İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini “resmeden” hattat: Hassan Massoudy

​İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini “resmeden” hattat: Hassan Massoudy
​İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini “resmeden” hattat: Hassan Massoudy

Performans sanatı ile hüsn-i hattı buluşturan Massoudy, hikmetli bulduğuher sözü nakşediyor, buna Çin atasözleri ve Roosevelt’in sözleri dahil.Kitapları İngilizce, Almanca ve Fransızca basılan Hassan Massoudypek çok eser sahibi, hatta Halil Cibran’ın Ermiş isimli kitabını da hatsanatıyla süslemiş. Ancak bizce en güzel eserleri bu yazının da çıkış noktasıolan İbnü’l-Arabi’nin şiirlerinin yer aldığı Perfect Harmony’de bulunuyor.

 Normalde geleneksel forma çok uzak olan hat eserleri hoşuma gitmemesine rağmen Hassan Massoudy’nin eserleri gözüme hoş geliyordu.
Normalde geleneksel forma çok uzak olan hat eserleri hoşuma gitmemesine rağmen Hassan Massoudy’nin eserleri gözüme hoş geliyordu.

Hüsn-i hat sanatıyla ilgilendiğim dönemde modern hat sanatçıları ilgimi çekmeye başlamıştı. Klasik formların, kompozisyonların ve renklerin dışına çıkan bu sanatçılar hat sanatında güncel bir damar yaratmak istiyorlardı. Türkiye’deki sanatçılardan ve onların işlerinden üç aşağı beş yukarı haberim vardı. Yüksek lisansta aldığım etnografi dersi için yapmam gereken ödev sebebiyle geleneksel hattı savunan, modern hatta gönül veren ya da ikisini de yeri geldikçe kullanan bu üç türden hattatlarla mülakatlar yapmıştım. O yüzden bu sanatın tamamen dışından bir göz değil de, zaman zaman hattatlarla oturup kalkan, onlarla uzun mülakatlar yapan ve bunları analiz eden biriydim. Bir süre sonra Türkiye’deki eserler gözüme aşina gelmeye başladıkça ilgimi yurt dışına çevirdim.

Hattatlarla röportaj yaptığım dönemde konuştuğum sanatçılara yurt dışındaki hat sanatına dair görüşlerini de soruyordum. Onlardan aldığım cevap genellikle şu yöndeydi: Yurt dışındaki hat sanatından kastımız Arap coğrafyası ve İran ise eserlerinde, tabiri caizse bizden çok daha fazla “sınırları aşan” formlar kullandıkları doğruydu, bunun nedeni de bu sanatçıların zaten hâlihazırda Arap alfabesini kullanıyor oluşlarıydı.

  • Türkler Arap alfabesini sonradan öğrendikleri ve yüksek ihtimalle hayatlarının sadece belli bir kısmına hapsettikleri için yazılarında onlar kadar rahat formlar kullanıp özgür davranamıyorlardı. Araplar ve İranlılar için ise herhangi bir ibareyi hat eseri olarak vücuda getirmekte bir beis ya da zorluk yoktu, o zaten her zaman kullandığı yazıyı bir sanat formu hâline getiriyordu. Genel kanı bu yöndeydi.

Bu yüzden Hassan Massoudy ile tanıştığımda onun eserlerini yadırgamadım. Iraklı bir sanatçı olduğundan Arapça ana diliydi ve form konusunda çok daha esnek davranıyor olması doğaldı. Normalde geleneksel forma çok uzak olan hat eserleri hoşuma gitmemesine rağmen Hassan Massoudy’nin eserleri gözüme hoş geliyordu.


