İsrail Gazze'den çekildi (mi?)
İsrail, 12 Eylül 2005'te, 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan bu yana işgal altında tuttuğu Gazze Şeridi'nden tek taraflı olarak “tamamen” çekildi. Dönemin başbakanı Ariel Şaron'un kararıyla uygulanan çekilme sırasında, bölgedeki yerleşimlerde yaşayan 8 bine yakın Yahudi, İsrail ordusu tarafından zor kullanılarak tahliye edildi. Peki, 38 yıl boyunca Gazze Şeridi'ne onlarca yerleşim birimi kuran ve uluslararası hukuka aykırı olarak binlerce yerleşimciyi bölgeye yerleştiren İsrail’in bu kararı bir merhamet gösterisi miydi?
İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan bu yana işgal ettiği Gazze Şeridi'nden, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un emriyle 12 Eylül 2005'te tamamen çekildi.
Bölgeyi idare etmenin artan maliyetleriyle karşı karşıya kalan İsrail’in, silahlı kuvvetlerini ve yerleşimcilerini kıyı şeridinden çekerken tüm dünyanın şahit olduğu bu anlarda, “evlerinden” ve sinagoglarından gönüllü olarak ayrılmak istemeyen yerleşimciler karara direndi, yerlerinden sürüklenerek de olsa zorla çıkarıldı. Çekilme sırasında, Gazze'deki 21 yerleşim biriminin tahliyesi tamamlandı, bölgedeki yerleşimlerde yaşayan 8 bine yakın Yahudi ise, İsrail ordusu tarafından zor kullanılarak tahliye edildi.
Bu, İsrail'in barış sürecini "yeniden canlandırmak" amacıyla işgal altındaki topraklardan çekilme "istekliliğini" gösteren mükemmel bir halkla ilişkiler gösterisiydi.
Şaron'un büyük planı
İsrail’in Gazze’de çekilmesi resmî olarak 2005 yılında başlasa da, bu politikanın oluşturulması uzun zamandır devam eden bir süreçti. 1990’larda Filistin-İsrail barış sürecinin filizleri sayılabilecek tohumlar dikilmeye başlandı.
1991 Madrid Konferansı ile başlatılan ikili görüşmelere zemin hazırlayan barış süreci; 1993’te “Filistin Yönetimi”nin kurulmasıyla sonuçlanan Oslo Süreci’ne, 1994’te Gazze-Eriha (Kahire Antlaşması) Anlaşması’yla İsrail’in ilk defa adı geçen bölgelerden geçiş süreci içerisinde çekilmeyi kabul etmesine ve 2000’de Camp David müzakerelerine dek devam etmişti.
Ancak taraflar arasındaki gerilimler, Filistin’in kararlı mücadelesi ve İsrail’in toprak devri konusundaki isteksiz ve kurallara uymaz tutumu sebebiyle bir çözüme ulaşmadı. Üstelik, Eylül 2000’de dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un provakatif Mescid-i Aksâ ziyareti gerginliğin büyümesine ve nihayetinde Filistinlilerin 5 yıl boyunca devam ettirdiği bir halk ayaklanması olan İkinci İntifada’ya neden olmuştu.
- Ariel Şaron büyük planını tam da bu politik hezeyanın ortasında dillendirmiş; 18 Aralık 2003’te, herhangi bir anlaşma temelinde hareket etmeden İsrail’in tek taraflı olarak Gazze’den çekilme planını açıklamıştı.
Oysaki Şaron, daha 1 yıl geçmeden, İsrail'in Ocak 2003 seçimlerinden önce ülkesinin Gazze Şeridi'nde yerleşime devam etmesine destek verdiğini ifade ederek, "Tel Aviv'in kaderi, Gazze şehrinin güneyinde bulunan Netzarim'in kaderidir." demişti. Ancak seçilmesinin ardından Şaron fikri birden değişmiş ve o yılın Aralık ayında "Çıkış planının amacının terörü mümkün olduğu kadar azaltmak ve İsrail vatandaşlarına maksimum düzeyde güvenlik sağlamak olduğunu" açıklamıştı.
38 yılın ardından ne değişti?
Şaron ne oldu da böylesine radikal bir değişikliğe gitmişti?
