Fas’ın bağımsızlık kahramanı: Abdulkerim Hattâbî
Ömrünü siyasî ve askerî mücadeleyle geçiren Fas’ın bağımsızlık savaşçısı Abdulkerim Hattâbî, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı savaşın unutulmaz isimlerinden biri olarak, hâlâ İslâm dünyasına örnek olmaya devam ediyor.
Fas’ın bağımsızlık savaşçısı Abdulkerim Hattâbî, 1882 yılında ülkenin kuzeyindeki Rif bölgesinin Ajdir şehrinde doğdu. Rif’in en önemli ve en güçlü ailesi olan Vuryagel ailesine mensuptu. Abdulkerim Hattâbî çocukluk yıllarını ülkesinde geleneksel bir eğitim alarak geçirdi. Eğitimini, Tetilla ve Fes’de, en son ise Melilla'da (İspanya’nın Kuzey Afrika’daki toprağı) lise derecesini alana kadar sürdürdü. Salamanca'da (kuzey-batı İspanya) üç yıl boyunca üniversiteye devam etti ve burada üniversite diplomasını aldı.
Abdulkerim Hattâbî üniversite mezuniyetinden kısa bir süre sonra öğretmen oldu ve Melilla'da 1907-1913 yılları arasında Müslüman toplumuna dersler verdi. Aynı zamanda, 1910'da Sivil İşler Merkezi Yönetimi’nde ( İspanyol eğitimini organize eden kurum) çevirmen ve editör oldu. Çünkü çok iyi derecede İspanyolca ve Fransızca bilmekteydi. Aynı zamanda İspanyol gazetesi Telegrama del Campagne için muhabir olarak çalışan Abdulkerim, bu gazetede Arapça olarak yazdığı yazıları yayımladığı bir köşeye de sahipti.
Abdulkerim Hattâbî 1913'te Melilla'da kadı olarak görevlendirildi. Bir yıl sonra, 32 yaşındayken İspanyol yönetimi altında olan baş yargıçlığa terfi etti. Fransa’nın, İspanya ile anlaşarak ülkenin kuzey bölgesini işgal etmeye başlaması, Abdulkerim’in İspanyollara karşı duyduğu sempatiyi de yok etmişti.
- İspanya’nın, bölgedeki aşiretleri birbirine düşüren bir siyaset takip etmeye başlaması, Abdulkerim’in duruşunu daha da sertleştirmesine yol açtı.
Bu süreçte patlak veren Birinci Dünya Savaşı’nda, normalde Fransa koruması altında bulunan Fas merkezi yönetiminin aksine, Rif bölgesi Fransa’ya karşı Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu’yla birlikte hareket etmeye başladı. Çoktan aktif bir şekilde kendini göstermiş olan Abdulkerim, Almanya ve Osmanlı’ya karşı desteğini ifade ettiği için tutuklandı ve hapse atıldı. Hapsedilmesinden bir yıl sonra, 1916’da hapishaneden kaçarak kurtuldu, mücadelesine devam etti.
Savaş sona ermesine rağmen, Rif bölgesinde İspanyollara ve Fransızlara karşı direniş artarak sürüyordu. Bu sırada babası vefat eden ve ailesinin başına geçmek durumunda kalan Abdulkerim, bölge kabilelerini ortak mücadeleye ikna ettikten sonra, 1920’de Rif’ten topladığı 200’e yakın askerle, stratejik önemdeki Tafersit’i ele geçirdi. Bu zafer, Fas’ın bağımsızlığına giden yolda, büyük bir aşamaydı. Tarihler 22 Haziran 1921’i gösterdiğinde, Abdulkerim’in komutasındaki ordu, Annoual’da General Silvestre komutasındaki İspanyol ordusunu yenilgiye uğrattı. Abdulkerim artık bütün Fas halkının tanıdığı ve sevdiği bir kahramandı.
Bu büyük ve önemli zaferden kısa bir süre sonra, Abdulkerim, Kuzey Afrika’nın ilk cumhuriyetinin kurulduğunu ilân etti. Cumhuriyetin kuruluş metninde, Abdulkerim şunları söylüyordu: “Bizler, 1921’in Temmuz’unda kurulan Rif Cumhuriyeti hükümetinin temsilcileriyiz. Rif bölgesinin Fas’ın bir parçası olduğunu düşünenler yanılıyor. Coğrafi olarak, cumhuriyetimiz Afrika’nın bir parçasıdır.” Abdulkerim böylece siyasî hâkimiyetini duyurduktan sonra, kendisi “Emir” unvanını aldı. Fas’ın genel yöneticisi krala karşı, siyasî bir hamleydi bu şüphesiz. Rif Cumhuriyeti’nde bir hükümet, bir de meclis oluşturuldu. Meclis, bölgede bulunan kabile liderlerinden ve temsilcilerinden oluşuyordu.
Tarihe “Rif Savaşı” olarak geçen bağımsızlık sürecinin sonrasında, bölgede yapılan nüfus sayımına göre Rif’in nüfusu 3 milyona ulaşmıştı. Cumhuriyet sınırları içinde 18 kabile yer alıyordu. Bölgenin kalkındırılması, demiryolu ve karayollarıyla donatılması, ekonomik yönden zenginleştirilmesi gerekiyordu. Abdulkerim, tüm bu alanlarda İslâm’ın temel ilkeleriyle de uyuşmasına dikkat ettiği bir program hazırladı.
