Fransa ve 2024’te gelen bir itiraf

Emmanuel Macron’un bin Mihîdi suikastında Fransa’nın rolünü kabul etmesi, Fransa’nın sömürge suçlarıyla yüzleşme sürecinde atılan önemli bir adım oldu.
Emmanuel Macron’un bin Mihîdi suikastında Fransa’nın rolünü kabul etmesi, Fransa’nın sömürge suçlarıyla yüzleşme sürecinde atılan önemli bir adım oldu.

1 Kasım 2024’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 1957’de Cezayir bağımsızlık mücadelesinin simge isimlerinden el-Arbî bin Mihîdi’nin suikastında Fransa’nın rolünü kabul etti. Bu açıklama, Fransa’nın sömürge geçmişiyle yüzleşme sürecinde önemli bir adım olarak değerlendirildi. Özellikle de Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde büyük bir öneme sahip olan bin Mihîdi’nin öldürülmesi, Fransız yönetiminin Cezayir halkına karşı işlediği suçların sembolü olarak biliniyordu.

el-Arbî bin Mihîdi kimdir?

el-Arbî bin Mihîdi, 1923 yılında Cezayir’in Batna bölgesinde doğmuştu. Genç yaşta, Fransa’nın Kuzey Afrika’daki sömürge yönetimine karşı mücadeleye katılmış ve Cezayir’in bağımsızlığı için büyük bir lider olarak tanınmıştı. Direnişin önemli isimlerinden biri olan bin Mihîdi, Fransa'nın baskıcı politikalarına karşı stratejik ve etkili direniş hareketleri yürüttü.

El-Arbî bin Mihîdi (sağda oturan), Fransız yönetimine karşı silahlı isyanı başlatan ve savaşa yol açan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin altı kurucu üyesinden biriydi.
El-Arbî bin Mihîdi (sağda oturan), Fransız yönetimine karşı silahlı isyanı başlatan ve savaşa yol açan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin altı kurucu üyesinden biriydi.
  • Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) içinde yükselen bir lider olan bin Mihîdi, özellikle 1956’da gerçekleşen Cezayir Savaşı sırasında önemli roller üstlendi.

Bin Mihîdi, sadece bir askeri lider değil, aynı zamanda büyük bir fikir insanı olarak da tanınmıştı. "Savaş sadece silahla kazanılmaz" diyen bin Mihîdi, kültürel ve siyasî direnişin önemini vurgulamıştı. Özellikle de Cezayir halkına yönelik baskılara karşı başlatılan direnişi örgütlemek ve halkı bilinçlendirmek için çaba harcamıştı. 1957 yılında Fransa’nın Cezayir’deki baskıcı yönetimi tarafından yakalanan bin Mihîdi, işkenceyle öldürülmüştü. Ölümü, Fransa’nın sömürge yönetimi altında gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinin sembolü haline geldi.

Şubat 1957'nin sonunda Fransız kuvvetleri tarafından tutuklan Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin lideri bin Mihîdi, Mart 1957'de, ölümünü intihar süsü veren Fransız askerleri tarafından asılarak öldürüldü.
Şubat 1957'nin sonunda Fransız kuvvetleri tarafından tutuklan Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin lideri bin Mihîdi, Mart 1957'de, ölümünü intihar süsü veren Fransız askerleri tarafından asılarak öldürüldü.

Macron’un açıklaması: Tarihî bir dönüm noktası

Emmanuel Macron’un 1 Kasım 2024’te bin Mihîdi’nin öldürülmesinde Fransa’nın sorumluluğunu kabul etmesi, Cezayir halkı ve dünya tarafından dikkatle takip edildi.

Macron, yaptığı açıklamada, Fransa’nın sömürge dönemindeki hataları kabul etmesi gerektiğini vurguladı.

Bu açıklama, Fransa’nın Cezayir ile olan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi. Özellikle de Fransa’nın sömürge suçlarını tanıması, geçmişte yaşanan acılara dair bir hesaplaşma olarak görüldü.

