Cezayir'in bağımsızlık kahramanı: Cemile Buhayrad
Paris başkentimiz, hepimizin annesi. Fransız Parlamentosu, bizim parlamentomuz, Vincent Auriol, bizim Başkanımız, Fransız bayrağı bizim bayrağımızdı. Cezayir? O zamanlar öyle bir yer yoktu. Her alanda Fransız kimliğiyle var olduk. Bu ifadelerin sahibi Cezayir bağımsızlık kahramanı Cemile Buhayrad, Fransız değil, Cezayirli olduğunu hayatı boyunca aklından hiç çıkarmadı. Küçük yaşlardan itibaren çevresinde olan bitenlerin farkında olarak yaşadı. Fransızların asimilasyon politikasının ve Cezayir’in dilinin ve kültürünün yok edilmeye çalışıldığının farkındaydı. Cezayir’deki Fransız okullarında sabah içtimasında “Annemiz Fransa” marşı okunurdu. Sadece Cemile “Annemiz Cezayir” diye bağırırdı. Cemile bu tavrının bedelini ağır ödedi ancak bu duruşundan hiç vazgeçmedi ve Fransız tahakkümüne hiçbir zaman boyun eğmedi.
1954-1962 yılları arasındaki Cezayir bağımsızlık mücadelesinin sembol isimlerinden Cemile Buhayrad, 1937 yılında Cezayirli orta sınıf Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi erkek kardeşi olan Cemile ailenin tek kızıydı.
Cezayir’in ulusal bağımsızlık mücadelesinin kahramanlarından biri olan Buhayrad, 1940’lı yılları Arap olduğundan ziyade Fransız olduğuna inanarak geçirdi. Buhayrad kendisi gibi Arap değil Fransız olduğunu düşünen Cezayirli çocuklarla eğitim gördü. Okula gidecek kadar şanslı olan Cezayirli tüm çocuklar gibi o da Fransız kültürüyle yetiştirildi ve ana dili olan Arapçada yazmayı ve okumayı hiç öğrenemedi.
O dönemde Cezayir’deki okulların eğitim dili Fransızcaydı. Okullarda öğretilen yabancı diller Almanca, İtalyanca ve son sırada Arapça idi.
Buhayrad, 1971’de verdiği bir mülakatta, ilkokuldayken öğretmenlerinin Fransız değerlerini aşıladığını anımsadığını anlatıyor:
Paris başkentimiz, hepimizin annesi. Fransız Parlamentosu, bizim parlamentomuz, Vincent Auriol, bizim Başkanımız, Fransız bayrağı bizim bayrağımızdı. Cezayir? O zamanlar öyle bir yer yoktu. Okulda hep Fransız kimliğine bürünerek var olduk. Bu kimlikten kurtulmak hiç kolay olmadı çünkü hayatımızı tamamen kuşatmıştı.
Cemile Buhayrad’ın üstünde annesinin etkisi büyüktü. Annesi, Cemile’ye sürekli Fransız değil, Cezayirli olduğunu unutmamasını tembihledi. Küçük yaşlardan itibaren çevresinde olan bitenlerin farkında olarak yaşadı. Fransızların asimilasyon politikasının ve Cezayir’in dilinin ve kültürünün yok edilmeye çalışıldığının farkındaydı. Cezayir’deki Fransız okullarında sabah içtimasında “Annemiz Fransa” marşı okunurdu. Sadece Cemile “Annemiz Cezayir” diye bağırırdı. Müdür bu tavrından dolayı Cemile’ye ağır cezalar veriyordu. Ancak Cemile bu duruşundan hiç vazgeçmedi ve Fransız tahakkümüne hiçbir zaman boyun eğmedi.
Fransız-Cezayir ilişkilerindeki hazin dönüm noktası Cemile 8 yaşındayken 1945’de gerçekleşti. İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. Tarihe "8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma" katliamı olarak geçen olaylardan Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962'ye kadar şiddet olayları sistematik şekilde devam etti.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda 1 milyon kişi Fransızlar yüzünden hayatını kaybetti.
“Setif ve Guelma katliamı" olarak geçen olaylardan sonra Fransızlar reforma gittiyse de bu değişimler çok yetersiz kaldı. Fransızların ağır baskısı, Cezayirli Milliyetçi grupların ortak bir stratejisinin olmaması; sömürgeciliğin süregelen zulmüne karşı sağlam karşılık verilmesini neredeyse 10 yıl geciktirdi.
Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin başı çektiği 1 Kasım 1954’teki silahlı ayaklanma ise Cezayir Devrimi’nin fitilini ateşleyen adım oldu. Cezayir'in bağımsızlık hamlesi Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC), Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesini yayımladığı bağımsızlık bildirgesi ve sömürgecilere karşı ayaklanma çağrısıyla başlattı. Fransa ise bu çağrıya Cezayir’e daha fazla asker yığarak karşılık verdi.
UKC, 1956-57 yılları boyunca Fransa'nın sömürgeci askerî hedefleri, ordu devriyelerini, polis karakollarını, iletişim ve ulaşım hatlarını hedef alan birçok eylem gerçekleştirdi.
UKC, Mısır'ın başkenti Kahire'den, tüm Cezayirlilere, "Bağımsız, demokratik, egemen ve Müslüman Cezayir devletinin kurulması için Fransızlara karşı ayaklanma" çağrısı yaptı.
Ayaklanmaların amacı Paris’ten politik ve sosyal reform talep etmek olsa da Fransızlar bu taleplere kanlı askerî operasyonlar yaparak karşılık verdi. Cezayir'de Eylül 1955'e kadar 120.000'den fazla Fransız askeri vardı. 1956’nın sonuna doğru bu sayı 400.000 bini bulmuştu. Direnişçiler kasabaları ele geçirme fikrinden kalıcı olarak vazgeçmek zorunda kalsa da Fransızların baskısı direnişçilerin Cezayir halkı nezdindeki itibarını artırdı. 1956’da şehirlerde gerilla harbi stratejisini başarıyla yürüttüler.
Fransızların, sistematik olarak topraklarına entegre ettiği Cezayir'i kaybetmek, Paris'in ve Cezayir'de ikamet eden bir milyonun üzerindeki Fransız yerleşimcinin diğer adıyla "kara ayak"ın tahammül edebileceği bir durum değildi. Dolayısıyla Fransa ordusu, UKC'nin eylemlerine şiddet ve baskıyı artırarak karşılık verdi.
Paris yönetimin Cezayir'de başvurduğu şiddet, yıldırma ve işkence yöntemleri yerel düzeyde Cezayirlilerin UKC arkasında saflarını sıklaştırdı ve Cezayir'in bağımsızlık mücadelesine uluslararası desteği beraberinde getirdi.
1954 yılının sonlarında Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başlamasıyla kardeşinin Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne katılması Cemile’nin cepheye dahil olmasında etkili oldu.
Fransızların Ulusal Kurtuluş Cephesi militanlarına dönük zalimce uygulamaları genç direnişçilerin eylemlerinin şiddetini gittikçe artırmalarına neden oldu. Fransızlarla savaşırken ağır yaralanarak sakat kalan direnişçilerden birinin giyotinle idam edilmesi zalimce uygulamaların örneklerinden sadece biriydi. Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin bu uygulamaya cevabı; giyotinle idam edilen her bir mensubuna karşılık ayrım gözetmeksizin 100 Fransızın öldürüleceğini duyurmak oldu. Silahlı mücadele biriminin lideri Yusuf el Saadi vasıtasıyla silahlı mücadeleye katılan Cemile, ekibe katıldığında 21 yaşındaydı.
1956 yılının sonlarında, Yusuf el Saadi çoğu gençlerden oluşan Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin emelleri için canını feda etmeye hazır Cezayirlilerden oluşan 1400 kişilik iyi organize olmuş bir ekip oluşturdu. Yusuf el Saadi ile derin bağları bulunan Cemile Buhayrad, gözü kara kadın militanların ekibe dahil edilmesinde kilit rol oynadı.
Cemile Buhayrad, 1957 yılı içinde, bir diğer özgürlük savaşçısı 19 yaşındaki Cemile ile birlikte bir kafeyi bombaladı. Bombalı saldırıda 11 Fransız yaşamını yitirdi.
1957 yılında, Kasbah’da planlanan büyük gösteriden önce Fransızlar tarafından tutuklandı ve planlanan gösteriyle ilgili bilgi vermesi için işkence gördü, vücuduna elektroşok verildi. İşkence altındayken Fransızlara hiçbir bilgi vermedi ve sürekli “Cezayir bizim annemiz” demeyi sürdürdü. Bu dayanılmaz işkencelere rağmen Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni ele verecek hiçbir gizli bilgiyi ifşa etmedi. Bu eşi görülmemiş işkenceler 17 gün boyunca sürdü. Cezayir’in bağımsızlığı için hayatlarını hiçe sayan diğer kadınların varlığı Cemile’ye güç verdi, aynı zamanda ona ilham kaynağı oldu.
