Bir kıtadan çok öte: Afrika
Afrika'da büyük yaralar açan Avrupalı devletler, zulüm ve baskılar, 50 yıllık bir zaman diliminde 32 ülkenin yaşadığı 75'ten fazla darbe... Afrika'da dünden günümüze uzananlar, yaşanacaklar ve Afrika'nın umutlarını anlattığımız GZT’nin yeni yazı dizisi Afrika, ikinci yazısıyla Afrika'ya odaklanmamızı hedefliyor. Afrika, yazı dizimizin ikinci gününde Afrikalılara reva görülenler...
Nasıl başlayalım söze? O kadar önemli bilgiler arasında hangisini ilk sıraya koyalım? Sömürge tarihini mi? Bağımsızlık hareketlerini mi? Hiç birini ayırt edemiyorum. Hangisini birinci sıraya koysam diğerine ihanet etmiş gibi olacağım sanki. Çünkü sömürü zihniyetine benzemekten korkuyor bu kıtada insan. Sessiz kalsak vicdanımız el vermiyor, sırtımızı dönsek birileri sevinecek.
- O yüzden biz yazalım, yazalım ki gönül coğrafyasını azcık da olsa bilelim.
Afrika Talanı
Afrika Talanıyla yapalım girişimizi isterseniz. Pazardan elma alırcasına kapış kapış giden Afrika’yı. Portekizlilerim15. yy. da ufak girişimleriyle başlayan talan, 18. yy. itibariyle zirveye çıkmış, sırasıyla İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya derken birçok Avrupa Devleti, Afrika’da büyük yaralar açmak için sıraya girmişti. Yapılan zulüm ve baskılar karşısında vicdanı hareketlenip kim “dur!” demeye kalksa, eline bir ülke veriliyor, susması sağlanıyordu.
Etiyopya, Kongo, Nijer, Sudan, Fas ile başlayan talan bütün her yere yayılmış, kıtanın doğal ve yer altı kaynakları, insan verimi vs. bütün güzellikleri kapış kapış gidiyordu. Uzun yıllar Arap Devletlerinin köleliğini yapan Afrikalıların, şimdi de binlerce kilometre öteden gelen ne idüğü bilinmez ‘beyaz burjuvalara’‘hizmetkâr’ olunması isteniyordu. İnsanların canına tak etmişti fakat sömürgeci zihniyete karşı koyacak ne güçleri ne de takatleri vardı. Özellikle Osmanlı Devleti’nin himayesinde olan ülke vatandaşları, Türklerin tekrar bu topraklara geri gelmesini beklemeye başlamıştı. Bu hayalden bugün dahi vazgeçmiş değiller.
Afrika'nın toparlanması
Her ne kadar bu durumdan hoşnut olmayan sömürgeciler, savaşın kendilerine verdiği olumsuz etkiler neticesinde Afrika’ya eğilememesi peşi sıra bağımsız devletleri doğurdu. Kıtada bağımsızlığını kazanan devletler, kendi içerisinde koltuk savaşına başladı. Bütün kabileler, “en iyi biz yönetiriz!” düşüncesine kapılınca kavgalar, gürültüler eksik olmadı. Sömürgeci Avrupa devletlerinin kışkırtması, Afrikalıların da onlara ayak uydurmasıyla; Kuzeyden Orta’ya, Batı’dan Güney’e kadar kıtanın her bölgesinde ‘koltuk savaşları’ başladı. Bağımsızlıklarını kazanmışlardı ancak nedense huzuru bir türlü yakalayamıyordu. Devlet tecrübesi olmayan birçok Afrika Devleti, fitne ve fesat karşısında politika üretemeyince her şey üst üste geldi.
Askeri darbeler
1960’lardan sonra askeri darbeleri yaşamayan Afrika ülkesi neredeyse kalmadı. Kıta, kırk elli yıllık zaman diliminde 32 ülkede 75’ten fazla askeri darbelere şahit oldu. Özellikle Fransa’nın sömürüsünde kalmış Afrikalılar askeri darbeleri en çok yaşayan ülkelerin başında geliyor.
Kaç milyon insanın öldüğü muamma
Yaşanan darbeler iç karışıklıkları tırmandırdı, olayları çıkmaza sürüklüyordu. Bu kadar zenginliğin içinde yokluk çekmeye devam edeceklerdi. Bugün dahi devam eden o iç savaşlarda kaç milyon insanın hayatını kaybettiğine dair resmi bir rakam bulunmuyor. Her ne kadar bağımsızlığını kazansalar da, bazı Afrika ülkeleri hala sömürge vergilerini ödemeye devam ediyor. Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon ‘koloni vergisi’ adı altında her yıl yüklü miktarda Fransa’ya sömürge ücreti ödüyor.
"En genç nüfusa sahip kıta"
Bunca kavgalara, savaşlara ev sahipliği yapan Afrika, elbette farklı özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bunların içerisinde en dikkat çekeni nüfus yoğunluğudur. Yüz ölçümü bakımından ikinci büyük kıta konumunda olan Afrika, 1 milyardan fazla insanı içerisinde barındırır. Kıtadaki insanların yüzde 50’si 19 yaş altında olmasıyla, ‘en genç nüfusa sahip kıta’ unvanını elinde bulunduruyor. Afrika, irili ufaklı 54 tanınmış devlet barındırırken, bunların yüz ölçümü bakımından en büyüğü Cezayir, nüfus yoğunluğu açısından ise 200 Milyona yakın kişisiyle Nijerya’dır.