  • Tunuslu sokak sanatçısı ve hattat olan el Seed hakkında bir yazı yazdığım dönemde onun en büyük ilham kaynaklarından birinin Massoudy olduğunu öğrenmiştim. El Seed “Hassan Massoudy’nin eserleri, kullandığı renklerden harflerin biçimine kadar şu ana kadar gördüğüm her şeyden farklılık arz ediyor. O hat sanatını tamamen kökünden değiştirdi” diyordu. Massoudy’nin başka pek çok sanatçının en çok takdir ettiği sanatçı olduğunu fark edince eserlerine daha yakından bakmaya başladım ve o zamanlar beni çok heyecanlandıran ve hemen satın almaya yönelten bir kitabıyla tanıştım: Perfect Harmony [Mükemmel Ahenk]. Bu kitapta Hassan Massoudy, İbnü’l-Arabi Hazretleri’nin şiirlerini hat sanatı ile “resmetmişti.” En azından internette yazan şey buydu. Kitabı çok merak ettim ve Türkiye’de bulunmadığı için hemen yurt dışından sipariş verdim.

Kabristanda başlayan ilgi

Şiir ile matematiğin bu derece iç içe geçmesi Massoudy’yi çok büyülemiş ve kalbini hem hüsn-i hatta hem de şiire açmış.
Şiir ile matematiğin bu derece iç içe geçmesi Massoudy’yi çok büyülemiş ve kalbini hem hüsn-i hatta hem de şiire açmış.

Kitaptan bahsetmeden önce biraz Hassan Massoudy’nin kendisinden bahsetmek daha doğru olur. Irak’ta Necef’te dünyaya gelmiş olan sanatçı, doğduğu andan itibaren kendisini hüsn-i hat ile şiir arasında bulduğundan bahsediyor. Hikâyesi çok ilginç.

Massoudy’nin babasının deposu dünyanın en büyük mezarlıklarından biri olan, Hz. Ali’nin (k.v.) de türbesinin yer aldığı Vâdisselâm (Necef) Kabristanı’nın hemen yanındaymış. Mezarlığın girişinde de mezar taşı işçiliği yapılan ufak bir dükkân bulunuyormuş. Massoudy babasıyla sık sık bu mezarlıkta gezintiye çıkarmış. Mezar taşlarındaki şiirler üzerine babasıyla konuşurlarmış, babası da varlığın doğası hakkında hikmet dolu sözler içeren ve gelip geçenleri düşünmeye sevk eden bu şiirler hakkında çok güzel yorumlarda bulunurmuş.

İşte o dönemde hem şiire hem de mezar taşlarının yazıldığı hattın sülüs çeşidine merak sarmış. Bu merakı perçinleyen şey ise amcanın müverrih olması, yani tarih düşürme sanatını şiirlerinde kullanması olmuş. Şiir ile matematiğin bu derece iç içe geçmesi Massoudy’yi çok büyülemiş ve kalbini hem hüsn-i hatta hem de şiire açmış.


İlkokul yıllarında hat hiçbir zaman onu zorlamamış, bu durumu anlatırken “Hat, her zaman âdeta benden bir parçaydı” diyor Massoudy. Bağdat’ta çeşitli hattatlardan ders gördükten sonra, resmin büyüsüne kapılmış ve Irak’ta siyasi çalkantıların başlamasının da etkisiyle Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne resim okumak için gitmiş. Burada resimde kullanılan teknikler ilgisini çekip onu hat sanatında da bu teknikleri kullanmaya itmiş.

Mezun olduktan sonra içindeki resim sanatı ile hat sanatı kapışmaya başlamış ve “Hat, daha güçlü olduğunu kanıtlayıp bu savaşı kazanmış.” Şöyle devam ediyor sanatçı: “Yine de hat, resmi tamamen bertaraf edemedi; hâlâ her hat eserimin arkasında saklı bir resim var.”