Cemile Buhayrad, 1957 Eylül’ünde ele geçirilemeden önce Yusuf el Saadi ve ekibinin Buhayrad’ı askerî
hastaneden kurtarmak için pek çok girişimi oldu. Buhayrad, Fransızları Yusuf el Saadi’ye götürme vadiyle kandırıp Buhayrad’ı getiren Fransız güçlerini pusuya düşürmeyi içeren bir kaçış planı mesajı aldı. Ancak bu teklifi kendi özgürlüğüm için herhangi bir dava arkadaşımın hayatını riske atamam diyerek reddetti. Onu kurtarmaya yönelik bir başka girişim de, Fransız askerlerinin Ulusak Kurtuluş Cephesi militanlarının gelmesinden hemen önce onu askerî bir araçla başka bir yere naklettikleri için hayal kırıklığına uğramıştı.
O dönemde, Fransız avukat Jacques Vergès, Cezayirli milliyetçilerin mücadelelerine alaka duymaya başladı ve Buhayrad’ın davasını duydu ve onu temsil etmeye karar verdi. Yaşanan bu tarihî duruşmada, Vergès, Fransız hükumetini suçladı ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak için Cemile Buhayrad adına bir kampanya başlattı. Avukatının tüm uğraşlarına rağmen Cemile suçlu bulundu ve giyotinle idam cezasına çarptırıldı.
Bununla birlikte, bu zamana kadar hem Fransız hem de uluslararası kamuoyu, ulusal özgürlük hareketini ortadan kaldırmak için insanlara çeşitle işkence yöntemlerinin uygulandığı bitmek tükenmek bilmeyen bu savaşa karşı durmaya başladı. Fransız hükumeti içeride ve dışarıda Buhayrad lehine oluşan havayı görmezden gelemedi. Buhayrad’ı idam cezasına çarptırmanın kamuoyunda rahatsızlık uyandıracağının anlaşılması üzerine cezayı uygulamaya koymadı.
Vergès, Buhayrad’ın neden idam cezasına çarptırılmaması gerektiğini anlatan bir savunma kaleme aldı. Bunun yanında, Fransız hükumetini Buhayrad’ın öldürülmemesi için ikna etmeye çalışan pek çok grup kuruldu. En dikkat çeken gelişme ise Fas Prensesi Lalla Ayşe’nin, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı René Coty’yle iletişime geçmesi ve Buhayrad’ın ölüm cezasının uygulanmamasını rica etmesiydi.
İdam cezasının iptalinin ardından Buhayrad, 1962 yılına kadar cezaevinde kaldı. Cezayir’de sular durulduktan sonra diğer Cezayirli mahkumlarla birlikte serbest bırakıldı.
Vergès, aracına ve oturduğu daireye bomba yerleştirilmesi de dahil pek çok başarısız suikast girişimi düzenlediğini iddia ettiği Fransız yönetiminin hedefinde olduğunu açıkladı. Cezayir’in bağımsızlık ilanından 1 yıl sonra Fransız avukat Jacques Vergès’in Müslüman olması ve Mansur adını almasıyla Cemile Buhayrad ve Vergès dünya evine girdi ve iki çocukları oldu.
Buhayrad ve komünizmi savunan kocası Cezayir’in sorunlarının birçoğunun Marksist perspektiften anlaşılabileceğine inanıyorlardı. Buhayrad, Cezayir’in bağımsızlığını kazandıktan sonra kurulan Ulusal Meclis için yapılan seçimlerde başarısız oldu ve sandalye kazanamadı. Kocası ve Yusuf el Saadi’nin eski militanlarından Zehra Drif’le ile birlikte Révolution africaine isimli bir dergi yayınladı. Cezayir'in bağımsızlığının ilk günlerinin umutlu hayalleri hızla yok oldu. 1963’te Komünistlerin ve diğer solcuların tasfiyesi Buhayrad’ı ve kocasını Révolution africaine dergisinden ayrılmaya zorladı.
Vergès’le 7 yıl geçiren ve 2 çocuğa sahip olan Buhayrad, 1970 yılında kocasından ayrıldı ve kozmetik ürünler satan bir girişime dahil oldu. Buhayrad, politik arenadan çekildi. Kendini çocuklarını büyütmeye ve sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeye adadı.
Cezayir’in bağımsızlık kazanmasının ardından Cemile, Cezayir Kadınlar Birliği başkanlığına seçildi ve burada çalışmalarına devam etti.
85 yaşındaki Cemile Buhayrad’a Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından birinci derece Tunus Cumhuriyet Nişanı takdim edildi.