Anadolu'nun sesi: Müzik Müzesi
Gelin, bir zaman tüneli gezintisine çıkalım ve notaların, ritimlerin, tınıların kıvrak dansına tanıklık edelim. İşte karşınızda, Cumhuriyet tarihinin soluklarını taşıyan duvarların arasında, müzik tarihine ışık tutan bir hazine: Müzik Müzesi!
Müzede, bir kimya mühendisinin tutkusuyla yeşeren, Oğuz Elbaş'ın müzik sevdasıyla filizlenen yaklaşık 300 çalgı aleti sergileniyor. Anadolu topraklarının derinliklerinden yükselen melodiler, dünyanın dört bir yanından gelen enstrümanlarla birleşerek, ziyaretçilere zamansız bir senfoni sunuyor. Elbaş'ın, Anadolu'nun dört bir yanını dolaşarak oluşturduğu 2 bin fotoğraflık arşiv, müzenin enstrümanlarının sınıflandırılmasında bir pusula işlevi görüyor. Elbaş'a göre, belgeler ve fotoğraflar, tevatürün ötesinde, müziğin ruhunu yakalamanın anahtarı. "Belgeniz yoksa sözünüz yoktur," diyor Elbaş ve ekliyor: "Müziği anlamak için çalgılar yapı taşıdır." Anadolu'nun 12 bin yıllık müzikal geçmişi, bu müzede ziyaretçilere göz kırpıyor. Çünkü Elbaş'a göre Türkiye, müzik tarihinin zenginliğini korumalı, geliştirmeli ve dünyaya anlatmalı. Bu mekan, sadece bir sergi alanı değil, aynı zamanda bir öğrenme ve keşfetme laboratuvarı. Müzik tarihimizin, özellikle de Anadolu'nun hikayesini anlatma görevini üstlenmiş durumda.
Müzik Müzesi olarak düzenlenen Muallim Mektebi binası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonuyla sanatçı yetiştiren bir mekan olmuş, şimdi ise Mamak Belediyesi'nin titizlikle yürüttüğü restorasyonlarla sanat kurslarına ev sahipliği yapıyor. Bu tarihi yapı, hem geçmişe saygıyı hem de geleceğe umudu simgeliyor.
Müzik Müzesi, tarihle, kültürle ve sanatla dolu bir mekan olarak, ziyaretçilerine sadece gözle görülebilen bir sergi değil, aynı zamanda ruhla hissedilebilen bir deneyim sunuyor. Müzik, Musiki Muallim Mektebi'nin tarihine yeni bir soluk katarken, ziyaretçilerine de geçmişin melodilerini, bugünün anlamını ve yarının ilhamını fısıldıyor.