Bağımsızlıktan günümüze Özbekistan'ın serüveni
36 milyon nüfusuyla Orta Asya’nın en kalabalık ülkesi olan Özbekistan'ın, doğal kaynakları, köklü İslâmî gelenekleri ve stratejik ehemmiyetli coğrafyası ile, iyi bir yönetim stratejisi izlendiği takdirde önümüzdeki yıllarda İslâm coğrafyasının yıldızlarından birisi olması muhtemeldir.
17 Mart 1991’de son bir şans olarak “belki devam eder” diye Sovyetler Birliği’nin korunması için yapılan referandumda katılımcılara şu soru sorulmuştu: “Eşit ve egemen cumhuriyetlerin yenilenmiş federasyonu olarak Sovyetler Birliği’nin korunmasını uygun görüyor musunuz?”
- Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde referanduma katılanların %95’i birliğin devam etmesi yönünde oy kullanmıştı.
Lakin, tarihler 8 Aralık 1991'i gösterdiğinde Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Ukrayna ve Beyaz Rusya devlet başkanlarıyla bir araya gelerek Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni (SSCB) resmen dağıttıklarını duyurduklarında, artık Orta Asya’da bağımsız "Özbekistan" diye bir cumhuriyet kurulmuştu bile. Zaten fiilen dağılmış olan SSCB’nin dağılışının resmî olarak duyurulmasını beklemeden, birliğin bir çok üyesi gibi Özbekistan da 31 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmişti.
“Sovyetler Birliği, istemeden Orta Asya’da muazzam bir ulus imal etme aracı oldu” der Oliver Roy. Hakikaten, Sovyet sistemi ulus devletten bihaber olan bir bölgeye ulus devlet modelini yerleştirmişti.
Batılıların bile şaşkınlıkla izledikleri Sovyetler'in hızlı dağılma süreci gerçekleştiğinde Orta Asya ülkeleri kendi istekleri dışında oluşmuş ulus devlet modelinin tüm gerekliliklerini kendi evlerinde hazır buluvermişlerdi. Sovyetler'in oluşturduğu bürokratik kurumlar, idari yapılar, parti teşkilatları, kültürel bağımsızlık ve her ülkenin ismine has milliyetçilik ideolojileri, bağımsızlık ilan edildiğinde ufak renk değişimleriyle millileşmiş oldu.
29 Aralık 1991’de bağımsızlık sonrası Özbekistan’da yapılan ilk cumhurbaşkanlığı seçimini Sovyetler'in yerel bürokratik elitlerinden olan Özbekistan Komünist Partisi birinci sekreteri, yani Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti’nin başkanı olan İslam Kerimov kazandı. Kerimov’un %87’lik rekor bir oy aldığı seçimde milliyetçi-muhafazakar cephenin temsilcisi, Erk Partisi lideri Muhammed Salih %12,5 oy almıştı.
Seçim sonrası ipleri eline alan İslam Kerimov, Sovyetler'in dağılmasıyla ortaya çıkan tek kutuplu dünyanın empoze ettiği liberal demokratik bir Özbekistan’ın temellerinin atıldığı yönünde sinyaller verdi. Demokratik seçim, serbest pazar ekonomisi, insan hakları ve laiklik gibi kavramları hayat geçirme konusunda azmini dile getiren İslam Kerimov, otoritesini kurup sağlamlaştırdıktan sonra Batı tarzı siyasal demokrasinin bu bölge için uygun olmadığına dair düşüncelerini uygulamalarıyla gösterdi.
- Stalin’den miras kalan sınır problemleri ve etnik gerginlikler, komşu Tacikistan’daki iç savaş, İslâm’ın kamuda daha görünür olması, yükselen milliyetçilik, uluslararası çıkar çatışmaları gibi bir takım unsurlar Kerimov yönetiminin en çok zorlandığı konular oldu.
İçeride bu konuların çözümünde ve yönlendirilmesinde zaman zaman şiddete başvurulurken dış politikada da zikzaklı bir çizgi kendisini gösterdi. Tekrar oluşacak Sovyet tipi bir yapının endişesi, İslam Kerimov yönetiminin Rusya’ya karşı mesafeli bir tutum takınmasına sebep oldu.
Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin önderliğinde SSCB’nin devamı olarak nitelendirilen Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) katılmayı reddeden İslam Kerimov süreç içerisinde ABD ile daha yakın ilişkiler kurmaya başladı. 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Afganistan’a başlatılan işgal sürecinde hava üslerini ABD’ye açan Özbekistan, Batı ile daha da yakınlaştı. İçeride yükselen İslâmcı muhalefet ve toplumun memnuniyetsizliğine karşı yürütülen güvenlikçi politikalara Afganistan işgaline verilen destekten dolayı Batı’nın ses çıkarmaması, Kerimov yönetiminin de işine geliyordu. Yeltsin hükümeti ile soğuk ilişkiler kuran İslam Kerimov, 1999’da Vladimir Putin’in iktidara gelişi ile Rusya-Özbekistan arasında sıcak ilişkilerin başlamasına ön ayak oldu.
