10 Şubat 2020’de, Fas Ticaret Bakanı Mulay Hafid el Alami, Mecliste yaptığı konuşmada Türkiye’nin en büyük market zincirlerinden biri olan BİM’i doğrudan hedef aldı. Bakan yaptığı konuşmada, BİM’in şubelerinde olması gerektiği oranda (en az %50) Fas’ın yerli ürünlerine yer vermediğini, bu nedenle Türk şirketinin Fas ekonomisine büyük zarar verdiğini belirtti. Faslı Bakanın suçlamaları sonrası, BİM’in üst düzey yöneticisi Haluk Dortluoğlu ise yaptığı açıklamada; Türkiye’den Fas’a, marketlerde satılmak üzere en fazla yüzde on beş oranında Türk malı gönderdiklerini, Fas’ta bulunan marketlerde yüzde seksen beş oranında Fas’ın yerli ürünlerinin satıldığını açıkladı.
Peki, Fas’ta herhangi bir ticaret kanununda böyle bir yükümlülük yer almazken, Fas Ticaret Bakanı, bir Türk şirketi olan BİM’i gerektiği miktarda Fas ürünü satmadığı için, neden bu kadar açık bir şekilde hedef haline getirmiştir?
Burada mesele sadece BİM’in Fas’ta taahhüt ettiği miktarda yerli ürün satmaması, ya da Ticaret Bakanının başka bir açıklamada belirttiği gibi şirketin her şubesinin açıldığında 300 tane küçük marketin kapanmak zorunda kalması mıdır? Yoksa asıl sebep son zamanlarda sürekli eleştirilen Türkiye ile 2004 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması mıdır?
Bu soruların cevabını anlamamız için 2004 yılında imzalanan ve 2006 yılında yürürlüğe giren Türkiye - Fas Serbest Ticaret Anlaşmasını anlamamız faydalı olacaktır. Daha sonra da adım adım, Fas’ta bu anlaşmadan duyulan rahatsızlıklardan bahsedeceğim.
Türkiye ve Fas Serbest Ticaret Anlaşması
Türkiye’nin 1980 sonrası özellikle de Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde başlattığı neoliberal ekonomi anlayışı gereği başka ülkelerle birçok serbest ticaret anlaşması imzalamıştır. Fas da uzun yıllar sürdürdüğü içe kapalı yönetim anlayışından sonra 1989 yılında ithalat ve ihracata ilişkin serbestlik politikalarını hayata geçirmeye başlamıştır. Bu politikalar kapsamında da gerekli hukuki düzenlemelerini gerçekleştirmiştir. Özellikle de 1994 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olmasıyla birlikte de serbest ticaret anlaşma sayıları artmış ve Fas’ın ticaret anlamında dışa açılma süreci hızlanma evresine geçmiştir.
Fas Krallığı bu yeni ticaret anlayışı kapsamında özellikle Avrupa Birliği olmak üzere, Arap Serbest Ticaret Bölgesine üye olan ülkelerle ikili ticaret ilişkilerini güçlendirmiştir. Fas'ın ticari anlamda gelişim göstermeye çalıştığı bu dönemlerde Türkiye’de iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi de Afrika bölgesinde yeni açılımlar gerçekleştirmeye çalışmaktaydı.
Bu açılım kapsamında başlayan temaslar 7 Nisan 2004 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmasıyla önemli bir noktaya ulaşmıştır. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ise 2006 yılının ilk günlerinde olmuştur. Bu anlaşma kapsamında ise konuşulan maddeler kısaca;
Mal ticaretinde tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılması, Sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, Hizmet sektörü ticareti, Yabancı sermaye yatırımları gibi birçok noktada ikili işbirlikleri olmuş, birçok mal ve üründe gümrük vergisi kaldırılmıştır.
Bu anlaşmanın Kuzey Afrika bölgesinde imzaladığımız ilk serbest ticaret anlaşması olması anlaşmaya ayrı bir önem kazandırmıştır. Bu anlaşmanın diğer bir önemli noktası ise, Türk firmalarının Fas da bulunan AB ülkeleri firmalar ve Arap firmalar ile rekabet etmesi daha kolay hale gelmiştir.
Anlaşmanını yürürlüğe girmesinden sonra Türkiye’nin Fas’a ihracatı % 260, Fas’ın Türkiye’ye ihracatı ise % 431 oranında artmıştır.
160 Türk girişimci tarafından açılan 569 mağaza, dükkân ve depo yaklaşık 6.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.
