İbn Haldun’un Emir Timur’la sohbeti
İbn Haldun’un Emir Timur ile buluşması şüphesiz İslâm tarihinin en ilginç anekdotlarından biri. Timur hakkında objektif sayılabilecek yorumlarda bulunan İbn Haldun, kabul etmek gerekir ki kendisinin gücünden de etkilenmişti. Zira İbn Haldun, daha sonra Mağrib sultanına Timur ile alakalı bir mektup göndermiş ve burada Timur’un kavminin sayılamayacak kadar çok olduğundan ve eğer yeryüzünde çadır kurarlarsa bütün alanı dolduracaklarından bahsetmiştir.
Mısır’a yerleştiği 52 yaşına kadar hayatı oldukça hareketli geçen İbn Haldun, 1383 yılında yerleştiği Kahire’de hayatının sonuna kadar tam 24 yıl yaşamış ve burada da vefat etmiştir. Mısır’da bulunduğu dönemde Memlük Sultanı Berkuk ve Sultan Berkuk’un büyük oğlu Ferec ile yakın ilişki içerisinde bulunan İbn Haldun, 1400 yılında Emir Timur’un Dimeşk’e yapacağı saldırıyı durdurmak için yola çıkan Sultan Ferec’in başında olduğu orduda, bizzat sultanın yanında yer alarak Mısır’dan Dimeşk’e gitmişti. İbn Haldun’un kendi otobiyografisi olan et-Ta'rîf bu olaylarla alakalı ayrıntıları bize tüm detaylarıyla sunar.
Timur Sivas’ı ele geçirmesinin ardından Memlük topraklarına girmiş ve sırayla Halep, Hama ve Humus’u ele geçirmesinin ardından Dimeşk’e yönelmişti. Bundan dolayı Timur tehlikesini Dimeşk’te dağıtma kararı alan Sultan Ferec, İbn Haldun’un da içinde olduğu, maiyetindeki kalabalık bir âlim heyetiyle Dimeşk’e varır.
Sultan tarafından bu sefere davet edilen İbn Haldun ilk önce bu davete icabet etmek istemez; zira ikinci defa kendisine verilen yargıçlık görevinden, sarayda döndürülen kimi entrikalar sebebiyle uzaklaştırılmıştır ve bir süredir çekildiği köşesinde sadece okuma ve eser telifi ile ilgilenmektedir. Fakat sultan tarafından kendisine yapılan ısrar sonucu İbn Haldun da bu sefere iştirak eder.
Timur’un Dimeşk’e varmasından evvel oraya gelen ve savaşa hazırlanan Sultan Ferec’in ordusu belli ki Timur’un gözünü korkutmuştu ki, İbn Haldun’un kendi tabiriyle, Emir Timur beldeye saldırmaktan ümidini kesmiş ve bir ay boyunca iki ordu birbirini gözlemişti.
Tam da bu sırada, içinde Emir Timur’un parmağının olduğu düşünülen bir olay vuku bulmuş ve Sultan Ferec’in ordusunda kimi anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. Bunun neticesinde de komutanlardan bazıları Kahire’ye dönmüştü. Çıkan karışıklıklar sebebiyle tahta bir başka ismin çıkarılabileceğinden endişe eden Sultan Ferec ordusuyla birlikte Dimeşk’ten Mısır’a gitmek zorunda kalmış ve böylece Dimeşk, Emir Timur’un karşısında yapayalnız kalmıştı.
İşin ilginç tarafı ise İbn Haldun hareket eden ordu ile gitmeyi değil de Dimeşk’te kalmayı tercih etmişti. O, et-Ta'rîf’inde âlim ve bürokratların kendisine geldiğini, onlarla birlikte el-Adiliyye Medresesi’nde toplandıklarını ve Emîr Timur’dan eman dileme konusunda fikir birliği yapıldığını söyler. Tabi bu sırada Şam Kalesi’ne sığınan halk az miktardaki asker tarafından muhafaza edilmekteydi.
Varılan karar sonucunda kale Emir Timur’un nâibine açılmış, fakat o bu görüşü şiddetle reddedince kaleden gizlice çıkan ulemadan bir isim Timur’un katına çıkmış, durumu kendisine bildirdikten sonra da Timur kendisine eman vermişti. Timur’un katına eman dilemek için çıkan Kadı Burhanüddîn adlı kişi Timur’un huzurunda iken; İbn Haldun’un, Sultan Ferec’in ordusuyla Mısır’a mı gittiğini yoksa Dimeşk’te mı kaldığını merak eden Timur ona kendisinin durumunu sorar.
Kadı Burhanüddîn’den İbn Haldun’un Dimeşk’te olduğu bilgisini alan Timur, İbn Haldun ile görüşmek ister. Bu sırada Şam Kalesi’ndeki insanlar arasında çıkan tartışmanın sonuncunda, emanla teslim olan Sivas’ta Emir Timur’un nasıl kan döktüklerini bildiklerinden, kendisinin verdiği söze güvenilmemesi gerektiği yönünde ciddi fikir ayrılıkları meydana gelmişti.
