Jorge Luis Borges, yani cenneti bir kütüphane olarak düşleyen adam, bizce haklı. ☀⠀ ⠀ 📍Jorge Luis Borges, 1899 yılının Buenos Aires'inde, hâlihazırda iki dilin konuşulmakta olduğu bir eve doğar. Özellikle onun gibi dünya tecrübesini içselleştirerek ilerleyen birisi için iki dil, iki dünya anlamına gelmektedir; böylelikle zihni henüz bir çocukken çift yönlü çalışmaya başlar. İleriki yaşlarında babasının görme yetisinin azalması üzerine Cenevre'ye taşınırlar.⠀ ⠀ 🌿Bitkilerin yanlarındaki diğer bitkilere doğallıkla yönelip eğilmeleri gibi insanlar da bulundukları mekânlarla birlikte büyür, içinde yaşadıkları şehirlerin yazgılarından pay alırlar. Bu sebeple Cenevre şehrinin de Borges'in hayatında manevi bir karşılığı oluşur. Yetiştiği kültür, içine doğduğu kültürden ayrışır; Cenevre'nin çok kültürlü, kozmopolit yapısından ister istemez etkilenir, Fransızca, Latince ve Almanca dillerini bu şehirde öğrenir. ⠀ ⠀ 📌I. Dünya Savaşı'ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya'ya taşınırlar. Orada artık düşünsel düzlemde bir duruş edinmiş, edebi çizgisi yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. Bir grubun üyesi olmayı dener, sonraları savunucusu olmaktan utanç duyacağı, modernizme karşı çıkan bir edebi akım olan ultraizme merak salar. Bağımsızlığa olan düşkünlüğü sebebiyle çok geçmeden bağlılıktan ve mensubiyetten sıkılarak yönünü tek başına çizmeye karar verir. ⠀ ⠀ Borges de hepimiz gibi daimi bir dönüşüm hâlindedir ancak kendinde değişimini açıkça dile getirmekten gücenmeyecek bir alçakgönüllülüğü de barındırır. Eski savunduklarını eleştirip onlarla dalga geçebilen, bir önceki bağlılıklarından kolaylıkla bahsedebilen bir yapısı vardır. Kendini "öteki"ne kapatmaz. Hayata ve deneyime karşı bir açıklık olarak adlandırabiriliz bunu. Asıl derdi hakikattir. Gerçeğin nüvesini sezdiği her görüşe yakınlık duyar. 🧡⠀