Fas Ticaret Bakanının Türk Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile görüşmesinde yaptığı açıklamaya göre iki ülke arasındaki ticaret hacminin 1.5 milyar Euro’ya ulaştığını belirtilmiştir. Ancak ikili anlaşmaların mantığının her iki ülkenin de eşit miktarda kazanması olduğunu belirten el Alami, mevkidaşından ikili anlaşmanın tekrar gözden geçirilmesinin sözünü aldığını belirtti. Peki, Türkiye ile Fas arasında imzalanan bu serbest anlaşma ne zamandan itibaren Fas için rahatsızlık oluşturmaya başladı ve bunun sebepleri nelerdi?
Serbest Ticaret Anlaşması sonra iki ülke arasındaki gelişen Ticari İlişkiler ve Fas’ta son dönemde oluşan durumun nedenleri
El Alami, Türk Ticaret Bakanıyla yaptığı görüşmeden sonra birtakım açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalardan en dikkat çekici olanı ise, iki ülke arasında imzalanan anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren her sene yüzde 14 artış gösteren ortalama ile gelişen ticari ilişkilerin kazanan tarafının hep Türkiye olduğunun iddia edilmesidir.
Türkiye'nin Fas'a yaptığı ihracatlarda 2014 yılına kadar zirvede otomobil, turizm araçları, mücevherat gibi kalemler yer alsa da günümüzde çelik ürünleri, tekstil gibi kalemler ön plana çıkmaktadır. Türkiye’nin Fas’tan ithalat kalemlerinin başında ise otomobil ve fosfor yer almaktadır. Bu verilere göre rahatsızlığın otomobil ve değerli eşya ya da çelik ürünlerinden kaynaklanacağı düşünülse de tartışmaların ana noktasında iki büyük sektör vardır; tekstil ve perakende yani BİM.
Her ne kadar Ticari Serbestlik Anlaşması üzerine yapılan tartışma BİM üzerinden alevlense de, Fas ekonomisinde bu anlaşmadan duyulan en büyük rahatsızlık Fas Tekstil Üreticileri tarafından gerçekleşmektedir.
2018 yılında yaptıkları toplantıda Tekstil Üreticiler Birliği Türkiye’den gelen tekstil ürünlerine karşı çeşitli önlemlerin alınması gerektiğini açıklamışlardı. Tekstil üreticilerin açıklamalarına göre 2008 ile 2014 yılları arasında 119 000 tekstil çalışanı işini kaybetti. Sektörde yaşanan bu iş kayıplarının en büyük sorumlusu da Türkiye ve Fas arasında var olan Serbest Ticaret anlaşması görülmektedir.
Fas Ticaret Bakanı el Alami’nin açıklamalarına göre ise, 2014 ile 2017 yılları arasında tekstil sektöründe 44 bin kişi işini kaybetti. Son yıllarda artan önlemler neticesinde Türkiye’den gelen yolcuların bagajlarında tekstil ürünlerinin olup olmadığının kontrol edilmesinin nedeni de bu açıklamalar üzerinden okunmalıdır.
Tartışmaların en çok alevlendiği ve Türk şirketlerini temsilen devamlı hedef tahtasına oturtulan şirket ise BİM olmuştur. BİM’e yöneltilen eleştiriler ise;
- Uzun zamandır kâr açıklamadığı halde hiçbir Fas bankasından kredi talebinde bulunulmaması, Türkiye’de elde ettiği kâr sayesinde Fas’ta çok sert bir fiyat düşürme politikası uygulaması, büyük rakipleri olan Marjane ( Krallık Şirketleri sahibi) ve Carrefour’a nazaran tedarikçilerine çok hızlı bir şekilde ve iyi para vermesi nedeniyle piyasada dengesizlik oluşturmasıdır.
Fas Ticaret Bakanı’nın yaptığı açıklamada ise BİM’e yöneltilen eleştiriler;
- Küçük dükkanlar açıp düşük kiralarla yüksek firmalarla rekabete girmesi, şehirlerdeki küçük esnafa zarar verip esnafların dükkanlarının kapanmasına sebep olması (Bakanın açıklamasına göre her açılan BİM 300 küçük markete zarar vermekte), her ne kadar belirli bir yasal dayanağı olmasa da yeterli düzeyde Fas ürünleri satmaması gibi maddeler olmuştur.
