İmanın kalbine giden yol
Muhammed Esed, İslâm’a kavuşma macerasını anlattığı Mekke’ye Giden Yol adlı eserinde, sadece kendi kişisel serüveninden söz etmez. Kitap aynı zamanda iki dünyanın ve dünya görüşünün de karşılaşmasıdır. Yaptığı kıyaslamalar, tasvirler, yorumlar ve değerlendirmeler, Esed’in sadece keskin bakışlı bir gözlemci değil, aynı zamanda derin bir mütefekkir olduğunu da ortaya koyar.
Eğitimli bir Yahudi ailenin oğluyken başladığı gazetecilik mesleği, onu Ortadoğu’ya sürüklemişti. Kudüs başta olmak üzere coğrafyanın kadim şehirlerine yaptığı seyahatler, bizzat tanıştığı Müslüman ve Yahudilerle uzun sohbetler, zihninde yaptığı karşılaştırmalar ve nihayet derinlemesine okumalar sonucunda İslâm’ı seçtiğinde, yepyeni bir dünyaya adım atmıştı. İsmi artık Leopold Weiss değil, Muhammed Esed’di. Yeri ise, Müslüman kardeşlerinin yanıydı.
Muhammed Esed, İslâm’a kavuşma macerasını anlattığı Mekke’ye Giden Yol adlı eserinde, sadece kendi kişisel serüveninden söz etmez. Kitap aynı zamanda iki dünyanın ve dünya görüşünün de karşılaşmasıdır. Yaptığı kıyaslamalar, tasvirler, yorumlar ve değerlendirmeler, Esed’in sadece keskin bakışlı bir gözlemci değil, aynı zamanda derin bir mütefekkir olduğunu da ortaya koyar.
1930’ların başında Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz’le kurduğu kişisel dostluk ona klasik Arapça’nın konuşulduğu tenha çöllerin kapısını açarken, Esed, “hayatımın eseri” diyeceği Kur’ân mealinin de hazırlıklarına zihnen başlamıştır. Arabistan’da umduğunu bulamadığı için gittiği Pakistan’da onu hem Muhammed İkbal’in aydınlık ufku, hem de Sahih-i Buhari’yle ilgili yapacağı tercüme ve şerh süreci beklemektedir. Pakistan’ın bağımsızlığı sırasında çıkan olaylarda, yaptığı tercümeyi yazdığı sayfaların sulara atılarak kaybolması, Esed’in en üzüldüğü şeylerden biri olacaktır.
Mekke’ye Giden Yol, Muhammed Esed, İnsan Yayınları, İstanbul, 2000