Modern çağda bir firavun: Cemal Abdünnâsır
Cemal Abdünnâsır dünya siyasetinde özgül ağırlığı olan bir figürdü. Araplar için yaşayan bir efsaneydi; ama 5 Haziran 1967 günü İsrail uçakları Mısır hava kuvvetlerini yok ettiğinde Nasır efsanesi de bitmiş oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın asıl kaybedenleri sömürge devletleriydi.
Hindistan ve Mısır gibi ülkelerde yüzbinlerce genç, silahaltına alındı ve daha önce ismini dahi duymadığı coğrafyalarda hayatlarını kaybettiler.
Bilhassa İngiliz kontrolündeki bu sömürge devletleri, savaş sonrasında hürriyet arayışlarına giriştiğinde daha büyük bir zulüm ile karşılaştılar.
Mısır, bu faciayı yaşayan ülkelerin başında geliyordu.
İngilizler, Nubar Paşa gibi kuklaların eliyle Mısır ekonomisini on yıllarca sömürdükten sonraBirinci Dünya Savaşı sürecinde de on binlerce Mısırlı gencin ölümüne neden oldular.
İngilizler, savaş sonrasında ise Mısır’dan elini çekmeyi kabul etmedi ve Mısırlıların demokratik taleplerini silah yoluyla bastırmayı tercih etti.
Daha Paris Barış Konferansı toplanmamışken İngiliz General Reginald Wingate, Kahire’de kadın, erkek ve çocuk gözetmeden yüzlerce Mısırlıyı katletti.
1930’lu yılların sonuna kadar Mısırlılar kurtuluş için büyük bir mücadeleye girişse de ancak nispî bir hürriyet elde edebildi.
- İngilizlerin katliamlarına ve politik oyunlarına daha çocukluğundan beri şahit olan Mısırlı bir genç, son İngiliz ülkesini terk edene kadar amansız bir mücadeleye atıldı.
- İttihat ve Terakki hayranı olan babasının Cemal ismini koyduğu o çocuk, neredeyse tüm Arap halklarının kaderini değiştirecek Cemal Abdünnâsır’dı.
Nâsır’ın yükselişi
15 Ocak 1918 tarihinde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Nâsır, 1937’de hukuk okumaya karar verdi.
Gönlü orduda olan Nâsır, iki sene sonra hayallerine ulaştı ve bir askerî öğrenci olmayı başardı. Sudan’da göreve başladığında Enver Sedat ile tanıştı ve yakın bir dostluk kurdu.
Harp Akademisinden 1942’de mezun oldu.
Ülkenin vaziyeti çocukluğunda olduğundakinden pek de farklı değildi. İngilizler, Mısır’a sözde özgürlük vermişti; ama Süveyş Kanalı, havalimanları, yer altı kaynakları ve ülkenin finans merkezleri tamamen İngilizlerin elindeydi.
- Bu gidişe bir dur demek için kurtuluş çareleri arayan Arap gençleri, başını Nâsır’ın çektiği Hür Subaylar isimli gizli bir teşkilat kurdu.
Nâsır ulusal bir kahraman dönüşüyor
Nâsır, kurduğu gizli teşkilatla özellikle Harbiyeli askerî öğrenciler arasında tanınan bir kimseydi; ama Mısır halkı onu 1948 Arap – İsrail Savaşı ile tanıyacaktı.
İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilân ettiği aynı günde Irak, Suriye, Ürdün ve Mısır, bu çiçeği burnunda ülkeye savaş ilân etti.
Arap koalisyonu birkaç gün içerisinde İsrail’i haritadan silmeyi planlarken büyük bir mağlubiyet yaşadı. İsrail, bu savaşın sonunda topraklarını katlarken yüzbinlerce Filistinli mülteci durumuna düştü.
Bu savaşta küçük bir birliği yöneten Nâsır, diğer Arap komutanlarının aksine geri çekilmeyerek İsrail ordusuna önemli kayıplar verdirdi. Genç Subay Nâsır, cesareti ve kararlılığı sayesinde biranda isminin tüm Mısırlılar tarafından “Fâlûce kaplanı” olarak tanınmasını sağladı.
- 1948 Savaşı’nın kaybedilmesinde İngilizler önemli bir rol oynamıştı; ama Hür Subaylar asıl suçlu olarak Kral Faruk’u görüyordu. 25 Ocak 1952 tarihinde meydana gelen vaka, bardağı taşıran son damla oldu. Sonradan ismi “Hürriyet” anlamına gelen “Tahrir” olarak değiştirilen İsmailiye Meydanı’nda İngiliz askerleri Mısır polislerine ateş açtı.
Altan Tan, “Ortadoğu notları (19): Mısır ve Cemal Abdünnasır (1)” isimli yazı dizisinde vakayı şöyle aktarır:
“1952 yılında İngilizlerin Süveyş Kanalı Bölgesi'ndeki hareketlerine tepki gösteren İsmailiye halkı grev ve gösterilere başladı.
25 Ocak 1952'de, İsmailiye'de İngilizlerin açtığı ateş sırasında 50'ye yakın Mısır polisinin öldürülmesi, 80'inin yaralanması, 200'ünün İngilizler tarafından tutsak alınması üzerine tüm ülkede büyük olaylar çıktı. Bir gün sonra 26 Ocak 1952'de Kahire'de toplanan büyük kalabalıklar İngilizlere ait banka, otel, mağaza, gece kulübü, uçak şirketi, lokal ve benzeri tüm kurum ve kuruşları yaktı.
