Uyumsuz, vasıfsız ve cennette çocuksuz yaşayan %3
Fuzuli’den ödünç aldığımız “yazsan faydası yok, sussan gönül razı değil” ruh hâliyle uzunca bir süredir bazı şeyleri anlatmaya çalışıyoruz.“Ne değişiyor, neye etki edebiliyoruz” derseniz maalesef haklısınız.
Birileri ellerindeki şeytânî planı adım adım uyguluyorlar. Tüm yaptığımız karınca misali safımızı belli etmeye çalışmaktan öteye geçmiyor.
İnsanın seçme hakkını/hür iradesini elinden alıp köleleştirmek istiyorlar.
20 senede bir yaptıkları farklı darbelerle özgürlüğünüzü biraz daha kısıtlıyor/yok ediyorlar.
Gerçek gıdayı ortadan kaldırıp yapay gıdaya raflarda yer hazırlıyorlar.
Bir yandan robotlara yer açmaya çalışırken diğer yandan insanları yavaş yavaş makineleştiriyorlar.
Toplumları bölüp birbirleriyle savaştırıyorlar.
Refahı tek elde toplayıp sizi tek tip sadakaya mahkûm yığınlar haline getiriyorlar.
Dünyanın hareket hızını yavaşlatmaya sizi hareketsiz bırakmaya çalışıyorlar.
Tek tip eğitimle tek tip insan yetiştirmeye çalışıyorlar.
Ekonomileri yıkıp mikro çatışmalarla hayvan olarak gördükleri insanları yavaş yavaş imha ediyorlar.
Kitlesel paranoyayı reddedenleri “görmeyeceksin, duymayacaksın, konuşmayacaksın” diyerek engelliyor, sosyal medya platformlarını kapatıyor, hapsediyor, yine de onların hikâyesini kabul etmeyenleri akıl hastanesine kapatmayı öneren yasalar çıkarmakla tehdit ediyorlar.
Sizi boyun eğdirmeye çalışıyorlar.
Yazıyorsunuz “komplocu” oluyorsunuz, yazdıklarınız bir süre sonra çıkınca “ha sen yazmıştın daha önce” diyerek hayatına bir şey olmamış gibi devam ediyor insanlar.
- Mezbahada henüz sıra kendilerine gelip kasap bıçağını görmedikleri için boğazlanmayacaklarını/hür olduklarını sanıyorlar.
11 Eylül 2001’de insanoğluna en etkili tasmalardan birini geçirenler, 20 sene sonra 2020/21’de ikinci tasmayı geçirirken 2040’lı yıllarda takılacak üçüncü tasmanın da haberini veriyorlar.
2045’te sperm sayısı ‘sıfır’ olacak
“İnsan nesli tehlikede: ABD’deki New York kentinde Mount Sinai Icahn Tıp Fakültesinde çevre ve üreme epidemiyolojisi uzmanı olan Dr. Shanna Swan, düşük sperm sayıları ve cinsel gelişimdeki değişikliklerin insan neslini tehlikeye atabileceğini açıkladı.
Dr. Swan, “Count Down (Geriye Sayım)” adlı kitabında insanlığın doğurganlık kriziyle karşı karşıya kalacağını ifade etti. Swan, yaklaşan doğurganlık krizinin iklim kriziyle karşılaştırılabilir küresel bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. (…) batıdaki sperm sayısının 1973 ile 2011 yılları arasında yüzde 59 oranında düştüğünü belirten Dr. Swan, "Üreme olaylarının mevcut durumu, insan sağ kalımını tehdit etmeden daha uzun süre devam edemez" ifadelerini kullandı. Swan, mevcut tahminleri takiben medyan sperm sayısının 2045'te sıfıra ulaşacağını belirtti.
Bu haberde bazılarına göre insan nüfusunu bitirmenin “müjdesini” hissedebiliyor musunuz?
Aklım almıyor diyorsanız “Children of man” filmini izleyin ki aklınız da havsalanız da alsın.
- Geçen haftadan bir başka haber:
- “Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB liderler zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, yaz aylarında 'aşı pasaportlarının' geliştirilmesini ve hayata geçirilmesini beklediğini söyledi. (…) Ayrıca Merkel, sertifikaların oluşturulmasının ‘sadece aşı pasaportu olanların seyahat etmesine izin verileceği anlamına gelmediğini’ sözlerine ekledi.”
Sisteme tehdit oluşturacak uyumsuzlar
İyi ama “aşı pasaportu” başka ne anlama gelecek?
Aşı olmayan, kurmak istedikleri “küresel 1984” sistemine uyum sağlamayı reddedecek “uyumsuzların” tespit edilmesi, yapay zekâya kayıt edilmesi ve sonrasında ya da günü geldiğinde imhası için mi yapılıyor?
Aklınız almadı gözünüzde canlandıramadınız mı böyle bir olasılığı?
Yardımcı olması için “Uyumsuz, Kuralsız, Yandaş” filmleri üçlemesini seyredebilirsiniz.
