Avrupa’nın alaca bulacası
Almanya’nın rengi sarı… Patates yiyen sarışınlar. Ciddi, köşesiz, sürprizsiz insanlar.İspanya parlak siyah… Arada bir çelik ışıltısı, arada bir bordo, arada bir altın yaldızı.Biraz gizemli, biraz tehditkâr, çokça da sıkıcı.İtalya fıstık yeşili... Çamlar ve oyma mermerler arasında pembe çiçekler. Eski bir saltanatın yerinde esen yellerle havada savruluyor. Geçmişinden mağrur, halinden mahcup.
Ülkelere bir renk vermek gerekse:
Hollanda filizî yeşil… Çimenlerinin rengi ile ineklerinin sütü birleşmiş, açık, uçuk, sıhhatli bir yeşil olmuş. İnsanı da öyle. Dünyanın her yerinde bitmiş ama sömürgeciliğiyle kimseyi rahatsız etmemiş.
Fransa kan kırmızı… Şehvanî aşkın, fuhşun, devrimlerin ülkesi. Neşeli ama ferah değil.
Belçika kurşunî grinin üstünde birkaç parça tuğla turuncusu… Neşeleneyim diyor ama olmuyor. Kötü endüstrileşmede donup kalmış. Duman ve kömür, bir parça da ateş…
Norveç açık, açık, açık mavi… Sisler, çiseleyen yağmurlar, denize inen bulutlar ama temiz, ama saf ve mutlaka ferah.
Rusya beyaz ama kasvetli… Tundralar bitiyor, orman başlıyor, sıska, uzun ve solgun. Tahta kiliseler bile bir leke gibi. Melankolik bir beyaz.
Almanya’nın rengi sarı… Patates yiyen sarışınlar. Ciddi, köşesiz, sürprizsiz insanlar.
İspanya parlak siyah… Arada bir çelik ışıltısı, arada bir bordo, arada bir altın yaldızı.
Biraz gizemli, biraz tehditkâr, çokça da sıkıcı.
İtalya fıstık yeşili... Çamlar ve oyma mermerler arasında pembe çiçekler. Eski bir saltanatın yerinde esen yellerle havada savruluyor. Geçmişinden mağrur, halinden mahcup.
Portekiz, okyanusun sonsuz lacivertinde olup olup sönen beyaz köpükler gibi. Avrupa’nın haşmetinden geçmişinin saltanatına kaçmak istiyor. Nafile! Vardı ama artık yok.
İngiltere mor, mosmor… Sadece akıttığı zencilerin, Hintlilerin pıhtılaşmış kanından değil; sonuna kadar sömürdüğü dünyayı artık istediği kadar somuramadığı için de mosmor.
Ya Türkiye! Yarısı siyah yarısı beyaz… 'Ağlatırsa Mevla’m yine güldürür.' Nurların kasvetleri yok etmesi duasıyla…