İslâm tarihini değiştiren veba salgını
Filistin’de küçük, tarihî bir köy olan Amvâs'ta başlayan ve kısa sürede büyüyen Amvâs Taunu’nu (veba), birçok önde gelen sahabînin vefat etmesine, İslâm toplumunun ekonomik, siyasî, askerî ve içtimaî olarak derin bir şekilde yaralanmasına neden olmuştu.
Bugün Filistin’de küçük, tarihî bir köy olan Amvâs, İslâm tarihinde ilk defa görülen ve etkileri nedeniyle Müslümanların zihinlerinde silinmez izler bırakan Amvâs Taunu’nun (veba) başlama yeriydi. Kısa sürede büyüyen veba, birçok önde gelen sahabînin vefat etmesine, İslâm toplumunun ekonomik, siyasî, askerî ve ictimaî olarak derin bir şekilde yaralanmasına neden olmuştu. Aylarca süren salgın sonucunda, bazı kaynaklara göre 25.000 kişi vefat etmişti. Meşhur muhaddis İbn Hacer el-Askalânî, salgından yıllar sonra; ölenlerin sayılamayacak kadar çok olduğunu aktaracaktı.
Hz. Ebubekir, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ortaya çıkan dinden dönme olaylarını bastırdıktan sonra, İslâm ordularını iki kısma ayırarak Irak ve Suriye -bugünkü Filistin, Ürdün ve Suriye toprakları- bölgelerine gönderdi. Irak ordularının başında Hâlid bin Velid vardı. Suriye’ye gönderilen ordu ise üç kısma ayrılmıştı. Amr bin Âs komutasındaki ordu Filistin üzerine, Şurahbil bin Hasene komutasındaki ordu Ürdün’e, Yezîd bin Ebi Sufyân komutasındaki ordu da Dımeşk –bugünkü Şam- bölgelerine gönderilmişti. Her komutandan gönderileceği bölgeyi fethetmesi ve o bölgede valilik yapması bekleniyordu. Amr bin Âs, bir mektupla görevlendirildikleri alanın çok geniş, düşman ordusunun da çok kalabalık olduğunu Hz. Ebubekir’e bildirdi.
Hz. Ebubekir, Irak’ta bulunan Hâlid bin Velid’i Suriye bölgesine genel komutan olarak atadı ve hem Irak bölgesinden hem de çeşitli İslâm beldelerinden bölgeye destek için askerî birlikler gönderdi. Bu birliklerden birinin başında, sahabenin önemli isimlerinden Ebû Ubeyde bin Cerrâh da vardı.
- İslâm orduları, Doğu Roma İmparatorluğu’na karşı, Hâlid bin Velid komutasında, tek bir sancak altında birleşerek, kısa süre içerisinde büyük başarılar kazandı.
Zaferler ve fetihler art arda gelirken Medine’den gelen bir ulak, katlayıp göğsüne koyduğu mektupla Müslümanların ciğerini yakacak bir haber getirdi. İlk İslâm halifesi, Hz. Peygamber’in çok sevdiği arkadaşı Hz. Ebubekir vefat etmişti.
Hz. Ebubekir, vefatından önce yerine Hz. Ömer’i tavsiye etmişti. Hz. Ömer halife olduktan sonra fetih hareketleri olanca süratiyle devam etti. Bugün Ürdün sınırları içerisinde bulunan Yermûk’te İslâm orduları, Doğru Roma’ya karşı büyük bir zafer kazandı. Zaferin sonucunda Suriye’de Doğu Roma nüfuzu tamamen kırıldı. Gelişmeler Hâlid bin Velid’i insanların gözünde kahraman yapmıştı. Hem savaşçılığı hem de olağanüstü komuta yeteneği dilden dile aktarılıyordu. Durumdan haberdar olan Hz. Ömer, insanların zaferi yalnızca Allah’ın yardımından bilmelerini sağlamak için Suriye orduları genel komutanlığı görevinden Hâlid bin Velid’i alarak, yerine Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı tayin etti.