En'lerin kıtası Afrika
En’leriyle de meşhurdur Afrika. Dünyanın en büyük çölü Sahra ve en büyük nehir Nil’i bünyesinde taşır. Yeraltı kaynaklarının en fazla olduğu kıta olan Afrika’da, Dünya’daki tüm madenlerin yaklaşık yüzde 30’una sahiptir. Misalen, Dünya'da bulunan altın madeninin yarısına yakını tek bir ülkeden Güney Afrika’dan çıkarılmaktadır. Ne yazık ki bu zenginliğin içerisinde halk yüzyıllardır sefil bir halde yaşamlarını sürdürmektedir. Öyle ki, 1525 ile 1866 yılları arasında 12,5 milyon Afrikalı kaçırılmış ve köle olarak satılmıştır. Bugün 240 milyon Afrikalı ise yeterli gıda bulamamaktadır. Bu demek değil ki, bütün Afrika bu şekilde. Elbette çoğu ülkenin başkentinde yüksek binalar, lüks evler, avm’ler bulunuyor. Fakat çok değil başkentlerden biraz uzaklaşıp kırsal kesimlere gittiğiniz vakit, belgesellerde karşılaştığınız Afrika sizi karşılıyor.
Afrika'da Fransızca konuşan sayısı, Fransa'dan daha fazla
Afrika diller bakımından da oldukça zengindir. Zira Dünyadaki tüm dillerin 3'te 1'i Afrika'da konuşulmaktadır. Afrika’nın genelinde en çok konuşulan dil sıralamasında Arapça ilk sırayı alırken, onu İngilizce, Svahili ve Fransızca takip ediyor. Şunu belirtmeden de geçmeyelim, Afrika’da Fransa’dan daha fazla Fransızca konuşan insan topluluğu bulunuyor. Bu bilgi, sömürgeciliğin kıtada sadece maddiyatta kalmadığı, kültürel ve sosyolojik yönden de derin yaralar açtığını apaçık ortaya koyuyor.
Her kabinenin kendine özgü işareti var
Farklı kültürlerin entegre olması, şüphesiz Afrika’ya ayrı bir güzellik katıyor. Özellikle kabilelerin yüzlere tebessüm veren dansı, iri takıları, bize çok uzak yaşamlarıyla Avrupalı insanların ilgisini çekiyor. Afrika kabilelerinin hepsinin kendine özgü işaretleri var. Bu kimi kabilede yüzdeki bir çizik olurken kimilerinde de ayağa takılan bir işaret olabiliyor. Nitekim geçtiğimiz yıllarda kıtadaki ilkel kabileler ortaya çıkarılmış, bütün ayrıntısıyla medyada kendine yer bulmuştu. Örneğin; Etiyopya’nın Hamar kabilesindeki evlenme geleneği, duyanları şoke ediyor. Kabiledeki bir erkek evlenmek istediğinde 15 ölü ineğin üstünde yürüyor. Bu yürüyüş kaymadan başarıyla tamamlandığında erkeklere evlenme izni çıkıyor, ayağın kayıp yere düşmen halinde evlenemediğin gibi çevredeki diğer kabile üyelerinden dayak yemek kaçınılmaz sonun oluyor.
*Afrika’dan Bilgiler:
1998 sadece Kongo için değil bütün Dünya için bir milattır. Ülkedeki karşıt görüşlerin 2 sene devam eden sert atışmalar 98’in baharında savaşa dönüşür. Kongo’da savaş öyle büyür ki ölümler ardı arkasına gelmektedir. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı ayırt etmeden herkes ister istemez savaşın bir köşesinde kendine yer bulur. Komşu devletler araya girer. Savaş önlenemez bir boyuta bürünür. 10 yaşındaki çocukların eline dahi silah verildiği bu kanlı savaş, 2003 yılında sona erer. Sonuç ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Sadece 5 yıl süren iç savaşta 5 Milyon insan hayatını kaybeder. Ne yazık ki, Kongo iç savaşı Dünya nezdinde ilgiyi çekmeyi başaramamıştır.
*Afrika’da Bir İnsan:
Hayatı filmlere, kitaplara konu oldu. 95 yıllık hayatına neler sığdırmamıştı ki… Afrika’da bir kabile şefinin oğlu olarak geldi dünyaya. İlkokul, lise ve üniversite eğitimini kendi diyarı Güney Afrika’da tamamladı. İdealist bir hukukçuydu. Afrika halkının ezilmesine gönlü razı gelmiyordu. Siyasete girdi. Gençlik yapılanmasıyla başladığı siyasette, anti-sömürgecilik görüşünü benimsedi. Halkının ayağa kalkmasını istiyordu. O çabalıyor, çabaladıkça etrafında toplananlar çoğalıyordu. Hızlı gelişim birilerinin dikkatini çekmişti. Hakkında dosyalar, davalar açıldı. Bitmek bilmeyen mahkemeler vardı hayatında artık. Ömer boyu hapse atıldı. Hayat bu, ne olacağı belli olmaz. Öyle de oldu. Gün oldu hapisten çıktı. Bütün halkın katıldığı seçimleri kazanarak Güney Afrika Cumhurbaşkanlığına seçildi. Güney Afrika’da artan ırkçılığa karşı Anti-Apartheid hareketini başlattı. Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Her insan gibi o da öldü. Bir halkın kaderini değiştiren “Ulusun Babası” olarak tabir edilen bu isim, Nelson Mandela’dan başkası olamazdı.