Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başına çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim. Akıllılardan çok farklı olduğumun bilincini her an taşıyarak onları gözetliyorum. Duygularımı ve düşüncelerimi, sürekli, akıllıların dünyasına özgü tarzda kodlamaya çalışıyorum. Başka türlü, iletişim kurmak, konuşmak imkânsız olur. Ben başkalarını gözetlerken, bir başka göz beni gözetliyor. Beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen öteki gözü gözetleyen başka bir göz daha var. Daha ötelerde, beni gözetleyen o öteki gözü gözetleyen, o öteki gözden daha öte bir göz daha var; birçok göz var. Küçük parçalara bölünmüş benliğimin her hücresi ayrı bir realiteyi yaşıyor. Her hücrenin de ayrı bir vicdanı, bir “iç-göz”ü var.