- Fetih hareketleri sırasında eski bir yerleşim yeri olan Amvâs da Amr bin Âs tarafından ele geçirilmişti. “Amvâs” kelimesi İbranice kökenliydi ve “tatlı su” anlamına geliyordu. Köy stratejik bir bölgede kuruluydu. Kudüs yolu üzerinde, orduların konakladığı önemli ve tarihî bir mevki idi.
Milyonlarca kişiyi etkileyen 541-542 yılları arasındaki veba salgını zaman zaman farklı bölgelerde etkili olan artçıları ile beraber 200 yıl sürmüştü. Doğu Roma imparatoru Justinianus döneminde ortaya çıktığı için onun ismiyle anılan bu salgının bir uzantısı da İslâm orduları tarafından yeni fethedilen Amvâs’ta ortaya çıktı. 638 yılında yaşanan salgın, aynı yıl meydana gelen kıtlık ve devam eden savaşların da etkisiyle şiddetini çok fazla hissettirdi.
Amvâs salgını, bir “taun” salgınıydı. Taun, İbn Kayyim el-Cevziyye ve başka bazı İslâm âlimlerine göre vebanın bir türüydü. Modern tıp da bu konuda İbn Kayyim’i doğrulayacak şeyler söyleyecekti:
Veba, pireler vasıtasıyla taşınan bakterilerle ortaya çıkan, bir salgın türüdür. Taun, üç farklı çeşidi bulunan vebanın bu üç çeşidinden biridir. Vücutta çeşitli renklerde şişiklere neden olan taun, yüzde 40 oranında öldürücü bir hastalıktır.
- Salgının ortaya çıktığı günlerde, Halife Hz. Ömer, Suriye bölgesine doğru, yeni fethedilen toprakların tanzimi ve teftiş için yola çıkmıştı.
Bölge sınırlarına geldiğinde Halife ve beraberinde bulunanlara salgın haber verildi. Hz. Ömer, çevresinde bulunan yol arkadaşlarıyla çeşitli istişarelerde bulunduktan sonra, bölgeye girmek tehlikeli olduğu için Medine’ye dönmeye karar verdi. Durumdan haberdar olan Suriye genel valisi Ebû Ubeyde bin Cerrâh, bu karardan memnun olmayarak Hz. Ömer’e itiraz etti. Hz. Ömer, onun itirazlarını cevapladı. Ticaretteki ve siyasetteki mahareti ile bilinen önemli sahabîlerden Abdurrahman bin Avf’ın da Hz. Ömer’i destekler nitelikte bir hadisi Hz. Peygamber’den aktarması tartışmaya son noktayı koydu. Halife ve beraberindeki heyet Medine’ye döndü. Ebû Ubeyde bin Cerrâh tüm telkin ve ısrara rağmen askerleriyle beraber bölgede kalmak istedi. Hz. Ömer tedbiri öncelemişken, Ebû Ubeyde yoğun bir tevekküle bürünmüştü.
Hz. Ömer, Medine’ye döndükten sonra bir mektup yazarak önemli bir iş nedeniyle, Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı başkente çağırdı. Ebû Ubeyde, bunun kendisini Suriye’den uzaklaştırmaya yönelik bir tedbir olduğunu anlayarak, teklifi geri çevirdi. Eline ulaşan Ebû Ubeyde’nin red mektubunu gözyaşları içinde okuyan Hz. Ömer, kendisine sorulan “Ebû Ubeyde vefat mı etti?” sorusuna "Hayır, ama o ölüm yolunda’’ diye cevap verdi. Yine bir mektup kaleme alan Halife, Ebû Ubeyde’den en azından bir tedbir olarak insanları bulundukları sıcak ve rutubetli mahallerden serin dağlara çıkarmasını istedi.
Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ın ömrü bu tavsiyeyi uygulamaya yetmeyecekti. Ebû Ubeyde, ilk Müslümanlardandı ve Hz. Peygamber’den sonra halifeliğe aday gösterilenlerden biriydi. Yine Hz. Ömer vefatında, eğer Ebû Ubeyde yaşasaydı halifeliği ona bırakacağını ifade etmişti. Zühd ve takvasıyla tanınan Ebû Ubeyde, vefatından sonra bugün Ürdün’de bulunan ve kendi adıyla isimlendirilen köye defnedildi.