Vasıfsızlar vasıflılara karşı
Bir önceki yazımızda “Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) yayımladığı rapordaki tahmine göre, 2025 itibarıyla, tüm iş yerlerindeki görevlerin yarısının makineler tarafından yapılacağını” anlatan bir makaleden bahsetmiştik, oradan devam edelim
“WEF'e göre danışmanlık, karar verme, muhakeme, iletişim ve etkileşim gibi insani becerilere dayalı mesleklere talep artacak. Yeşil ekonomi ve mühendislik ya da bulut sistemleri gibi yeni alanlardaki boşlukların doldurulmasına yönelik talepte ise yükselme olacak. Ancak kuruluş, rutin ya da elle yapılan milyonlarca işin yerini teknolojinin alacağını ve bu durumdan en az ücret alan, en az kalifiye çalışanların etkileneceğini belirtti.”
Anlayacağınız üçüncü türün yani robotların da devreye girmesiyle vasıfsızlarla vasıflıların karşı karşıya gelmesi her zamankinden daha fazla kaçınılmaz olacak ve ister istemez iki ayrı dünya oluşacak.
İşte tam bu noktada sinema dünyasının Google’ı gibi yavaş ama emin adımlarla tüm dünya ülkelerinin sinema altyapısını ele geçiren, kendi şeytânî senaryolarını iş birliği yaptıkları ülkenin yerli sinemacılarına çektiren Netflix’in bir dizisinden bahsedelim.
Cennette yaşayan çocuksuz %3
Gelecekte dünya kaynaklarının tükeneceğini öngören bir avuç elit dünyadan kopuk bir adada yeni bir yaşam merkezi kurmuşlardır.
Adanın nüfusu dünya nüfusunun ancak %3’lük kısmına tekabül etmektedir ve burada insanlar yüksek bir teknoloji, sağlık ve refah içinde belirli kuralları olan ve gelecek endişesi olmayan bir toplumda dertsiz, tasasız ve huzur içinde yaşamaktadırlar.
Dünyanın kalan yüzde 97’lik kısmı ise sefalet içinde teknoloji, tedavi, doğru dürüst beslenme imkânı olmadan yaşamaya çalışıyorlar ama nüfusun tamamı kulaklarının arkasında bulunan çiplerle elitlerin kaydı ve kontrolü altındadırlar.
Her yıl sadece 20 yaşına gelmiş gençlerin katılabildiği yarışmalarla bu adada yaşamaya hak kazanacak %3’lük kesim tespit edilmektedir.
Kulak arkası çipleriyle kayıt altında olmayanlar ise yüzde 3’ün bulunduğu cennete gitme yarışmalarına katılmaya bile hak kazanamamaktadırlar.
Yapılan elemelerde yönetici elitin ayırt etmeye çalıştığı %3’lük dilim “karar verme, muhakeme, iletişim ve etkileme” gücü yüksek olan kişilerdir.
Hani şu yukarıda konu ettiğimiz Dünya Ekonomik Forumunun (WEF) bahse konu ettiği vasıflı kesimin özellikleri.
Uzatmayalım, birçok testten geçip bu adaya gitmeye hak kazananların bilmediği bir şey vardır.
Testeler bitip “cennete” gitmeye hak kazananların adaya gitme töreni başladığında kendilerine sterilizasyonun yani kısırlaştırılmalarının bu testleri başarı ile bitirmenin son şartı olduğu söylenir.
Anlayacağınız dünyada kurulmuş cennette çocuklara yer yoktur.
Neredeyse bir ayakları kendilerini “dünyadaki cennete” götürecek yüksek teknoloji denizaltıda iken bu şartı istemeye istemeye de olsa hemen herkes kabul etmek zorunda kalmaktadır.
Bu diziyi verdiği mesajlar bağlamında daha geniş bir yazı konusu yapmayı düşündüğümüz için şimdilik burada keselim.
Belki burada aklınıza, Avrupalıların ülkemizde yaşayan Suriyeli mültecilerden vasıflı olanları ülkelerine kabul etmek için seçim yapmak istedikleri konusu gelmiştir.
- Ya da son yıllarda dünya elitlerinin Yeni Zelanda “ada” ülkesinde sığınaklar inşa ettirdikleri haberlerini, dünyada ev fiyatları durmadan yükselen nadir ülkelerden birinin de yine bu ülke olduğunu ve son dönemde yaşanan hadiselerle bir şekilde bu ülkenin hep gündeme geldiğini filan hatırlamışsınızdır.
Biraz kafa yorarsanız ve araştırırsanız inanın çok şey bulabilirsiniz.
Bu arada yukarıda anlattıklarımızın sadece eğlence amaçlı filmler/diziler olduğunu ve çok geniş anlamlar yüklenmemesi gerektiğini, bunların insanları gelmekte olana önceden hazırlayan yapıtlar olmadığını da düşünmekte serbestsiniz.
O zaman bize son bir iyilik yapıp şunu dürüstçe söyleyin.
Türk televizyonlarında yayınlanan ve temizlik hastası bir kadının ailesinin çevresinde geçenleri konu alan “Masumlar Apartmanı” adlı dizi bittikten sonra gece yarısı temizlik yapmaya girişen hanımlar yok mu çevrenizde