Sanat dallarının birlikteliği

Güzel Sanatlar’da okurken kendisinin ve okul arkadaşlarının ticari kaygılardan uzak sanat eserleri vermek için yanıp tutuştuğundan bahsediyor Massoudy. “Bizler, muhatabının kalbine dokunan bir sanat ortaya koymak istiyorduk.” Bu yüzden sanatçı, kendisi de çok yönlü olduğundan gerek, hayatı boyunca farklı sanat dallarını bir araya getiren sanatçılara ilgi duymuş ve onlarla iş birliği yapmış. Örneğin, 1972 yılında Fransa’da aktör Guy Jacquet ve müzisyen Fawzi Al-Aïedy ile şiirin, müziğin ve hattın yer aldığı Arabesque isimli etkinlik serisi düzenlemişler. Guy Jacquet Arapça ve Fransızca şiirler okurken arkadaki ekrana Hassan Massoudy’nin o şiirlerden ilham alarak yaptığı hat eserleri yansıtılıyor, bir yandan da Fawzi Al-Aïedy lavta çalıp aralarda şarkılar söylüyormuş. Üç sanatın iç içe geçtiği bu etkinlikler 1985 yılına kadar sürmüş. Bu 13 yıl boyunca tek bir yerde sabit kalmamış, Avrupa’da ve bilhassa Fransa’da pek çok yer gezip Arabesque’i sergilemişler.

“Başka sanatçılarla çalışmak benim kendi çalışmalarıma da ışık tuttu. Bir performans sergilemek için gerçekten yoğun bir konsantrasyona ve sükûnete sahip olmak gerekiyor. Ayrıca performansın sergilendiği mekânda sanatçının/sanatçıların şahsi hisleri ile performansın muhatabı olan kişilerin duyguları bir araya geliyor. Kocaman bir seyirci topluluğu önünde eserler kaleme aldım, o hat eserleri büyük bir ekrana yansıtıldı. Herkes o anda yapmakta olduğum sanatı seyretti. Yazdığım kelimeler belli bir ahenk içinde olmalıydı, bir yandan da diğer sanatçıların duygularını dikkate almalıydım. Kendi duygu ve düşüncelerimi kamışı, mürekkebi ve kâğıdı kullanarak somutlaştırmak yoğun bir içsel çaba gerektiriyordu. Aktör Guy Jacquet bana kendi atölyemdeki küçük mekândan çıkıp teatral bir mekâna girmemde yardımcı oldu” diyor Massoudy. Bu anlamda hat sanatı ile resmi bir araya getirmek çok ufak bir mesele kalıyor, burada hat sanatı performans sanatı ile birleşiyor ve müzik ile şiir de bu performansın bir parçası oluyor.

Profan hat eserleri

  • “Sahnedeyken, beraber çalıştığım sanatçıların hareketlerini ve melodilerini takip edip parlak ekrana kara mürekkeple hat nakşederken soyut bir biçimi ellerimle somutlaştırdığımı, çözdüğümü ve ona yeniden form verdiğimi hissediyorum. Yazmak istediğim kelime ‘Hürriyet,’ ‘Umut’ ya da ‘Barış’ olabilir; hangisi olursa olsun dansı izleyen, müziği dinleyen ve şekillenmekte olan kelimeyi gören herkesin, benim biçimlendirdiğim şeyin insan kalbinin ortak dili olduğunu sezgiyle anlayacağını biliyorum.”

Hepimizin alışageldiği şey, hüsn-i hat eserlerinde ayet-i kerime, hadis-i şerif, kelâm-ı kibarların yazılmasıdır. Ancak Massoudy sadece performanslarında değil, atölyesinde ürettiği hat eserlerinde de bazen sadece tek bir kelime bazen de modern sanatçıların, filozofların, sözlerini ve şiirlerini yazıyor. Fransız sürrealist şair Paul Éluard’dan tutun da Fransız filozof Montaigne’e, Çin atasözlerinden Amerikan Başkanı Franklin Roosevelt’e pek çok ismin sözlerini hat formuna büründürüyor. Örneğin, Halil Cibran’dan şu sözleri hat olarak nakşetmiş: “Kendi gölgemi değil de sadece ışığı görmek için ben, her zaman yukarı bakarım.”

Kudsi Erguner ile çalışma

Massoudy sadece performanslarında değil, atölyesinde ürettiği hat eserlerinde de bazen sadece tek bir kelime bazen de modern sanatçıların, filozofların, sözlerini ve şiirlerini yazıyor.
Massoudy sadece performanslarında değil, atölyesinde ürettiği hat eserlerinde de bazen sadece tek bir kelime bazen de modern sanatçıların, filozofların, sözlerini ve şiirlerini yazıyor.