Hz. Ömer, salgınla alakalı birçok tedbiri uygulamaya soktu.
Irak ve Mısır’dan bölgeye yiyecek ve gıda takviyesi gönderilmesini emretti. Yine bölgeye giden etlerin kurutulmuş şekilde insanlara dağıtılmasını istedi. Hastalıktan dolayı evinden çıkamayan insanların bizzat evlerine yemek götürülmesine dair bir kararname yayınladı.
Ebû Ubeyde, vefatından önce ilk Müslümanlardan Muâz bin Cebel’i yerine bırakmıştı. Muâz bin Cebel’in de salgına bakışı Ebû Ubeyde ile aynı çizgideydi. O, bu taunu ilerleyen yıllarda insanları kuşatacağı Hz. Peygamber tarafından bildirilen fitnelerden bir kurtuluş olarak görüyordu. Ebû Ubeyde’nin vefatının üzerinden çok geçmeden, önce Muâz bin Cebel’in çocukları ve hanımı, sonra da kendisi vefat etti. Muâz bin Cebel de yine bugün Ürdün’de kendi ismiyle anılan köye defnedildi. Suriye’nin yönetimi Amr bin Âs’ın uhdesinde kaldı. Amr bin Âs, siyasî zekâsıyla Araplar arasında övülen bir sahabeydi. Hz. Ömer onun hakkında “Yaşadıkça hep idareci olmalıdır.” demişti.
- Amr bin Âs, insanların karşısına çıkarak onlara dağlara ve yüksek yerlere yerleşmelerini söyledi. O ve Hz. Ömer, hastalığı sıcaklıkla ilişkilendiriliyor, bu yüzden de serin ve havadar yerlere gidilmesinin iyi geleceğini öngörüyorlardı.
Bu tedbir neticesinde veba bulaşmamış insanlar şehirden uzaklaştılar. Son vebaya yakalanan da öldüğünde salgın ortadan kalktı. Ama ortada dehşet bir manzara vardı. Irak’a kadar yayılmış bir veba, İslâm topraklarını kasıp kavuran bir kıtlık...
Dımeşk (Şam) valisi Yezîd bin Ebî Sufyân, Kureyş’in meşhur hatiplerinden Süheyl bin Amr, Suriye orduları komutanlarından Şurahbîl bin Hasene ve Hz. Peygamber’in amcaoğlu Fazl bin Abbas veba nedeniyle vefat etmiş, Suriye ordularının yarısı toprağa düşmüştü. Bu, Doğu Roma için bulunmaz bir fırsattı. Ancak yerinde alınan tedbirler, bu fırsat hevesini Hristiyanların kursağında bırakacaktı.
Vebanın ortadan kalkmasının ardından Hz. Ömer, bizzat bölgeye geldi. Develer kestirip elleriyle insanlara dağıtan Halife, tüm zor durumda olanlara yardım edilmesini emretti. Vebadan etkilenenlere, durumları düzelene kadar aylık gıda yardımı yapılmasını istedi. İki-üç haftalık bir yoğun çalışmayla, taundan vefat edenlerin miraslarını, akrabalarına İslâm hukukuna uygun bir şekilde dağıttı. Kimsesi kalmayanların malını fakirlere verdi. Boş kalan mevkilere çeşitli siyasî atamalar yaptı. Hızlı bir şekilde askerî tedbirleri de alan Halife, kriz yönetimini en az zararla başarmıştı.
Halife’nin yaptığı atamalardan biri de kardeşi Yezîd’in yerine Şam valiliğine tayin edilen, İslâm tarihinin gidişatında önemli etkileri olacak Muâviye bin Ebî Sufyân’dı. Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ın vefatı, aynı zamanda önemli bir halife adayının da sahneden çekilmesi anlamına geliyordu. Onun yokluğunda, Şam Valisi Muâviye bin Ebî Sufyân’ın siyasetteki rolü belirginleşecek, yönetimde sergilediği beceri ve siyasî zekâsıyla hilâfete yürüyecekti.