İbn Haldun et-Ta'rîf’inde Timur’un kendisini çağırma haberini gece yarısı aldığını, başına bir bela gelmesinden ürktüğünü ifade eder. O da gizlice çıkmak sûretiyle kaleden ayrılır ve kendisini bir binitle bekleyen Timur’un Şahmelik adındaki nâibi ile buluşarak Emirin bulunduğu çadıra yönelir.
Emir Timur’un Huzurunda
İbn Haldun Timur’la tam dört görüşme yapar. Bunların içeriğini de otobiyografisi olan et-Ta'rîf’te tüm detaylarıyla nakleder. İbn Haldun’un Timur’la ilk buluşması hayli ilginçtir. Timur’un çadırına vardıklarında İbn Haldun, Timur’un kaldığı yerin yanındaki bir çadırda bekletilir. Kendisi Timur’un huzuruna girmek için çağırıldığında ise Mağribli Mâlikî yargıç şeklinde tanıtılır.
Timur bu esnada İbn Haldun’un tasvir ettiği şekliyle dirseklerine dayanmış bir halde oturmaktadır. Huzuruna girince başını kaldıran Timur’la yüz yüze gelen İbn Haldun, Timur’un elini öpmesinin ardından işaret etmesi üzerine oturur. Tabi İbn Haldun Arapça, Timur da kuvvetle muhtemel Çağatayca konuşuyor olmasından dolayı aradaki irtibat Hanefî fukahasından Abdülcebbâr bin en-Nu’man vasıtasıyla sağlanır. Mütercim, Emir Timur’un yanıbaşına oturur ve onun vasıtasıyla ilk sorusunu yöneltir: “Mağrib’in neresinden ve niçin geldin?”
Bulunduğu yerden hac etmek için Mısır’a deniz yoluyla geldiğini ve o sırada tahta Berkuk’un geçmesi dolayısıyla yapılan kutlamalardan bahseden İbn Haldun, Berkuk’un kendisine nasıl davrandığını soran Timur’a, karşısında övgüyle bahseder ve gıyabında dua eder. Mısır’da bulunurken yaptığı yargıçlığı ve çocuklarının nerede oldukları konusunda da sorular soran Timur, sonrasında ilginç bir biçimde Kuzey Afrika coğrafyasıyla alakalı İbn Haldun’dan iştahla bilgi ister.
- Sırayla Tanca’nın, Sebte’nin, Fas’ın, Sicilmâse’nin nerede kaldığı ve nasıl şehirler olduğu hakkında bilgi alan Timur, sonunda verilen bu bilgilerin kendisini ikna etmediğini söyler ve İbn Haldun’dan tüm detaylarıyla Mağrib diyarını, sanki oraları görüyormuş gibi yazmasını ister.
Timur ile ilk görüşmesi bu şekilde biten İbn Haldun, oradan ayrılır. İbn Haldun, Timur’un kendisinden istediği bilgiyi 12 yaprağı bulan bir eserle ona sunar. Bu arada Timur’dan yaşanılan kimi olaylar dolayısıyla hâlâ çekinmeye devam eden İbn Haldun, et-Ta'rîf’te Timur’un zuhuruna ilişkin ilginç bilgiler verir. Timur’la buluştuğu 1400 yılından tam 40 yıl önceye ait bir hatırasını paylaşan İbn Haldun, 1360 yılında Fas’ta Karaviyyîn Camii’nde ilm-i felek ile ilgilenen mahir bir kişiyle görüştüğünü, onun kendisine kuzeydoğu tarafından göçebe halkından büyük bir isyancı çıkacağını, devletleri altüst edip, dünyanın pek çok yerini istila edeceğini söylediğini nakleder. İbn Haldun buna benzer diğer örneklerle de daha o zamandan Timur’un geleceğine işaret edildiğini izah eder.
Dimeşk Yanıyor
İbn Haldun, kendi tabiriyle içinde bulunduğu korku dolayısıyla Emir Timur’la yapacağı ikinci görüşmesinde Timur’un tepkisini çekmeyecek bir konuşma yapmak için özen göstermeye karar verir. Sözlerine 40 yıldır kendisiyle görüşmeyi beklediğini söylerek başlayan İbn Haldun, tercüman Abdülcebbâr bin en-Nu’man’ın araya girerek bunun sebebini sormasıyla uzunca bir izahatta bulunur.
İbn Haldun, Emir Timur’un neden bu kadar güçlü olduğunu kendisine meşhur asabiyet teorisi ile izah eder. Tarihle alakalı sohbet ile Timur’la olan ikinci görüşmesi de biten İbn Haldun, sonrasında Timur’un Dimeşk’i ele geçirmek için harekete geçişini anlatır. Timur tarafından yapılan dehşetli yıkımı İbn Haldun tüm detaylarıyla aktarır.
