Halkının istiklali için savaşan ilim insanı: Ahmet Zeki Velid-i Togan
O halkının istiklali için siyasete girmek zorunda kalmış bir ilim insanıydı. Takvimler 1920 yılını gösterdiğinde, mücadelesini sürdürmek üzere işgal edilmemiş Türk topraklarına gidecekti. Seyahat başlamadan evvel kalan eşyalarını ve el arşivini İsterlitamak’ta hükümete ve henüz kurulmakta olan merkezî müze ve kütüphaneye teslim etti. Bu davranışıyla Başkurdistan hayalinin başarıya ulaşıp ulaşamamasından ziyade hâlihazırda verilen mücadelenin sonraki nesillere aktarılmasının telaşına düşecek kadar nezaket sahibi bir bilim adamı; ama vatanın her sathına gerektiğinde bir ordu komutanı olarak gidecek kadar da cesur bir politikacıydı.
Zeki Velid Togan 10 Aralık 1890 yılında Başkurdistan sınırlarında bulunan İsterlitamak’ta doğdu. Soqlı-Qay boyundan olan Togan ilk eğitimini ailesinden aldı. Babasından Arapça dayısından Farsça öğrenmiş ve medrese tahsilini tamamlamıştır. 18 yaşına geldiğinde ise eğitimini tamamlamak için köyünden ayrılmış ve öğrenim süreci hayatının sonuna kadar devam etmiştir.
O halkının istiklali için siyasete girmek zorunda kalmış bir ilim insanıydı. Takvimler 1920 yılını gösterdiğinde mücadelesini sürdürmek üzere işgal edilmemiş Türk topraklarına gidecekti. Seyahat başlamadan evvel bir politikacıdan çok bilim insanına yakışacak bir davranışta bulundu:
Kalan eşyayı ve el arşivini İsterlitamak’ta hükümete ve kurmaya başlamış olduğumuz merkezî müze ve kütüphaneye teslim etmek üzere verdim.
(Hatıralar / Zeki Velid Togan)
O bu davranışıyla Başkurdistan hayalinin başarıya ulaşıp ulaşamamasından ziyade hali hazırda verilen mücadelenin sonraki nesillere aktarılmasının telaşına düşecek kadar nezaket sahibi bir bilim adamı; ama vatanın her sathına gerektiğinde bir ordu komutanı olarak gidecek kadar da cesur bir politikacıydı.
Politikaya adımını attığı ilk andan itibaren olayların her zaman tam ortasında bulundu. Lenin ve Stalin gibi önemli Bolşevik liderlerle görüştü. Basmacı Hareketi vasıtasıyla Enver Paşa ile tanıştı ve yakın iş birliğinde bulundu. Özellikle Mustafa Kemal ile münasebeti onun için belirleyici birçok karar almasını sağladı. İsmet İnönü ile bir türlü anlaşamadı; ama politikada kendisine en büyük nefreti dönemin genç ve hırslı Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip duydu. Togan, genç Bakanın “Asya’da bir iç deniz” tezine getirdiği eleştiriler sebebiyle başını derde sokmuş ve ülkeyi terk etmesine neden olacak bir öfkeyi doğurmuştur.
Ceketini ve kitaplarını alıp kapıyı sertçe vurarak gitmek Zeki Velid-i Togan’ın ne ilk yaptığı ne de son yapacağı bir davranıştı. Bunu daha iyi anlamak için onun hayat şeridini biraz geri sarmak gerekiyor.
Lenin ihaneti ile başlayan serüven
Başkurdistan mücadelesi evvela Çarlık Rusya’ya karşı başlamıştı. 1917 yılında patlak veren iç savaş Türkler için durumu daha kolay hâle getirmemişti. Başlangıçta savaşılan cephe bir iken iki olmuştu; ama bir gün Lenin Türklerin reddedemeyeceği bir teklif ile çıkagelmişti. Yazılı hâle dahi getirilen bu anlaşma şunu vadediyordu:
Devletlere hürriyet, halklara istiklal
Beyaz Birlikler’e karşı Kızıl Birlikler’in yanında çetin bir savaşa girilmiş; ancak zaferden sonra verilen sözler yerine getirilmemiş, nispi özgürlük havasının bir aldatmacadan ibaret olduğunu ilk sezenlerin başında Zeki Velid Togan gelmişti.
Bu ihanet, Togan’ın hayatının sonuna kadar sürecek seyahatlerinin başlamasına da vesile olmuştur. Gittiği her yerde mücadelesini sürdürmüş, asla kabuğuna çekilmiş bir karakter olmamıştır.
- Türk tarihine olan hâkimiyeti, iktisattaki yeteneği ve dil bilimindeki engin birikimiyle muhatabına kendisini kabullendirmeyi her zaman başarmıştır.
