Lou Salomé, Rus İmparatorluğu'nun gözbebeği şehri olan Sankt Petersburg'da (Petrograd) dünyaya geldi. Çar'ın generallerinden birisinin kızı olması ona entelektüel yaşantısı için iyi bir arka plan sundu. Böylece Zürih'e eğitim için gitti. Daha sonra Roma'da geçen yaşantısında Nietzsche ile tanıştı. Nietzsche, Lou ile geçen tartışma ve sohbetlerinde ona aşık oldu. Lou Salomé, onun teklifini reddetse de hayatına son verme tehdidiyle gelen Frederich Andreas'ı reddedemedi. Bu rızasız ve tek taraflı evliliğe Andreas-Salomé itimat etmedi. Bundan sonraki yaşantısında Andreas-Salomé, psikoloji ile ilgilenerek sahip olduklarını zenginleştirmek istedi. Bu giriş onun ''Psikanalizin Annesi'' olarak anılmasına sebep oldu. O dönem Sigmund Freud ile başladığı mektuplaşmalar bir aşka dönüştü.
Devrinin dehalarını etkisi altına alan ve Freud'un hakkında ''Ona duyduğum hayranlığı ve aşkı söyleyebilmiş olmayı dilerdim.'' itirafında bulunduğu Salomé'nin bütün zaafları ve alışılmışları aşmış ruhu, engel tanımaz bir düşünür olmasına yol açtı. Yine bu engel tanımaz ruhun, ölmeden önce ''Düşüncelerimi serbest bıraksam, aklım kimseyi bulmaz. Tüm bu olup bitenden sonra, en iyisi ölmek...'' dediği aktarılır.