Dimeşk’te büyük bir yıkım yapan Timur; buna göre kurduğu mancınıklarla Şam Kalesi’ni şiddetli bir şekilde dövdürerek kimi yerlerini yıkmış, şehre girdikten sonra da yağma ettirmişti. Bütün bu yaşananlara şahit olan İbn Haldun; Timur’un, soyguncular olarak tavsif ettiği askerlerini serbest bıraktığını ve bunların da korkunç bir yağma yaptığını söyler. Öyle ki, çalabildiklerini çalmışlar, geriye kalan işe yaramayacak malları ise ateşe vermişlerdi. Yakılan ateş öyle büyüktü ki bu ateş daha sonra Ulucami’ye sıçramış ve İbn Haldun’un “çok iğrenç bir durumdu” olarak ifade ettiği gibi olay çok vahimdi zira yükselen ateşten cami de nasibini almıştı.
İbn Haldun, Timur’la üçüncü görüşmesinden önce kendisine verilen bir tavsiye sebebiyle hediye almaya karar verir. Timur’un huzuruna çıktığında ona sunmak üzere hediyeler alan İbn Haldun, metinde, aldığı hediyeler hakkında da detaylar verir.
Buna göre o; çok güzel bir Kur’ân-ı Kerîm, güzel bir seccade, Bûsîrî’nin meşhur Kasîdetü’l-bürde adlı eserinin bir nüshası ile Mısır’ın meşhur tatlılarından dört kutu alır.
İbn Haldun Timur’un huzuruna varınca Timur ayağa kalkar ve sağ yanına oturmasını işaret eder. İbn Haldun sonrasında sırayla hediyelerini takdim eder.
Timur, Kur’ân-ı Kerîm’i görünce ayağa kalkar ve başının üstüne koyarak saygısını belirtir.
Hediye olarak kabul ettiği Kasîdetü’l-bürde’nin hem kendisi hem de şairi ile alakalı da İbn Haldun’dan bilgi isteyen Timur, sonrasında seccadeyi de eline alır ve öper. Geriye kalan tatlılarla alakalı da hoşnutluğunu belirtir ve onun meclisindeki kişilere dağıtır. İbn Haldun bu görüşmesinde artık iyice gönlünü kazandığını düşündüğü Timur’dan kimileri için eman diler.
İbn Haldun Mısır’a Dönüyor
Artık Timur’un Dimeşk’te yapacakları bitmiş, büyük rakibi Yıldırım Bayezid ile karşıya gelmek amacıyla ordusuyla kuzeye manevra yapma zamanı gelmişti. Dimeşk’ten ayrılmadan muhtemelen İbn Haldun’a belli bir meblağ ödül vermek isteyen Timur, bunu da çok zekice yapar ve İbn Haldun’dan katırını satın almak istediğini söyler. İbn Haldun her ne kadar “kendisi gibi birinin Timur gibi bir Emire satış yapamayacağını” söylese de, satış gerçekleşmiştir.
İbn Haldun’un Timur’la yaptığı son konuşmada ise Timur kendisine Mısır’a dönüp dönmeyeceğini sorar ve ona Mısır’a gitmesi için izin verir. Oğluna İbn Haldun ile alakalı öğütler veren Timur, sonrasında vedalaşarak ondan ayrılır. Böylece İbn Haldun, Sultan Ferec’in ordusuyla geldiği Dimeşk’e veda eder ve Mısır’a gitmek üzere yola koyulur.
Mısır’da öldüğüne dair haberler yayılan İbn Haldun’un şehre gelişi bir sürpriz olmuştur. Dimeşk’ın da düşmesiyle Memlükler Timur’la bir barış yapmak amacıyla Timur’a elçi göndermişlerdi fakat bu elçi Dimeşk’ten ancak İbn Haldun’un Mısır’a varmasından sonra dönebildiği için, Mısır’ halkı İbn Haldun’un yaşayıp yaşamadığına dair bir malumata ulaşamamıştı. Mısır’a dönen elçi yanında Timur’un kendisine İbn Haldun’un katırının bedeli olarak gönderdiği meblağı da getirmişti. Memlük elçisi Timur’un bu parayı İbn Haldun’a borçlu olmaktan kurtulmak maksadıyla gönderdiğini söylemiş, İbn Haldun da dönemin Memlük Sultanı Ferec’in müsaadesiyle bu meblağı kabul etmişti.
İbn Haldun’un Emir Timur ile buluşması şüphesiz İslâm tarihinin en ilginç anekdotlarından biri. Timur hakkında objektif sayılabilecek yorumlarda bulunan İbn Haldun, kabul etmek gerekir ki kendisinin gücünden de etkilenmişti. Zira İbn Haldun, daha sonra Mağrib sultanına Timur ile alakalı bir mektup göndermiş ve burada Timur’un kavminin sayılamayacak kadar çok olduğundan ve eğer yeryüzünde çadır kurarlarsa bütün alanı dolduracaklarından bahsetmiştir.