İslâm’a adanmış bir ömür: Seyyid Kutub
Yaşadığımız coğrafyada fazlasıyla tahkir edilen isimlerden biri olsa da hayatının tamamını İslâm adına yaşama gayesiyle geçirdi Seyyid Kutub. 1950’li yıllarda kapitalizme ve sömürüye karşı sosyalizmin yükselen bir değer haline geldiği dönemlerde idam edilen Seyyid Kutub, İslâmiyet için yoğun şekilde çalışmalar yaptığı dönemlerde Mısır komünizm tehlikesi altındaydı. Kutub, çeşitli eserleriyle komünizme ihtiyaç olmadığını, eşitlik ve adalet ilkelerinin İslâm’da en güzel haliyle var olduğunu anlatmaya çalıştı. İsrail’in kurulma döneminde Batı dünyasına karşı sert üsluplarla makaleler kaleme alan Seyyid Kutub, o dönemde Müslüman Kardeşler’in manevi lideri haline geldi. 1954 yılından itibaren aralıklarla cezaevine giren Kutub, Yoldaki İşaretler kitabı sebebiyle 1965 yılında yeniden tutuklandı ve çeşitli işkencelere maruz kaldı. 1966 yılında hakkında idam kararı çıkan Kutub, 29 Ağustos 1966 tarihinde idam edildi.
Seyyid Kutub, 1950’li yıllarda kapitalizme ve sömürüye karşı sosyalizmin yükselen bir değer haline geldiği dönemlerde idam edildi. Sosyalizm Arapçada iştirakiyye/bölüşümcülük olarak kullanılmaya başlandıktan sonra daha dikkat çekici bir kavram haline gelse de Seyyid Kutub’un hayatına mâl olan bu durum, yeni yeni anlaşılmaya başlandı.
Yaşadığımız coğrafyada fazlasıyla tahkir edilen isimlerden biri olsa da hayatının tamamını İslâm adına yaşama gayesiyle geçirdi Seyyid Kutub. İslâm’ın güzelliklerini kavradığı ve şiirsel bir üslupla kaleme aldığı "Kur’ân’ın Gölgesinde" isimli kitabı, 11 yaşında hafız olduktan sonra buna en güzel örneklerden biri oldu.
Babasını küçük yaşta kaybeden Seyyid Kutub, o dönemlerde Kahire’de okuyordu. Annesinin ve Hamide, Emine ve Muhammed ismindeki kardeşlerinin mesuliyeti üzerine kalmıştı. Bu olayın ardından tüm aile Kahire’ye yerleşti. Ortaokul ve lise eğitimini El-Ezher’de bitirdikten sonra üniversite eğitimine Kahire Üniversitesi’nde başladı. 1933 yılında mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak göreve başladı. 1946 yılında İslâmî düşünceye girişini temsil ettiği düşünülen Konum Dersleri makalesi yayınlandı.
Toplumun ıslah edilmesi üzerine çalışmayı her Müslümanın vazifesi olarak gören Seyyid Kutub, o dönemde Mısır’daki toplumsal yapının nasıl dejenere olduğunu söylüyordu.
1949 yılında yolu Amerika’ya düştü ve oradaki insanların yaşam tarzını ve yaşanan yoğun ırkçılığı eleştiren yazılar yazdı. Hatta Amerika’yı tamamıyla reddettiğini söyledi.
İslâmiyet için yoğun şekilde çalışmalar yaptığı dönemlerde Mısır komünizm tehlikesi altındaydı. "İslâm’da Sosyal Adalet", "İslâm-Kapitalizm Çatışması" ve"Dünya Barışı ve İslâm" isimli eserleriyle komünizme ihtiyaç olmadığını, eşitlik ve adalet ilkelerinin İslâm’da en güzel haliyle var olduğunu anlatmaya çalıştı. Kendi literatürümüzde düşündüğümüz manada sosyalizm fikriyatından çok, İslâm’ın kendi bünyesinde tam ve mükemmel oluşundan dolayı yeni bir reforma ihtiyacımız olmadığını savundu her daim.
İsrail’in kurulma döneminde Batı dünyasına karşı sert üsluplarla makaleler kaleme alan Seyyid Kutub, o dönemde Müslüman Kardeşler’in manevî lideri haline geldi.
1954 yılında dönemin Mısır Cumhurbaşkanı sosyalist lider Cemal Abdunnâsır’a bir suikast girişiminde bulunulunca ve sebep olarak Müslüman Kardeşler gösterilince, diğer İhvân-ı Müslimîn üyeleri gibi Seyyid Kutub da gözaltına alındı.
- Hapishane görevlileri tarafından korkunç işkencelere maruz kaldı ve bu ağır sıkıntılardan sonra vücudunda ciddi hastalıklar oluşmaya başladı. Bunun yanında vücudundaki güç neredeyse tamamen bitmek üzere olduğu zamanlarda hapishane görevlileri onu eğitilmiş köpeklerle kovalamaya başlıyordu. Hastalık ve yorgunluktan adım atamayacak hale geldiğinde köpekler üstüne saldırıp vücudunu parçalıyordu.
Duruşma zamanı yaklaştığında mahkemesini izlemek için Mısır’dan gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub’un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkeme iki hafta sonraya ertelendi ve iki hafta sonra kendisine 15 yıl hapis cezası verildi.
1964 yılında serbest bırakılan Seyyid Kutub, Yoldaki İşaretler kitabı sebebiyle 1965 yılında yeniden tutuklandı. Hapishanede işkencelere devam ediliyordu. Cemal Abdunnâsır’dan özür dilediği takdirde kendisini serbest bırakacak olmalarına karşın o asla kendi davasından vazgeçmiyordu.
Hapishanede İslâm davasından vazgeçmesi için gözlerinin önünde iki yeğenini öldürdüler. Kız kardeşlerine de sürekli işkence yapıyorlardı.
1966 yılında hakkında idam kararı çıktı. Bu kararı Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan ve Irak gibi ülkeler tepkiyle karşılasa da Cemal Abdunnâsır bu kararından vazgeçmedi ve 29 Ağustos 1966 tarihinde Seyyid Kutub idam edildi.
İmtihanlarla dolu bir hayatı şu sözleriyle noktaladı:
- “Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem.
- Allah'a şükürler olsun ki 15 sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şehadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”