Macron, bin Mihîdi’nin öldürülmesini “Fransa’nın işlediği bir suç” olarak nitelendirerek, Cezayir halkının yaşadığı acılardan dolayı duyduğu üzüntüyü ifade etti. Fransa’nın bu suikastla ilgili rolünü açıkça kabul etmesi, ülkede geniş yankı uyandırdı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cezayir Savaşı'na yol açan 1 Kasım 1954 ayaklanmasının 70. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, (suikastın üzerinden 67 yıl geçtikten sonra) bin Mihîdi'nin Fransız askerleri tarafından öldürüldüğünü kabul etti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Cezayir Savaşı'na yol açan 1 Kasım 1954 ayaklanmasının 70. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, (suikastın üzerinden 67 yıl geçtikten sonra) bin Mihîdi'nin Fransız askerleri tarafından öldürüldüğünü kabul etti.

Cezayir-Fransa ilişkilerine etkisi

Fransa, uzun süredir Cezayir ile olan tarihî bağlarını kabul etmekte zorluk çekmiş ve bu durum iki ülke arasında gerginliklere neden olmuştu. Macron’un açıklamaları, iki ülke arasında yaşanan bu tür anlaşmazlıkların çözülmesi için önemli bir adım olarak değerlendirildi. Özellikle de Cezayir halkının uzun yıllar boyunca talep ettiği özürlerin bir kısmı olarak kabul edilen bu açıklama, iki ülke arasında geçmişe dair daha sağlıklı bir diyalog kurulmasına katkı sağlayabilir.

Cezayirli yetkililer de Macron’un bu açıklamalarını olumlu karşıladı ve Fransa’nın sömürge dönemiyle yüzleşmesinin, iki ülke arasındaki dostane ilişkileri pekiştireceğini belirtti. Bu adım, Cezayir halkının yaşadığı acılara dair bir farkındalık yaratmanın yanı sıra, sömürge geçmişinden kaynaklanan yaraların sarılmasına da yardımcı olabilirdi.

Fransa için sömürge dönemiyle hesaplaşma

Diğer taraftan Fransa’da bu tür açıklamalar, toplum içinde farklı tepkilere yol açtı. Bir kesim, Macron’un açıklamalarını, Fransa’nın geçmişteki hatalarını kabul etmesi açısından olumlu bir adım olarak değerlendirirken, bazı kesimler ise bu tür açıklamaların Fransa’nın imajını zedeleyeceği görüşündeydi. Ancak Macron’un bu açıklamaları, Fransa’nın sömürge suçlarına dair bir farkındalık yaratması açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Özellikle de Fransa’nın sömürge döneminde gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine dair bir öz eleştiri yapılması gerektiğini düşünenler, Macron’un açıklamalarını destekledi.

Bu itiraf, Fransa-Cezayir ilişkilerini olumlu yönde etkileme potansiyeline sahip olarak görülüyor.
Bu itiraf, Fransa-Cezayir ilişkilerini olumlu yönde etkileme potansiyeline sahip olarak görülüyor.
  • Fransa’nın sömürge suçlarını kabul etmesi, sadece Cezayir için değil, aynı zamanda diğer eski Fransız sömürgeleri için de bir anlam ifade ediyordu. Macron’un bu tür açıklamalarının, Fransa’nın diğer eski sömürge ülkeleriyle olan ilişkilerini de güçlendirebileceği düşünülüyor.

Özellikle de Batı Afrika’daki eski Fransız kolonileri, bu açıklamaları Fransa’nın sömürge geçmişiyle yüzleşme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriyor.

Macron’un 1 Kasım 2024’te yaptığı bu açıklama, Fransa’nın sömürge geçmişiyle yüzleşme sürecinde önemli bir adım olarak kabul edildi. Bin Mihîdi’nin öldürülmesinde Fransa’nın sorumluluğunu kabul etmesi, sadece Cezayir halkı için değil, aynı zamanda Fransa’nın gelecekteki ilişkileri için de önemli bir dönüm noktasıydı. Fransa’nın bu tür adımlarla geçmişine dair hesaplaşması, iki ülke arasında daha güçlü bir bağ kurulmasına ve karşılıklı güvenin tesis edilmesine katkı sağlayabilir.

Bu tür açıklamalar, Cezayir’de yaşanan acıların hafifletilmesine yönelik bir adım olarak da değerlendirildi. Macron’un bu adımı, Fransa’nın sömürge geçmişine dair bir farkındalık yaratma çabasının bir parçasıydı. Özellikle de Cezayir halkı ve dünya kamuoyu, bu tür açıklamaların devam etmesi gerektiğini ve Fransa’nın geçmişte işlediği diğer suçlara dair de benzer adımlar atmasını beklediklerini dile getirdi.