Putin’le yükselişe geçen Rusya’nın Orta Asya’da yeniden nüfuz mücadelesine girişmesi, Özbekistan’da patlak veren Andican olaylarıyla aynı tarihlere denk geliyordu.
13 Mayıs 2005'te, bahsedilen güvenlikçi politikalar sebebiyle Özbekistan’ın Andican kentinde Ekremiler grubuna mensup 23 kişinin yargılanmasını protesto eden bir grupla hükumet güçleri arasında çıkan çatışmada yüzlerce insanın öldürülmesi ve sonrasında yaşanan tutuklama olayları, bir anlamda Batı ile Özbekistan yönetimi arasında iplerin kopmasına da sebep oldu.
Andican’daki çatışmalarda 1000’e yakın sivilin öldürülmesi uluslararası haber merkezlerinin de Özbekistan’a bakışını değiştirdi ve Batı’nın gözünden düşen İslam Kerimov, yönünü Putin Rusya’sına çevirdi. Rusya ile politik yakınlaşma kendisini Özbekistan’ın Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşması ve Avrasya Ekonomi Topluluğu’na üye olmasıyla gösterdi. Afganistan işgali nedeniyle ABD’ye tanzim edilen askeri üs kapatıldı ve akabinde Özbekistan, Çin’in önderliğinde Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katıldı.
Tarihler 2 Eylül 2016’yı gösterdiğinde uluslararası ajanslar İslam Kerimov’un ölümünü "son dakika" haberi olarak duyurdular.
İslam Kerimov’un ölümü sonrası 14 Eylül 2016’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan eski başbakan Şevket Mirziyoyev’in gelişinin Özbekistan’a neler katacağı ve nasıl bir değişim yaşanacağı herkesin merak konusuydu. Uluslararası kamuoyu ve Özbek halkının beklentilerini karşılayacak gelişmeler kısa sürede kendisini göstermeye başladı.
- Otoriter bir yapının sona ermesini isteyen ve bu yönde çabalar harcayan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in göreve gelir gelmez attığı en önemli adımlardan biri, daha önce bir takım sıkıntılar yaşanan komşu ülkelerle ilişkileri tekrar düzeltmek oldu.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’le sıcak, ikili ilişkiler, uzun yıllardır sınır sorunlarının yaşandığı Kırgızistan ve Tacikistan’a resmî ziyaretler ilişkilerin kısa sürede normalleşmesine sebep oldu.
Kerimov yönetimi tarafından tek taraflı kapatılan Özbekistan-Kırgızistan ve Özbekistan-Tacikistan sınır kapıları tekrar açıldı.
ABD ve Rusya ile sıcak temaslar, ülkeye yabancı yatırımların teşvik edilmesi için gösterilen çabalar da, Orta Asya’nın en kalabalık ülkesi olan Özbekistan için yeni bir sayfanın açıldığının işareti oldu.
Yeni cumhurbaşkanının içeride de eski rejim kalıntılarına yönelik temizleme siyaseti halk tarafından takdir gördü. Uzun bir dönem İslam Kerimov’un sağ kolu olarak faaliyet gösteren ve adı siyasi tutuklulara yönelik işkenceleri organize etmekle anılan Özbekistan Ulusal Güvenlik Servisi Şefi Rüstem İnoyatov, 23 yıllık görevinden azledildi. Bunun yanı sıra uzun yıllar siyasi tutuklu olarak hapishanelerde yatan muhalefet partisi temsilcileri ve dini faaliyetlerinden dolayı özgürlüğü elinden alınmış insanlar da Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in kararlarıyla serbest bırakıldılar. Batılı insan hakları gözlemcilerinin Özbekistan’da yasaklanmış faaliyetleri de tekrar başlatıldı.
Mirziyoyev'le dönüşüm yaşanan Türkiye ilişkileri
Ortaya çıkan bu olumlu havanın en çok hissedildiği ülkelerden birisi de Türkiye oldu.
Bağımsızlığını ilan ettiğinde Özbekistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri olan Türkiye, ilk yıllarda hem Turgut Özal, hem de Süleyman Demirel’in şahsi ziyaretlerle iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için gösterdiği gayretler, Özbek muhaliflere Türkiye’nin kucak açması sebebiyle Kerimov yönetiminin suçlayıcı çıkışlarıyla sekteye uğramıştı.