Hassan Massoudy’nin hayatı bir dönem Kudsi Erguner ile de kesişmiş. Hatta 2005 yılında 33. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde Aya İrini’deMetaforisimli bir performans da sahnelemişler. Müziğin kendi başına gelişen bir sanat olmadığına inanan, aksine sanatın tüm dallarıyla, o devrin yaşamıyla da bağlantılı olduğunu düşünen Erguner, Mevlana Hazretleri de “neyzenin nefesi olmadan ney, hattatın eli olmadan kalem, ilahi tesir olmadan da insanın hiçbir manası olmadığını” dile getirdiğinden bu eseri Mevlana’nın rubaiyatından yola çıkarak tasarlamış.

Arabesque gibi tamamen doğaçlama olan bu performansta Hassan Massoudy, şiirlerden esinlenerek sahnede dansa ve müzik ile uyumlu bir şekilde hat sanatını icra ederken Carolyn Canson ve dans ekibi de kendi performanslarını sergilemişler. Massoudy’nin anlatımıyla, “Müzisyen Kudsi Erguner ile çalışmak benim ses ile sessizlik arasındaki ritmi hissetmemi ve nefesin farkında olmamı sağladı. Carolyn Carlson ve diğer dansçılar sanki önümde canlı birer hat örnekleriydi.”

Mükemmel Ahenk

Perfect Harmony ise Massoudy’nin diğer eserlerinden farklı bir yerde duruyor çünkü merkezine sadece İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini alıyor. Kitapta Maurice Gloton’un yaptığı şiir tercümeleri kullanılıyor.
Perfect Harmony ise Massoudy’nin diğer eserlerinden farklı bir yerde duruyor çünkü merkezine sadece İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini alıyor. Kitapta Maurice Gloton’un yaptığı şiir tercümeleri kullanılıyor.

Bu yazıyı yazmamın asıl müsebbibi olan kitaba gelene kadar çok şeyler anlattım. Massoudy’nin hayatından, performans sanatı ile hat sanatını birleştirmesinden, çeşitli sahnelemelerinden, hat eserlerindeki temel ilham kaynaklarından bahsettim.

Perfect Harmony ise Massoudy’nin diğer eserlerinden farklı bir yerde duruyor çünkü merkezine sadece İbnü’l-Arabi’nin şiirlerini alıyor. Kitapta Maurice Gloton’un yaptığı şiir tercümeleri kullanılıyor.

Kitabın önsözünü de Gloton yazmış ve burada İbnü’l-Arabi’nin şahsiyetinden, eserlerinden, düşüncelerinden ve bu kitaba almayı uygun gördükleri şiirlerin ortak temasından bahsetmiş.

Massoudy her bir şiirin Arapçasını nesih ile yazıp İngilizce tercümesinin yer aldığı sayfaya yerleştirmiş. Burada hemen dikkatimizi bir şey çekiyor: İngilizce tercümede bir ibare kalın harflerle yazılmış, aynı şekilde hatta da bir kelime belirginleştirilmiş. İşte bu belirginleştirilen kelime yan sayfada Massoudy’nin kendi tarzını ortaya koyduğu ve kelime ile uyumlu bir form hâline getirdiği şekliyle yer alıyor.

Kitabın sayfalarını çevirmek insanı cezbediyor, her bir hat birbirinden güzel. Sanatçının bu kitap dışındaki eserlerinde mavi tonlarını da epey sık görüyorken, bu kitapta ağırlıklı olarak kırmızı ve toprak tonlarından yararlanmış. En son şiir de kitaba adını veren Perfect Harmony tabirinin geçtiği şiir.

Kitapları İngilizce, Almanca ve Fransızca basılan Massoudy pek çok eser sahibi, hatta Halil Cibran’ın Ermiş isimli kitabını da hat sanatıyla süslemiş ancak bana kalırsa en güzel eserleri İbnü’l-Arabi’nin şiirlerinin yer aldığı Perfect Harmony’de bulunuyor; sebeb-i hikmetinin bu muhabbet ve hikmet dolu şiirlerin hattata verdiği ilham olduğu kanaatindeyim.