Bakü
Zeki Velid, evvela Bakü’ye gelmiştir. Şehri sokak sokak gezmiş, her müzeyi son ayrıntısına kadar bıkmadan incelemiştir. Buradan Kongrat’a geçer, Şeyh Hakim Ata Bakırgan’ın türbesini ziyaret eder. Yine vakit kaybetmeden Çimbay’a geçer, Karakalpak halk şairi Nureddin’i ziyaret eder. Savaşın ortasında vesikaları kendisinden sonra gelecek nesillere aktarma kaygısındaki Togan, bu kez istiklal çareleri aramaya geldiği şehirde çok az kişinin bildiği ve artık yok olmak üzere olan bir kültürün şairi ile tanışmak için hiçbir zahmetten kaçınmaz.
Hive’de kendisini tekrar ilme verir
Togan savaş yorgunudur. Bu seçeneği de mecbur kalmadıkça asla bir çözüm olarak görmemektedir. O diyalog kapıları arayan ve bulduğunda da bu kapıyı zorlayan bir kişiliğe sahiptir. Hive’ye gelmesi savaş ve politikadan biraz uzaklaşıp ilmi çalışmalara daha fazla vakit bulmasına imkân sağlayacaktır.
Öte yandan Hive onun için uygun bir yer değildir. Öncelikle kaynaklara ulaşmak zordur, ama en çok da dostlarından uzak kalmak Zeki Velid için içinden çıkılmaz bir yalnızlık duygusuna sebep olmuştur. Bu durum onu tekrar yollara revan edecektir. Bu kez istikameti, Türklerin manevi şehri Buhara’yadır.
Togan Buhara’da birçok birçok dostuyla görüşme imkânı bulmuştur; fakat zengin halk kütüphanesi onu ziyadesiyle memnun etmiştir.
Siyaset Togan’ı Buhara’da tekrar yakalayacaktır
Türkistan Milli Birliği’ni kurma teşebbüsü Buhara’da Zeki Velid’i tekrar politika kazanın ortasına itecektir. Bu teşebbüs birçok fikir ayrılıklarını içerisinde barındırır; ancak Mustafa Kemal’in müdahalesiyle bunlar giderilir ve Zeki Velid Togan Türkistan Milli Birliği’nin başkanı olarak seçilir.
Togan bu kez resmi bir yükümlülükle rotayı Horasan’a çevirir. Burada pek çok siyasî meselenin yanında ilmi çalışmalarla da ilgisini kesmez. Horasan’da bulunan birçok kitabeyi incelemiştir. Bir hatırasını şöyle nakleder;
Bir aralık Quala-i Ziyaeddin’de bir savaş oldu… Savaş esnasında ben de maiyetimle birlikte mezarlıkta yer almıştık. Kufî hatlarıyla yazılmış taşları okuyordum.
Elveda Türkistan!
Diyar diyar geziyordu. Gittiği her yerde Başkurdistan’ın özgürlüğü için mücadele veriyordu. Oysa politika onu bu kez Türk topraklarından ayrılmaya zorlayacaktı. Bu ayrılış sırasıyla İran, Afganistan, Hindistan ve Avrupa’ya uzanacaktı.
Yolculuk önce İran’la başlamıştı. Meşhed’e gelmişti. Burada pek çok yazma eseri toplamıştı ve o dönemde İran yönetiminde bulunan Rıza Han’a Sovyet tehdidine karşı tafsilatlı bir raporu mektup olarak sunmuştu. Bu raporda en dikkat çekici noktalardan biri şüphesiz İran yönetimini meydana gelebilecek bir Şiî ve Sünnî çatışmasına karşı Sovyet tehdidini göz ardı etmemesini tavsiye etmesiydi.
Herat’ta Ali Şir Nevai’nin türbesini bulur
Zeki Velid, ayak bastığı hiçbir kara parçasında boş duramaz. Meşhed’den sonra Herat’a gelmiştir. Burada Türk tarihi açısından çok önemli bir keşifte bulunur. Türk şiirinin en önemli müelliflerinden Ali Şir Nevai’nin türbesinin yerini tespit eder.
Herat’ta bulunan sayısız mezar taşının dönemsel özelliklerinin tasnifi ile başlayan çalışma binlerce taşın okunmasından sonra nihayete varır ve Ali Şir Nevai’nin türbesini bulur.
