İran’ın modernleşme serüvenine bakış
İranlı tarih profesörü Ervand Abrahamian, ülkenin son 150 yıldaki çalkantılı modernleşme serüvenini anlamak isteyen okuyuculara kolay anlaşılabilir temel bir eser sunuyor.
Şiîliği kurumsallaştırarak İran’ın siyasî, dinî ve kültürel olarak tarihî zirvelerinden birini görmesini sağlayan Safevî hanedanının 17. yüzyılın sonlarına doğru hızla gerilemeye başlamasıyla ülkede durgunluk dönemi başladı. Art arda gelen hanedanlarla inişli çıkışlı zamanlar yaşayan İran, Asya’yı sömürgeleştiren ve zamanı geldiğinde kendisini de paylaşacak Rusya ve Britanya gibi imparatorlukların aksine tarihsel olarak gerilemekteydi. Tıpkı Batı komşusu Osmanlı gibi bu gerileme I. Dünya Savaşı sonrasına kadar sürmüş, 1925 yılında İran Kozak Tugayı'nda eski bir tuğgeneral olan Rıza Han’ın yaptığı devrimle beraber ülke yeni bir döneme girmişti.
- İranlı-Amerikalı tarih profesörü Ervand Abrahamian’a göre İran, “20. yüzyıla öküz ve kara sabanla girdi. Yüzyıldan çıkarken, çelik fabrikaları, dünyada en çok sayıda trafik kazasının yapıldığı ülkelerden biri olma ünü ve pek çoklarını dehşete düşüren bir nükleer programı vardı.” Ünlü tarihçi “Modern İran Tarihi” adlı kitabında bu değişime ve aktörlerine dair ayrıntılı bir bakış sunuyor.
Kaçar Hanedanlığı’nın son zamanlarındaki yozlaşmış yönetimin ve başkent Tahran’a sıkışmış devlet otoritesinin portresini çizen Abrahamian, Batı dünyasının ağır ağır ülkeye nüfuz etmeye başladığı 19. yüzyıldan itibaren devrimsel fikirlerin nasıl serpildiğini okuyucuya aktarıyor. Tıpkı Osmanlılar gibi 20. yüzyıla meşrutiyet tartışmalarıyla giren İran, kısa bir anayasal monarşi tecrübesinin ardından, Abrahamian’ın deyimiyle “Rıza Şah’ın Demir Yumruğu” dönemine geçiş yaptı.
İranlı tarihçi, Rıza Şah’la başlayan yeni dönemde devletin tekrar inşasını, ordu, eğitim ve maliye gibi temel alanlarda modernleşme çabalarını çeşitli istatistiklerin de yardımıyla inceliyor. Bu dönemde İran’ı Batılı bir devlete dönüştürme çabalarının nasıl pek çok İranlıyı devlete yabancılaştırdığını ve sosyal eşitsizliğin patlamasına sebep olduğu, bunun da 1979’daki devrime giden taşları nasıl döşediğini okuyoruz.
Abrahramian’ın kitabının son bölümü de ana olarak İslâm Devrimi ve sonrasında Ayetullah Humeynî’nin yükselişi, zamanla muhalefetin nasıl tasfiye edildiği ve İran-Irak Savaşı’na ayrılmış. Ayrıca 2000’li yıllardan sonra Yeşil Hareket gibi oluşumlarla yönetime karşı toplumsal muhalefetin oluşumu ve ülkenin nükleer programının gelişimi de tartışılıyor.
Modern İran Tarihi kitabı, İran’ın son 150 yılındaki başlıca dönüm noktalarını anlamak isteyen herkesin rahatça okuyabileceği akıcılıkta ve yalın bir anlatıma sahip temel bir eser niteliği taşıyor.