George Sandys de bizimle aynı fikirde. 😌👇🏻⠀ ⠀ 📌İstanbul, Türk imparatorlukları içerisinde en uzun süre başkentlik yapmış kadim bir şehir. Bu şehrin görmek isteyeni, gelip de yaşamak isteyeni elbette sadece bugün için değil tüm tarih boyunca çok oldu. Yolunu İstanbul'a düşüren Avrupalı seyyahlar, İstanbul'u kitaplarında uzun uzadıya anlatmışlar. ⠀ ⠀ 📍George Sandys, 1610 yılında İstanbul'a gelir. İstanbul'da gördüğü her şeyi en ince ayrıntısına kadar notlarına ekleyen Sandys, oldukça hacimli bir seyahatname çıkarır ortaya. Toplam dört ciltten oluşan seyahatnamesi, İstanbul, Mısır ve Kudüs'ü merkeze alarak Osmanlı İmparatorluğunun idari, hukuki, dini ve sosyal yapısını anlatır. ⠀ ⠀ İstanbul'u şöyle anlatır Sandys: “Zannederim biri, bu şehirde yirmi günde yiyeceğini Londra'da bir günde yer. Burada balık yenildiği gibi aynı zamanda halkın çoğu sebze, meyve, soğan, sarımsak, sıkıştırılmamış peynir, un, süt ve baldan yapılmış yiyecekler yemektedir. Böylece onlar her şeyin bol olduğunu bilerek ve güzelliklerini düşünerek, pek az veya hiçbir şey yemeden yaşarlar.” Aile ve sosyal yapıya ilişkin de gözlemleri olan Sandys, “Türkler anne ve babalarına büyük saygı duyarlar, aşağı olanın efendisine saygı duyduğu gibi. Toplumda genç yaşlıya, yaşlı olan da gence layık olduğu üstünlüğü ve değeri verir.” ⠀ ⠀ 💧“İstanbul'un hamamları, camilerinden sonra en mükemmel binalarıdır. Bu millet yıkanmayı çok sever, temizlik ve sağlık için haftada iki gün hamama gidenleri gördüm. Onların su içme ve bol meyve yeme alışkanlığından ileri gelen hazımsızlıkları yıkanmakla giderildiği gibi, spor ve yürüyüşten sonra yıkanmak da vücudu yeniler. Hamamlarda, sabahları erkekler, öğleden sonra kadınlar yıkanmaktadır.” ⠀ ⠀ 🌳Dönemin İstanbul'unun şehir yapısına ilişkin ise Sandys şunu söyler: “Binalar arasında servi ağaçlarıyla İstanbul, ormanda bir şehir gibi görünür.” ⠀ ⠀ 📸: @tariksaroglu