Sahra'nın kadim halkı: Berberiler
Kuzey Afrika’nın en eski halklarından biri olan Berberilerin kökeni M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyor. Vandalların istilâsından Roma ve Bizans’ın sömürü dönemlerine, daha sonra da Arap halklarının arasında yaşam sürmelerine rağmen kendi örf ve âdetlerini bozmadan günümüze kadar gelmişler.
Cezayirli sanatçı Idir’in seslendirdiği “A vava inouva” parçasını dinlediğimde, bu farklı dilin sahiplerini merakla başladı her şey. “Berberice” olduğunu öğrendim ilk olarak bu parçanın. Sonra Berberi kelimesinin peşine düştüm.
Berberiler (ya da diğer isimleriyle: Amazigler), Kuzey Afrika’da yaşayan bir halk. Tam da aldıkları adın, yani berberi kelimesinin anlamı gibi bu halkın her biri “özgür insan”.
Kuzey Afrika’nın en eski halklarından biri olan Berberilerin kökeni M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyor. Vandalların istilasından Roma ve Bizans’ın sömürü dönemlerine, daha sonra da Arap halklarının arasında yaşam sürmelerine rağmen kendi örf ve âdetlerini bozmadan günümüze kadar gelmişler.
Berberiler, Bizans’ın hâkimiyetine şiddetle mukavemet göstermişler. Çiftçilerden alınan ağır vergiler sebebiyle topraklarını terk etmek zorunda kalanlar çok. Afrika’nın engebeli bölgelerinde yaşadıklarından olsa gerek, bu çetin zorluklara sabırla ve inatla göğüs germişler.
Çoğunluğu Fas, Cezayir ve Tunus’ta yaşayan bu göçebe halkın toplam nüfusu, Kuzey Afrika’da 5 milyona ulaşır.
Berberiler, Afro-Asya dillerinden Afrika’ya bağlı, kendilerine özgü bir dile sahipler. Dilleri köklü olup kendi aralarında lehçelere ayrılıyor. Fas ve Cezayir’deki okullarda Berberi dili müfredatta yer alıyor. Kendilerine özgü bayrakları da mevcut.
Sahra Çölü’nün bu kadim halkı, örf ve adetlerinden ve giyim-kuşamlarından hiç vazgeçmemiş. Bu halkı elbette Arap olarak nitelendiremeyiz, ancak içlerinde yaşadıkça onlardan çok etkilendikleri de açık.
- Berberiler, hayvancılıkla ve en çok da çiftçilikle geçimlerini sağlıyorlar. Bunun yanında deri işçiliği, çanak-çömlek yapımı, halı-kilim dokuma gibi mesleklere de sahipler.
Çölün eski sahipleri, maharetli elleriyle taşları oydukları mağaralarda ve çadırlarda kalıyorlar. Bu kadim halk kendi aralarında kabilelere ayrılıyor. Kabilelerin bir bölümü göçebe olarak yaşıyorlar. Tuareg kabilesi bunlardan sadece bir tanesi.
Tuareglerin kadınlara verdikleri değer, gıpta edilecek türden. Kültür ve örflerini korumayı başaran bu nadide halk, kadın hakları konusunda Avrupa ülkelerini bile geride bırakıyor.
Kadının kutsal olduğunu savunan kabile, gerçek medeniyetin kadının onurunu korumakla olacağını savunuyor.
Kabilenin neredeyse tüm üyeleri mavi, uzun, bütün bedeni saracak şekilde tasarlanmış kendilerine özgü etnik giysilerini hâlâ kullanıyorlar.
Kendilerinin “Sahra Çölü’nün Mavi Adamları” olarak nitelendirilmesini çok sevdiklerini belirterek mavi renginin yaşadıkları yere uygun olduğunu söylüyorlar. Yüz yıllar boyunca, bitmeyen savaş ve çatışmaların ortasında kalan, sömürgeden kurtulmak için büyük mücadeleler veren “Çölün Mavi Adamları” tüm zorluklara rağmen, kendi öz benliklerini kaybetmeden günümüze gelmeyi başardılar.
Şimdi bütün dünyanın ve meraklı gezginlerin ilgisine mazhar olmaya başlayan Berberiler, her şeye rağmen Sahra’daki huzurlu ve sakin yaşamlarını sürdürüyor.