🗨 “Bir insanın yeryüzünde, başına gelebilecek en büyük musibet anlamlandırma yetisini kaybetmesidir." İhsan Fazlıoğlu
📌 Çocukluktan erişkinliğe atılan bir adım olarak görülür hep anlam arayışı. Biz buna çok katılmıyoruz. Aksine hayatı merak duygusuyla anlamaya çalıştığımız zamanlarımızdı çocukluğumuz. Bu yüzden “En iyi filozoflar çocuklardır." deriz ya hatta. Çocukluktan ergenliğe geçeriz sonra. Bağ kurduğumuz şeyler çoğalır, duygusal zafiyetlerimizle tanışır, hayatın getirdikleri karşısında afallar ve onun üzerine gitmeye başlarız. Ölümüne savaşırız anlam arayışıyla ve varoluşsal sancılar eşliğinde yetişkinliğe erişiriz. Artık hayat bütün yoğunluğuyla biner omuzlarımıza. Devamlı yetişmemiz gereken yerler, bitirmemiz gereken işler ve sürdürmemiz gereken ilişkiler kovalar peşimizi. İşte bu noktada yaşam serüvenimizin başından itibaren süregelen anlam arayışının oturduğunu sanır ve “Ben ne yapıyorum, ne için buradayım, bütün bunlar ne ve neden yaşanması gerekiyor…" gibi sorular, yalnızca zaman kaybına dönüşür. Bununla beraber anlamsızlıklar içinde debelenir durur ve kendinin bile farkında olmadığın basit bir aldanış içinde devam ederiz hayatımıza. Bu büyük musibetin hastalığı sarar tüm zihnimizi ve acınası bir yerden bakmaya başlarız hayata. Bu yüzden anlam arayışını yitirmeden onun sağladığı misyonla şekillendirelim hayatımızı. Çünkü bu anlamsızlık hastalığı yalnızca kendimize değil çevremize de büyük zararlar veriyor maalesef.