1994 yılında Ankara’daki büyükelçisini geri çeken Özbekistan, 16 Şubat 1999'da Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'a yönelik suikast girişimine Türkiye vatandaşlarının da katıldığını iddia ederek Türkiye'deki tüm Özbek öğrencileri ülkeye geri çağırdı. Resmî ilişkilerin en alt seviyelere indiği yıllarda dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ilişkileri tekrar rayına oturtmak için 2003 yılında Taşkent’e resmî ziyarette bulundu.
- 2005 yılında Andican’da yaşanan olaylar sebebiyle Türkiye’nin Özbek yönetimini eleştiren tutumu ve olayla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamada Türkiye’nin Özbekistan aleyhine oy kullanması ilişkileri en dip seviyeye indirdi.
İslam Kerimov’un ölümü sonrası, henüz Özbekistan’da yeni cumhurbaşkanı seçilmeden, bu sefer cumhurbaşkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan Taşkent’i ziyaret ederek iki ülke arasındaki ilişkilere ne kadar önem verdiğini gösterdi.
Şevket Mirziyoyev’in cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, Ekim 2017’de Türkiye’ye resmî ziyarette bulunması, Özbekistan’dan Türkiye’ye 20 yıldaki en üst düzey ziyaret oldu. Ziyaret sonrası Özbekistan Türkiye vatandaşlarına yönelik vize muafiyetini yürürlüğe koydu. Karşılıklı ilişkiler, Nisan 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kalabalık bir heyetle Özbekistan’a resmî ziyarette bulunması ile doruğa ulaştı.
Görüşmede cumhurbaşkanı Mirziyoyev Türk iş adamlarına hitaben yaptığı konuşmada, ülkesinin kendisinden önceki sürecini özetler nitelikte şu cümleyi kullandı: “Bizler çok hata yaptık. Bir kez daha tekrar ediyorum. Türk iş adamlarına yapılan ihanet, devlet politikasına ihanet olacaktır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde bir çok ikili anlaşmanın imzalanması ve cumhurbaşkanları arasında kardeşçe tavırların gösterilmesi, yakın gelecekte iki ülke ilişkilerinin seyri açısından da önemli bir ipucuydu.
Özbekistan ekonomisi
Sovyetler döneminde Özbekistan denilince uçsuz bucaksız pamuk tarlaları akla gelirdi. Şimdi de dünyada pamuk üretiminde 5'inci sırada, ihracatında ise 2'nci sırada bulunan Özbekistan, yeni cumhurbaşkanı ile birlikte yerli tekstili desteklemek amacıyla pamuk ihracatını durdurmayı planlıyor.
En yüksek kaliteli altın rezervlerine sahip olan Özbekistan, mevcut doğal altın rezervlerinin sadece %20’ni kullanmaktadır. Mevcut altın rezervlerine göre dünyada 4'üncü sırada bulunan Özbekistan, bakır rezervlerine göre ise 10'uncu sıradadır.
- Orta Asya’daki tek uranyum üreticisi olan Özbekistan’ın enerji rezervi, ülke ekonomisinin en az 100 yıllık ihtiyaçlarını karşılayabilecek güçtedir.
Doğalgaz üreten ülkeler arasında ilk 10'a giren ve toplam doğalgaz rezervleri 6,25 trilyon metreküp olarak tahmin edilen Özbekistan'da yıllık ortalama 65 milyar metreküp doğalgaz üretilirken, bunun önemli bir kısmı ülke içinde tüketiliyor. Gayri safi yurt içi hasılası 2016’da 67,22 milyar dolar olan ülkede kişi başına düşen millî gelir 2 bin 220 dolar civarındadır.
Çok eski tarihi yapıların bulunduğu Özbekistan dünya genelinde "en fazla tarihi esere sahip olan ilk 10 ülke" arasında yer alıyor. Yeni dönemde bir çok ülkeye uygulanan vizelerin mevcut yönetim tarafından kaldırılması Özbekistan’a turist akınını da beraberinde getirdi. Ocak 2018’de Özbekistan Turizm Bakanlığı ülkeye gelen turistlerin büyük çoğunluğunun Müslüman ülkelerden oluştuğunu dile getirerek, Müslüman turistlere yönelik yeni teşvik edici adımların atılacağını duyurmuştu.
Dünyanın en eski şehirlerinden olan Semerkand ve Buhara, İslâm sanatının en nadide yapıtlarıyla da Müslüman turistleri kendine çekmektedir. Hive kenti de, yine İslâm kültür ve sanatının seçkin eserlerini barındırmaktadır.
36 milyon nüfusuyla Orta Asya’nın en kalabalık ülkesi olan Özbekistan'ın, doğal kaynakları, köklü İslâmî gelenekleri ve stratejik ehemmiyetli coğrafyası ile, iyi bir yönetim stratejisi izlendiği takdirde önümüzdeki yıllarda İslâm coğrafyasının yıldızlarından birisi olması muhtemeldir.