Ancak BİM’e yöneltilen eleştirilerde birtakım haksızlıklar olduğu da ortada. Özellikle Faslı tedarikçilerin BİM ile bir sorun yaşamaması BİM’in arkasındaki en büyük güç olabilir. BİM’in tedarikçilerinin rakiplerine nazaran daha az bir sürede ücretlerini alması, BİM’in kendi kârını azaltarak kendine ürün tedarik eden firmalara iyi fiyat vermesi BİM’i güçlü yapan etkenlerden. Fas halkının da BİM’e alışması ve BİM’in Türkiye’deki ucuz ürün politikasını Fas’ta da uygulaması BİM’in halk nezdinde de karşılık bulmasını sağlamıştır diyebiliriz. Bu nedenle sosyal medyada hedefe oturtulan BİM’e karşı Fas halkının pek de ikna olmadığı aşikar.
Bu iki sektöre yapılan yoğun eleştirilerden ve eleştirilerin zamanından yola çıkarak, Fas Krallığı’nın Türkiye Cumhuriyeti ile arasında yapmış olduğu Serbest Ticaret Anlaşması'nı tekrardan gözden geçirmek ve daha adil, eşitlikli ve iki ülkeninde aynı anda çıkarına hizmet etmesini sağlayacak, Türkiye’yi yeni bir anlaşmaya zorlamaya çalıştığı ortadadır.
Burada ortaya çıkan en temel soru; neden 56 ülke ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmalarından sadece Türkiye ile yapılanı Fas’ı bu kadar rahatsız etmekte? Fas Ticaret Bakanı Mulay Hafid el Alami’ye göre bu nedenler çok açıktır.
Avrupa Birliği ya da Amerika ile yaptığımız ticaretlerde de büyük bir açık oluşmaktadır. Fakat, bu iki büyük ticaret ortağımız da Fas’a büyük yatırımlar yapmakta ve Fas Sanayisinin gelişimi için ciddi yardımlarda bulunmaktadır. Ancak Türkiye ile yapılan ticaret Fas’a hiçbir şekilde yatırım olarak geri dönmüyor. Hatta bu oran %1’i bile bulmuyor.
Türkiye Fas ürünlerine karşı vergi uyguluyor ya da Fas ürünlerine karşı gümrükte aşırı bir geciktirme politikası uygulanıyor, Faslı firmalar zarar ediyor. Türkiye'de gümrükleme süresi Fas malları için ortalama üç ayken, Fas'taki Türk mallarında ise birkaç saati ancak bulmaktadır. Ortada büyük bir eşitsizlik vardır.
Bana göre tekstil firmalarının, çelik üreticilerinin rahatsızlığının altında yatan en büyük neden ise AB ülkelerine ya da Amerika’ya yapılan ihracatta artık Faslı firmaların Türk firmaları ile rekabet edemediği gerçeğidir. Özellikle Türkiye’de dövizin artması, Türkiye’nin üretim kapasite gücünün Fas’tan daha fazla olması gibi nedenler yüzünden, AB ve diğer bölgelerde bulunan ithalatçıların daha ucuz ve kaliteli olması nedeniyle Türk ürünlerine daha çok yöneldiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle Faslı üreticiler büyük bir zarar etmiştir.
Fas’ın eski Paris büyükelçisi, Fas Havayolları Şirketi’nin CEO’luğunu yapmış olan, ünlü ekonomist Berrada’ya göre ise, Fas’ın Türkiye ile bu şartlar altında rekabet etmesinin imkansız olduğunu belirtmiştir. Çünkü, Türkiye’nin bu yetişmiş insan gücü karşısında Fas’ta bulunan yetişmiş insan gücünün, bu ticaret alışverişinde hiçbir şekilde kazanan taraf olamayacaktır.
Sonuç olarak, BİM üzerinden alevlenen Türkiye ile Fas arasında 2004 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’nın Fas tarafından artık devam ettirilemeyeceği Türk yetkililere iletilmiş ve anlaşmanın tekrar gözden geçirilme teklifi kabul edilmiştir. Bu noktada Türk tarafından yeni anlaşmadan bekledikleri en önemli husus, Fas’ın da kazanabileceği ve eşit şartlar altında yeni bir anlaşma. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, 56 farklı ülkenin arasında bulunduğu serbest ticaret anlaşmalarından neden sadece kendisi ile yapılanın anlaşmanın, Fas’ta bu kadar rahatsızlık verdiğini iyi analiz etmelidir. Benim fikrime göre ise, Türkiye, Fas’ta daha doğru ticari kanallarla çalışmalı, ülkeye direkt yatırımını artırmalı ve bu yatırımların Fas halkının da faydalanacağı ve görebileceği bir düzeye getirmelidir.
Her ne kadar bu yazıda sadece ticari noktalardan bahsetmiş olsak da bu anlaşmanın rahatsızlık vermesinin altında siyasi, kültürel ve turizmle ilgili birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler de ikinci bir yazıda ele alınacaktır.