişkileri büyük ölçüde değişmez. Özellikle organik ve ekolojik ürünlerin markaya dönüşmesi ve pazarın bir parçası hâline gelmesi de söz konusudur.
Ekolojik çiftlikler ve bu çiftliklerin ürettiği markalar ve kentte açtıkları dükkânlar bu pazarın önemli bir parçasıdır. Ekolojik pazarların, özellikle daha gelişmiş ekonomilerde marketlere dönüştüğü ve yeni bir ekonomik alan inşa ettikleri söylenebilir.
Gündelik hayatta tüketilen her ürünün organik olarak üretilmesi ve pazarlanması söz konusudur. Ekolojik olan da modern iktisadi sistemin bir parçası hâline getirilebilmektedir. Özellikle ekolojik ürünlerin üretim süreçleri ve gerek tarım işçilerinin gerekse diğer işçilerin çalışma koşullarının neler olduğu önemli hâle gelmektedir.
Daha fazla ekolojik ürüne ulaşmak için ortaya çıkan maliyetlerin hesap edilmesi ve bunun özellikle gelişmemiş ülkelerde yarattığı etkilerin dikkate alınması gereklidir. Ekolojik ürünlere alt gelir grubunun erişiminin nasıl sağlanacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu durumda ekolojik pazarların yeni eşitsizlikler üretme potansiyeli belirmektedir. Kentte yaşayan ve kırla destek ilişkisi geliştiremeyen alt gelir gruplarının eşitsizliğe daha fazla maruz kaldığı söylenebilir. Diğer taraftan kırla ilişkileri devam eden alt gelir grupları hâlâ kırdan tarımsal ürün konusunda önemli destekler alabilmektedir.
Kentte ekonomik olarak ayakta kalabilmenin önemli taktiklerinden biridir bu destek. Ama aynı zamanda memleketle kurulan duygusal ve dayanışmacı ilişkilerin de önemli bir parçasıdır: Tadın, kokunun, lezzetin, geçmişin ve hatıraların kente taşınmasıdır. Bu durum üst ve orta gelir grupları için de söz konusudur elbette. Bu gruplar da hem kırsal alanı desteklemek (kentten kıra dayanışmacı ilişki kurmak) hem de tarımsal ürünlerin lezzetini kente taşımak amacıyla kırsal alanla bu türden bir ilişki kurabilmektedir.
Ekolojik pazarlara ilişkin bahsedilen soruların ve meselelerin yanı sıra bu pazarların doğayla, kent ve kır ekolojisiyle yeniden bir ilişki kurmanın yollarını vadettiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Ekolojik pazarlar, semt pazarlarına göre daha sakin oldukları için pazarcılarla sohbet etmek, ürünler ve ekoloji üzerine konuşmak mümkündür.
Pazarcılar, ürünlerin hangi koşullarda üretildiğini, nerede yetiştiğini, sağlığınıza nasıl faydalı olacağını size uzun uzun anlatabilir. Bu yönüyle ekolojik pazar, hızla alışveriş yaptığınız bir semt pazarından ve süpermarketten farklıdır.
Bu durum aldığınız ürünle, onu üretenlerle ve nihayetinde satıcısıyla bir ilişki kurmanızı mümkün kılmakta ve sizi pazarın müdavimi hâline getirirken yediğiniz gıdalardan daha fazla lezzet almanıza olanak sağlamakta ve sağlığınıza iyi geldiğini hissettirmektedir.
Ekolojik pazarların sadece gıdaları değil, aynı zamanda gıdaların paketlenmesinde gösterdikleri yaklaşım da ekolojiktir. Sadece gıdanın değil, üretim ve dağıtım gibi süreçlerin de ekolojik hâle getirilmesinin önemsendiği görülmektedir.
Bütün bu kaygılar, ilkeler ve bunlara uygun olarak geliştirilen uygulamalar, bazı üreticilerin ve satıcıların, pazarın bir parçası olmanın dışında ekolojik bir toplumsal hareketin yaygınlaşmasını hedeflediklerini gözden kaçırmamak gerekir.
Doğayla kurulan ilişkinin yeniden tanımlanması ve yeryüzünün yıkımına sebep olabilecek tehditlerin ortadan kaldırılması ve/veya risklerin azaltılmasına yönelik bir duruş sergileyen ekolojik hareket -bireysel ya da kolektif- hem içinde yaşadığımız kentler hem de kırsal alanların varlığını sürdürmesi için hayati bir yer tutmaktadır. Bu yerin sürdürülmesi için modern iktisadi sistemin pazar ilişkilerinden olabildiğince uzakta durmak gereklidir.