Kabil’de Fahrettin Paşa ile İslâmcılık tartışması
Zeki Velid Togan Afganistan’ın başkenti Kabil’e vardığında Türkiye’den pek çok önemli isimle tanışma fırsatı bulur. Bunların içinde en önemli isimlerden biri de Medine kahramanı Fahrettin Paşa’dır. Bu görüşmede ikili “İslâmcılık mı yoksa Türk Milliyetçiliği mi” tartışmasına girer. Fahrettin Paşa’nın İslâm merkezli fikirlerini temelsiz bulan Zeki Velid, Paşa’ya Avrupa düşünce modeline dayanan Türk milliyetçiliği fikrini anlatır. Hatıralarında diyaloğu şöyle aktarır:
- [Fahri Paşa] ezcümle dedi ki, “Ben Medine’de kumandan iken, İslâm milletleri anlaşamadıkları için ağlıyordum. Kâbil’e geldikten sonra da gazetecilere anlattım. Memleketinize gözümdeki yaşları yıkamak ve acıyan gözlerimi dindirmek için geldim demiştim. Fakat ne yazık ki bu gözler hâlâ yaşlıdır. Sen bir tarihçisin, defterine yazıp koy: ‘Fahri Paşa İslâm milletleri birleşemiyecek, ittihad-ı İslâm tahakkuk etmiyecektir diyor diye yazın’” dedi. Ben de ona karşılık dedim ki: “Sizin Medine’de tasarladığınız ve Kâbil’de de devam ettirmeyi düşündüğünüz ittihad-ı İslâm fikri zaten esassızdı. İslâm milletleri arasında birlik, yalnız dinî hisler esasında değil, iktisadî menfaatlar esasında kurulmalıdır, din esasındaki birleşmelerden daha mühim olan amil Avrupalılardan öğrenmekte olduğumuz milliyet fikridir. Fakat bunu da tassup esasına dayandırmak doğru olmaz. Bu husus bilhassa şoven milliyetçi olan İranlıları kuşkulandırır... dedim.
Uzak Batı ile ilk temas: Hindistan
Togan Hindistan’da yaklaşık 5 hafta kalır, ancak İngiliz hükümeti bu ziyaretten çok memnun değildir. Faaliyetleri yakın bir takip altına alınır. Bu duruma ziyadesiyle alışık olan Togan Hindistan’da bulunduğu süre zarfında da birçok kitap ve el yazmasını toplar. Burada özellikle Muhammed İkbal’in yazdıkları dikkatini çeker.
İkbal’in tefekkür dünyasında yaptığı etki Avrupa yolunda Türk milliyetinin tarihinde İslâm’ın rolü üzerinde tekrar düşünmesine sebep olur. Hatıralarında özellikle peygamberi rolü şöyle aktarılır:
- Okur yazarsız Peygamber’in azameti mucizeye dayanmıyor, alelâde bir insan olarak beşeriyete irşatta bulunan, giriştiği savaşlarda zaferin kendi tarafında olacağına inandığı hâlde bu gibi hususlarda kendisine gaipten hiç haber verilmediğini söyleyen kâmil bir insandır. Talim ettiği din Medine’de devlet kanunları şeklini almış ve “Müşrikler sizi öldürürlerse siz de onları öldürün” emirlerini (...) vermiş; bununla muvazi olarak diğer taraftan İslâmiyete tam güvenin, muhitin iyi olmak istidadını bahs konusu ederek “Dinde ikrah (zorluk) yoktur” (...), “Sizin dininiz size, benimki bana aittir” (...) hükümlerini öğretmiştir. (...) bu gibi hükümlerin birinin diğerini fesh etmediğini en iyi anlayan hükümdar da Çingizlilerden Olcayto ve Yavuz Sultan Selim olmuştur. Olcayto’nun anladığına göre “Müşriklerin hepsini öldürünüz” “Nerede bulursanız kesiniz” emri büyük savaşlarda kumandan olan devlet adamına gelmiş; “Küffarla beraber yaşayınız, dinde zorlamak yoktur” emirleri ise barış zamanının kanunlar vazıı olan Peygambere gelmiş emirlerdir. (...) İşte İslâmiyet Türklere bu cepheleriyle sevimli ve millî din olmuştur
Zeki Velid-i Togan Avrupa yolunda kısa bir süre İstanbul’a da uğramıştır. Kendisini tanıyanların aktardığına göre gemiden adımını atar atmaz yaptığı ilk şey halk kütüphanesine gitmek olmuştur. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’e kızıp, yıllar sonra bir başka Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in davetine kadar uzak kalacağı, İstanbul’dan ayrılırken de yanında kitaplarından başka bir şey götürmez.
Zeki Velid-i Togan 26 Temmuz 1970'te İstanbul'da vefat etti. Mezarı Karacaahmet Mezarlığı'nda bulunan Ahmet Zeki Velidi Togan, geriye miras olarak iki akademisyen evlat bıraktı.
Togan'ın kızı İsnebike Togan ağırlıklı olarak Orta Asya ve Çin tarihi konuları çalışan, Türk tarih profesörü; Türkologdur. Oğlu Subidey Togan ise Bilkent Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanlığı yapmış iktisat profesörüdür.