Bu olaylarda 9'u İngiliz olmak üzere 26 kişi hayatını kaybederken, 500'ün üzerine kişi yaralandı ve 700'ün üzerinde bina yakılıp yıkıldı. Kral Faruk; göstericileri sakinleştirmek için Başbakan Nahhas Paşa'yı görevden aldı.” (Independent Türkçe)
- Bu olaylardan sonra 22 Temmuz’u 23’üne bağlayan gecede Hür Subaylar Hareketi ülke yönetimine el koydu.
Sabaha karşı Kral Faruk’un sarayı Mısır ordusu tarafından kuşatılmış ve uçaklar alçak uçuş yapmaya başlamıştı.
Kral Faruk, kısa süre içerisinde tahtı henüz 2 yaşındaki oğluna bıraktığını açıklayarak şehirden ayrıldı.
Kral Faruk tahttan ayrıldıktan sonra süratle Devrim Konseyi kuruldu ve Muhammed Necib ülkenin yeni lideri oldu.
Mısır için yeni bir başlangıç
Muhammed Necib ve Nâsır kısa süre içerisinde ciddi fikir ayrılıkları yaşadı.
Nâsır, monarşinin tamamen kaldırılmasını savunurken Necip meşruti bir sistemden yanaydı. Nihayet Nâsır’ın istediği oldu ve 18 Temmuz 1953’te Mısır’da Cumhuriyet ilân edildi.
Cumhuriyet sorunu çözüldükten sonra iktidar da Nâsır ve Necip arasında paylaşılarak sorunlar kısmen çözülmüştü.
Oysa bu Necip için bir hataydı; çünkü İç İşleri Bakanlığı görevine atanan Nâsır, kısa sürede Mısır’ın tek gücü haline gelecekti.
Nâsır, birkaç girişimden sonra nihayet 29 Mart 1954’te Mısır’da iktidarını ilân etti.
Nâsırlı yıllar ve yeni krizler
Nâsır iktidara geldiğinde süratle Mısır’ın modernizasyonu için gereken yapısal reformları hayata geçirdi. Ekonomi, eğitim, medeni hukuk ve askerî alanda önemli kararlar alındı.
Öbür yandan ülkedeki İngiliz hegemonyasını kırmak adına 1956 tarihinde Süveyş Kanalı’nı millîleştirme hamlesini hayata geçirdi. Bu karar sonrası Fransız ve İngiliz uçakları havalanarak Mısır ordusuna ağır zayiatlar verdi. Birkaç hafta içerisinde de Süveyş Kanalı işgal edildi. Sovyetler bu işgal karşısında Mısır’ın yanına duracağını açıklaması üzerine İngilizler bölgeden çekilmek zorunda kaldı.
- Nâsır esasen savaşı kaybetmişti; ama Rusların desteği ile işgal güçlerinin bölgeden çekilmesi onu bir kahramana dönüştürdü. Cemal Abdünnâsır bir anda tüm bölgede büyük bir Arap kahramanına dönüşmüştü. Ürdün, Suriye ve Irak’a kadar birçok siyasî gruplar “Nâsırcılık” düşüncesi ile büyük ve birleşik bir Arap Devleti hayali kurmaya başladı.
Bu hayali yok edecek ise İsrail olacaktı.
Cemal Abdünnâsır dünya siyasetinde özgül ağırlığı olan bir figürdü. Araplar için yaşayan bir efsaneydi;
ama 5 Haziran 1967 günü İsrail uçakları Mısır hava kuvvetlerini yok ettiğinde Nâsır efsanesi de bitmiş oldu.
Mısır Hava Gücünü sadece bir günde yok eden İsrail ordusu ilerleyen günlerde Sina’da büyük bir işgal başlattı. İşgal günlerce Mısır halkından gizlenmişse de bizzat Nâsır acı gerçeği söyledikten sonra istifasını açıkladı.
Elbette bu planlı bir istifaydı, küçük çaplı gösterilerden sonra Nâsır tekrar görevinin başına geçti. Mağlubiyetin tüm sorumluluğu Genel Kurmay Başkanı Abdülhakim Amr’a yıkıldı.
Amr’ın aynı yıl intihar etmesi ise uzun yıllar siyasî bir cinayet olarak değerlendirildi.
Nâsır, 28 Eylül 1970'te geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Büyük diktatörün ölümünden sonra yaşanan tuhaf hadiseleri ise Muhammed Enes Bıldırcın şöyle aktarmaktadır:
“Nâsır'ın ölümü Arap ülkelerinde ve dünyada şok etkisi yarattı 1 Ekim’de Kahire’de düzenlenen cenaze törenine 5 milyon kişi katıldı. Kalabalığın uzunluğu 10 kilometreyi buluyordu. Suudi Arabistan Kralı Faysal hariç tüm Arap liderler cenazeye katıldı. Arafat ve Kral Hüseyin açıkça ağlarken, Libya lideri Muammer Kaddafi üzüntüden iki kez bayıldı. Lübnan'da çıkan Le Jour gazetesi Nâsır'ın ölümünü ‘100 milyon Arap yetim kaldı’ manşetiyle duyurdu. Nâsır, Kubbe semtinde bir sene önce inşa edilmiş bir camiye defnedildi. Mezar taşı olarak Mısır dışında ölen krallık dönemi veliahttı Prens Mehmet Ali Tevfik'in kendisi için hazırlattığı ‘Allah’ yazılı kristal konuldu. Daha sonraki yıllarda cami altındaki bir lağımın taşması sonucunda Nâsır’ın kemikleri lağıma karışıp mezarından tahliye oldu.” (Cemal Abdünnasır’ın Hayatı, Düşünceleri ve Mısır’a Etkileri)