II. Dünya Savaşı, İngiliz cephesinde yoğun bir şekilde Arapça konuşan kişi ihtiyacını doğurmuştu. Savaş bir yerde de boş bırakılmaması gereken propaganda sahasında cereyan ediyordu.
- Özellikle Ortadoğu coğrafyası bu savaşın merkezinde yer alıyor; afişler hazırlanıyor, yayınlar yapılıyor, Arapların desteği kazanılmaya çalışılıyordu.
Arapçaya vâkıf kişilerin varlığı da işte böyle bir ortamda kendisini göstermişti. Aslında İngiltere cephesinde bu ihtiyaç kendisini daha önce de gündeme getirmişti. Bölgede çalışacak yetkililerin dil konusundaki yetersizlikleri bu konuda artık acil bir teşebbüste bulunulması gerektiğini söylüyordu.
Meşhur Arabist ve kâşif Bertram Thomas’ın 1943 tarihli Londra’ya, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği “Note on the Centre for Arab Studies in the Middle East” başlıklı doküman bu noktada bir çözüm önerisi getiriyordu: bir Arap araştırmaları merkezi kurmak...
Thomas, özenle seçilmiş ve uzman yetiştirilmek üzere getirilen yirmi genç İngiliz memuruyla bu işe başlanabileceğini ifade ediyordu. Burada Arapça en iyi şekilde öğretilecek; Arap halkları, bu halkların kültürel ve tarîhî birikimleri, ayrıca Arap ülkelerinin siyâsî, idârî ve iktisâdî durumları geleceğin diplomatlarına kusursuz bir şekilde aktarılacaktı.
Resmî makamlar tarafından bu teklif olumlu karşılanmıştı ama nasıl gerçekleştirileceği konusu önemli bir soru olarak kendisini göstermişti. Thomas’ın talep ettiği 20 genç memuru bulmak bir tarafa, Thomas tarafından bunların yüksek eğitim standartlarına sahip olmasının istenmesi bir tarafaydı.
Böylesi bir merkezle alakalı sorular sorulmuyor da değildi. Hem savaş zamanında yirmi elit ismin böylesi bir vazifede açığa alınması ne kadar doğru olabilirdi?
Ne olursa olsun nihayet böyle bir merkezin kurulmasına karar verilmişti. Askerî personelinin dışında merkezin harcamaları Dışişleri Bakanlığı tarafından karşılanacak, merkeze ilk müdür olarak da Bertram Thomas atanacaktı.
- Sırada bu merkezin nerede kurulacağı sorusu kalıyordu. Bu mesele Thomas için son derece önemliydi. Zira öğrencilerin Arapçanın hangi lehçesini öğrenecekleri bununla belli olacaktı. Burası ayrıca burada eğitim verecek eğitmenlerin kolay ulaşabilecekleri bir yer olmalıydı.
Sahip olduğu atmosfer ve iklim dolayısıyla Irak ilk kalemde elenmişti. Dikkat dağıtıcı çok sayıda unsura sahip olması dolayısıyla Kahire de bu iş için uygun bir yer değildi. Thomas, en iyi Arapçanın olduğuna inandığı Şam, Beyrut veya Filistin tercihleri arasında kalmıştı. Ne var ki Suriye ve Lübnan’daki Fransız varlığı buraların da elenmesini gerektiriyor, geriye sadece Filistin seçeneğini bırakıyordu.
Filistin’deki sömürge ofisi ise bu merkezin Filistin’de kurulmasına şiddetle karşı çıkmıştı. Duyulan endişe, Siyonistlerin bunu Arapları destekleyen bir hamle olarak anlama ihtimallerinden kaynaklanıyordu. Özellikle buranın Arap Merkezi olarak isimlendirilmesi onlara göre problemden başka bir şey getirmezdi. Dikkate alınan bu taleple birlikle merkezin Kudüs’te, Middle East Centre of Arab Studies ismiyle kurulmasına karar verilmişti. Merkezin yeri olarak eski bir bakımevi binası edinilmiş ve 1944 yılının Haziran ayında merkez nihayet açılmıştı.
Yoğun bir eğitim müfredatına sahip olan; kısaltma ismiyle MECAS, öğrencileri Arapça konusunda yetiştirmek için oldukça titiz davranıyordu. Modern eğitim tekniklerinin kullanıldığı merkezde her sabah yoğun bir Arapça kursu veriliyor, öğleden sonra ise pratiğe zaman ayrılıyordu.
Yazım Arapçası kadar sokakta konuşulan Arapça da burada öğrencilere veriliyordu. Savaş dolayısıyla kurulan bir merkez olan MECAS, 1945-46 döneminin sonunda sivil bir kuruma dönüştürülmüştü.
- Filistin’deki istikrarsız durum dolayısıyla kısa bir süreliğine Ürdün sınırları içerisinde bulunan Zerkâ’ya geçen merkez, 1947 yılında da Lübnan’daki Şemlân’a; buradaki eski bir ipek fabrikasına yerleşmişti.
Bertram Thomas’ın öldüğü 1950 yılı, merkezin müfredâtında da kimi değişikliklerin yapıldığı bir sene olmuştu. Buna göre merkezde eğitim alacak öğrenciler bundan önce Londra’daki School of Oriental and African Studies’de on haftalık bir Arapça ön eğitim alacaklar, sonrasında da on buçuk aylık, merkezde alacakları bir eğitimle dönemlerini tamamlayacaklardı.
Kurumun özellikle Lübnan’da karşılaştığı en önemli sorun onun bir İngiliz ajan yetiştirme merkezi olduğu yönünde olmuştu. Lübnanlı kimi siyasetçilerden medyaya varıncaya kadar çok sayıda unsur buranın bir ajan merkezi olduğunu söylüyordu.
Eğitim hayatına uzun bir dönem devam eden merkezin, Lübnan’da 1978 yılında kızışan iç savaş dolayısıyla kapatılması biraz da bu güvenlik sebebiyle olmuştu. Uzun sayılabilecek bir dönem faaliyetlerini yürütmüş olan merkez ne olursa olsun hariciyesinde istihdam edeceği çok sayıda insan kaynağını muhtemelen buradan çıkartmayı başarabilmişti.