Gazze topraklarında Filistinli nüfusunun kontrol edilemez bir şekilde artması ve İsrail tarafından kontrol edilen bölgelerde Yahudi çoğunluğunu koruma isteği büyük endişelere sebep oluyordu.
Irgun adlı Siyonist terör örgütünün lideri ve şiddet eylemlerinin aktif bir katılımcısı olan Menachem Begin’in kurucusu olduğu İsrail’in sağ partisi Likud’un lideri Ariel Şaron, Gazze’den çekilme planını açıklayarak İsrail’in/partisinin dinî revizyonist politikasından bir nebze vazgeçmişti.
Zira İsrail’in Gazze'de “Yahudi çoğunluğa sahip” bir devlet olmaması göze alınamayacak kadar büyük bir riskti.
Nitekim, Şaron o dönemde planın, "İsrail'in geleceğini güvence altına alan bir karar olduğunu bunun, İsrail'in güvenliği, uluslararası duruşu, ekonomisi ve İsrail topraklarındaki Yahudi halkının demografisi için iyi olan bir karar" olduğunu vurgulamıştı.
Çekilmenin ardındaki bir başka sebep ise, artan maliyetlerdi. 2003 dolaylarında Filistin bölgelerinin nüfusu 3.4 milyona yaklaşmaktaydı ve bu, her anlamda, İsrail’in güvenlik ve savunma maliyetlerinin artması demekti. Bununla birlikte, Gazze’de yaşayan yaklaşık 8 bin Yahudi yerleşimcinin İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından savunulması da oldukça maliyetliydi.
Nitekim Şaron, 27 Mayıs 2003’teki konuşmasında çekilmeye dayanak oluşturmak için Gazze’deki mevcudiyetlerinin “işgal” olduğunu bile kabul etmişti:
- "Biz bu sözü beğenmiyoruz ama bu işgaldir. 3.5 milyon Filistinliyi işgal altında tutmak İsrail ve Filistinliler için kötüdür... Bundan güvenliğimize zarar vermeyecek şekilde uzaklaşmamız gerekiyor. Bu sonsuza kadar devam edemez."
Çekilmeye giden yol
Şaron, Nisan 2004'te dönemin ABD Başkanı George W. Bush'a yazdığı bir mektupta, İsrail'in "Gazze Şeridi'ndeki askerî tesislerin ve tüm İsrail köy ve kasabalarının yerini değiştirmesini" önererek, ayrılma vizyonunu özetledi. Plan, Batı Şeria'nın kuzeyindeki dört yasadışı yerleşim biriminin kaldırılmasını da içeriyordu. Aynı yılın ekim ayında Knesset (İsrail Parlamentosu), Şaron'un önerisine ön onay verdi.
- Planı en şiddetli bir şekilde eleştirenlerden biri, Şaron planı halk oylamasına sunmadığı takdirde hükümetten istifa etmekle tehdit eden Dışişleri Bakanı Benjamin Netanyahu'ydu.
Nihayetinde Netanyahu, 11 Kasım 2004'te ölen Filistinli lider Yaser Arafat'ın vefatıyla ortaya çıkan "yeni durum"u gerekçe göstererek geri adım atmıştı.
Şubat 2005'te ayrılma planı Knesset tarafından resmî olarak onaylanırken, mart ayında hâlihazırda Gazze Şeridi'nde yaşamayan İsrail vatandaşlarının bölgeye yerleşmeleri yasaklanmıştı.
Işıklar, kamera, motor!
Ariel Şaron’un emriyle 15 Ağustos'ta İsrail, Gazze Şeridi’nden çekilmeye başladı. Şeridin güneyindeki 16-17 köyden ve yaklaşık 8 bin Yahudi yerleşimcinin yaşadığı Gush Katif, kapalı askerî bölge ilân edildi ve yerleşimi İsrail'e bağlayan ana arter olan Kissufim geçişi kapatıldı. Böylece Gazze Şeridi İsrailliler için resmen kapatılmış oldu.
Yerel saatle 08.00'de, İsrail güçleri Gush Katif'e girdi ve kapı kapı dolaşarak yerleşimcilerin bölgeyi terk etmesi yönünde talimat verdi. Bazıları kendiliğinden evlerini terk etti, bazıları 500 bin dolara varan tazminat paketleri teklif edilerek bunu barışçıl bir şekilde yapmayı kabul etti, bazı yerleşimciler ise ayrılmayı reddetti.