Bu gelişmelerin hepsi her ne kadar İspanya’ya ait sömürge bölgesinde gerçekleşmiş olsa da kurulan cumhuriyetin başarısı Fransız idaresini de telaşlandırmış ve cumhuriyetin kendileri için bölgedeki en büyük tehdit olduğunu görmüşlerdi. Bu bağımsızlık mücadelesi her an Fransa’nın hâkim olduğu bölgeler için de bir örnek teşkil edebilirdi. Bu yüzdendir ki Fransa ivedilikle İspanya ile birlikte beraber Rif Cumhuriyet’ine karşı 1925 yılının sonbaharında büyük bir saldırı gerçekleştirdi.
Abdulkerim Hattâbî ise bu saldırılara karşı büyük bir mücadele örneği göstermiş, bu küçük bölgeyi iki büyük devlete karşı örneği az görülecek şekilde savunmuştur.
Hatta bu başarı sonrası Fransa’nın Fas’taki meşhur valisi Louis Hubert Gonzalve Lyautey başarısızlığı yüzünden görevden alınmıştır. Göreve yeni gelen vali ise Fransa’nın meşhur mareşali Philippe Petain’dir.
Bu zamana kadar birlik içinde cumhuriyeti savunan Abdulkerim, bölgede bulunan bazı İslâmî topluluklar ile problem yaşayınca bazı sürtüşmeler meydana geldi. Bu sürtüşmeleri fırsat bilen Fransa, Birinci Dünya Savaşı’nda Gelibolu’da yaptığı kendi kara birliklerinin yine kendi topları tarafından bombardımana uğraması, su sıkıntıları ile karşılaşmaları gibi hatalardan da ders çıkarıp İspanya’yı da yanına alarak Abdulkerim’in birliklerine karşı büyük bir taarruz başlattı.
1925 yılının eylül ayında, Fransa Hava kuvvetlerinin desteği ile Şafşavan bölgesi karadan ve havadan yoğun saldırı altına alındı. İspanya birliklerine de Albay Franco liderlik ediyordu. İspanya birlikleri de Tetvan civarında, Rif birliklerine karşı başarılar elde ediyordu. Bölgede bulunan bu iki büyük komutan daha sonraki dönemde ülkelerinin önemli şahsiyetlerine dönüşecekti. Abdulkerim ise elinde bulunan kısıtlı imkânlar ile bu iki devlet ve generalleri ile savaşıyordu.
Bu yoğun saldırılara Rif Cumhuriyeti fazla dayanamadı ve 27 Mayıs 1926'da cumhuriyet feshedildi. Abdulkerim Hattâbî ise ailesi ve en yakınları ile birlikte 1947'ye kadar Hint Okyanusu’nda bulunan Fransız adası Reunion’a sürüldü. Orada yirmi bir yıl kaldı. Daha sonra Fransa Marsilya’ya gitmesine izin verildi ancak o kaçarak Mısır’a sığındı. Mısır’da Abdulkerim Hattâbî’ye karşı yoğun bir ilgi vardı. Büyük bir saygı ve sevgi ile karşılandı.
Abdulkerim Hattâbî Mısır’da da çalışmalarına devam etti. Tunus’un ilk Cumhurbaşkanı Habib Burgiba ve Fas’ın ilk siyasal partisi olan İstiklal’in kurucusu Allâl el Fâsî gibi Kuzey Afrikalı milliyetçiler ile birlikte, vefat edene kadar başkanlığını yapacağı Mağrip Kurtuluş Komitesi’ni kurdu. Abdulkerim, bu harekette de kendi tarzını sürdürdü. Hiçbir zaman Batılı güçlere karşı taviz vermeyen bir kişi oldu. Hatta bu sebepten ötürü dava arkadaşları ile fikir ayrılıklarına da düştü.
Kuzey Afrika’nın diğer önemli isimlerinden olan Abdülhalik Torres aynı zamanda dönemin Fas Krallığı Kahire elçisiydi. Ek olarak komite çalışmalarında da Abdulkerim ile birlikte çalışmıştı.
- Abdülhalik Torres girişimleri neticesinde, Fas Kralı Beşinci Muhammed ile Abdulkerim Hattâbî 1960 yılının ocak ayında görüştüler. Görüşme sonunda Kral, Abdulkerim’i ülkeye davet etmiş ve Abdulkerim’in ülkesine dönmesini istedi.
- Ancak Abdulkerim, Fas’ın görünürde bağımsızlığını kazandığı halde, Fas ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinin gerçek anlamda bağımsız olmadığını düşündüğünü belirterek bu talebi reddetti.
Abdulkerim Hattâbî 1962 yılında Kral İkinci Hasan’ın ülkenin anayasası olarak önerdiği metni, “Tek bir partinin rızası olmadan başarı kazanamayan, yöneten ve yönetilen bir sözleşme” olarak değerlendirdi. Ona göre bu anayasa, açıkça “egemen iradesine uygun olarak bir zulüm rejimi kurmak ve onu kontrol etmek” çabası idi.
Siyasî ve askerî mücadeleyle geçirdiği ömrünü Kahire’de tamamlayan Abdulkerim Hattâbî, 6 Şubat 1963’te vefat etti. Faslıların kendisini andığı şekliyle Abdulkerim, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı savaşın unutulmaz isimlerinden biri olarak, hâlâ İslâm dünyasına örnek olmaya devam ediyor.