Yerleşimcilerin karara direnmesi nedeniyle bölgeye binlerce polis ve asker sevk edildi ve binlerce Yahudi yerleşimci, İsrail ordusu tarafından zor kullanılarak yerleşim yerlerinden tahliye edildi.
- Yerleşimcilerin evlerinden tekmeleyerek ve çığlıklar atarak götürüldükleri görüntüler, dünya çapında anbean yayınlandı. İsrail askerleri emirleri gönülsüzce yerine getirirken ağlıyor, bazı yerleşimci çocuklar, Holokost sırasında Yahudileri işaretleyenlere benzer sarı Davud Yıldızları takarak elleri havada evlerinden çıkartılıyordu.
Adeta teatral bir tonda gerçekleşen geri çekilme, Gazze’deki 21 yerleşim biriminin tahliyesi ve yaklaşık 8 bin Yahudi yerleşimcinin Gazze’den çıkarılmasıyla 12 Eylül’de son buldu.
İsrail güçleri binlerce evi, kamu binasını ve ibadet yerini yerle bir etti; İsrail'de Yahudi mezarlıklarındaki cesetler bile mezardan çıkarılıp yeniden gömüldü. İsrail'in askerî teçhizatının çoğu kaldırıldı ve 21 Eylül'de hükümet, Gazze Şeridi'nin yargısız bölge olduğunu ilân etti ve bölgeye yapılan geçişleri seyahat belgesi gerektiren uluslararası sınırlar olarak belirledi.
Takip eden günlerde Filistinliler, onlarca yıldır yasak olan ve artık terk edilmiş yerleşim yerlerinin sokaklarında özgürce yürüdüler. Halk işgalin sona ermesine sevinirken, bazıları da daha önce ulaşamadıkları denize koştu. Ancak kutlamalar uzun sürmeyecekti...
İsrail gerçekten geri çekilmiş miydi?
İsrail'in önkoşulsuz olarak Gazze’den çekilmesi ve Gazze'yi yargısız bölge ilân etmesinden bir haftadan kısa bir süre sonra, İsrail jetleri Şeridi bombaladı ve aralarında İslami Cihat komutanı Muhammed Halil'in de bulunduğu çok sayıda Filistinliyi öldürdü. İsrail saldırılarında roket yapımında kullanıldığını iddia ettiği bir okul ve diğer binalar da vuruldu.
- İsrail Gazze’den çekilmesinin ardından Gazze’ye yönelik dördü büyük çaplı operasyon (2008 Dökme Kurşun Operasyonu, 2012 Bulut Sütunu Operasyonu, 2014 Koruyucu Hat Operasyonu ve 2021 Duvarların Muhafızı Operasyonu) olmak üzere sayısız küçük ve orta çaplı operasyon düzenledi.
Bu operasyonların yanı sıra tüm Filistin topraklarında olduğu gibi Gazze’de de Filistinlilerin mülkiyet hakları gasp ediliyor, Filistinlilere konut alım satımlarında zorluklar çıkarılıyor, miras hakları gasp ediliyor, evleri yıkılıyor, idarî tutuklu kisvesi altında süresiz gözaltına alınıyor, güvenlik nedenleriyle, bölgeye giren kişilerin ve malların serbest dolaşımına kısıtlamalar getiriliyor…
2007'nin sonunda İsrail, Gazze'nin sınırlarını tamamen kapatarak bölgeyi bugüne kadar devam eden sıkı bir kuşatmaya maruz bıraktı.
Aradan geçen yıllar sonra İsrail’in Gazze'den ayrıldığını söylemek mümkün değil; İsrail kara sınırlarının, deniz ve hava sahasına erişimin kontrolünü hâlâ elinde tutuyor. “Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi” Gazze'de yaşayan binlerce Filistinli, yerel ekonomiyi yok eden ve geçim kaynaklarını yok eden işgal ve sistematik bir abluka altında kalmaya devam ediyor.
Gazze Şeridi’nden geri çekilmenin İsrail'in güvenliğini ve ülkenin Batılı devletler tarafından algılanma şeklini temelden değiştireceğine ve işgal altındaki Batı Şeria'da da benzer bir sürecin yaşanma potansiyeliyle toprağın barışla takas edilebileceği bir çağ başlatacağına inanan Şaron’un büyük planları ise çoktan gerçekleşmişti.