Twitter’in zaferi
Düşünün, bir devlet başkanı Yüksek Mahkeme’nin Pensilvanya’daki postayla atılan oyların kabul tarihini uzatmasını eleştiriyor, Twitter bunu “tartışmalı” diye yaftalıyor. Bir başkan, oy prosedürleri hakkında fikir beyan edemez mi? “Bu tweette paylaşılan muhtevanın bir kısmı veya tümü tartışmalıdır ve bir seçime ya da başka bir toplumsal sürece katılma konusunda yanlış yönlendiriyor olabilir” türünden ifadeler ne tür bir yetkiye dayanmaktadır?
ABD, sadece kendi tarihinin değil, tarihin en şaibeli seçimlerinden birini geride bıraktı; daha doğrusu henüz bırakamadı. Yazılım hataları, oy çalmalar, arbedelerle karakolda biten seçimi an itibarıyla Biden kazanmış gözüküyor. Gerçekteyse seçimin maddî bakımdan da sonuç bakımından da kazananı sosyal medya şirketleri. Beşinci güç, sahaya yeni çıkmış değil, fakat bu sefer en seri oyuncu olmakla kalmıyor, oyunun kurallarını da değiştirecek bir kudreti hâiz.
Seçim sürecinde tarafsızlık iddialarından sıyrılıp alenen taraflarını belli ettiler. Online platformlar için yeni bir duruş bu. Siyaseti dizayn eden iddialı bir duruş. 2016’da Trump’a seçim kazandıran Facebook’un Rusya merkezli kampanyaları olduğu gerekçesiyle senatoda ifade vermek zorunda kalan şirket yöneticileri 2020 için yeni bir strateji geliştirdi, söz birliği etmişçesine Biden’ın safında hizalandılar. Fakat hiçbiri tavrını alenileştirmede Twitter kadar pervasız olmadı.
Trump’ın bir kısım tweetleri şirket tarafından yayından kaldırılarak veya etiketlenerek sansürlendi. Medya zaten topyekûn cephe almışken dijital ağlar üzerinden seçmenlerin yönlendirilmesi karşısında Trump’ın işi zordu. 2016 seçimlerinde medyanın hasmane tutumu sebebiyle Trump mağdur rolüyle büyük bir kitle desteği temin edebilmişti ama bu sefer o destek, ipi göğüslemeye yetmedi, yetirtilmedi.
Trump’ın bir kısım tweetleri şirket tarafından yayından kaldırılarak veya etiketlenerek sansürlendi. Medya zaten topyekûn cephe almışken dijital ağlar üzerinden seçmenlerin yönlendirilmesi karşısında Trump’ın işi zordu. 2016 seçimlerinde medyanın hasmane tutumu sebebiyle Trump mağdur rolüyle büyük bir kitle desteği temin edebilmişti ama bu sefer o destek, ipi göğüslemeye yetmedi, yetirtilmedi.
Doğruluk denetimi
Tarafsızlık vurgularına rağmen seçmen davranışlarını manipüle etmeye çalışan bu odakların tahminlerin ötesindeki ideolojik ve politik yapılar oluşu artık saklanamaz bir gerçek. “Filistin” yazan pasaport fotosunu sansürleme işgüzarlığından sakınmayan Instagram’ın kime selam çaktığı çok açık. Özgürlük ve eşitlik gibi fiyakalı söylemler sosyal medyanın üstünde fazla bol duruyor artık.
- ABD’nin geleneksel medyası seçimlerde hep aşırı tarafgir ve agresif olagelmiştir. Fakat hiçbir seçimde birinin safında, diğerine karşı bu derece kenetlenmemişti. Mahallî ve ulusal 88 gazeteden sadece 3’ü Trump destekçisiydi. Trump’ın en kayda değer yandaşı New York Post’tu, işe bak ki o da Biden’a dil uzattığı için Twitter tarafından 14 gün boyunca susturulmuştu. Twitter, bu tür tavırlarıyla seçim sonuçlarını belirleme hevesi noktasında Hollywood ve anket şirketlerinden geri kalmadığını göstermiş oluyordu.
Buna sansür gibi nahoş bir ad koyacak değiller elbette. “Doğruluk denetimi” tabiri kulağa hiç de fena gelmiyor. Tam da seçim sathı mailinde 44 tweetten 15’inin etkileşime kapatılması, elbette ki, Trump’ın beyanlarının güvenilirliğini zedelemeye dönüktü. Basın açıklaması yapacağı saati bildiren bir tweet acaba ne tür bir doğruluk denetiminden geçememiş olabilirdi. Öte yandan bu denetim niye sadece bir aday için yapılırken diğeri bundan âzâdeydi? Trump, “Twitter kontrolden çıktı!” diye feryat ederken hiç de çamura yatıyor değildi.
Yendik, çalacaklar
Düşünün, bir devlet başkanı Yüksek Mahkeme’nin Pensilvanya’daki postayla atılan oyların kabul tarihini uzatmasını eleştiriyor, Twitter bunu “tartışmalı” diye yaftalıyor. Bir başkan, oy prosedürleri hakkında fikir beyan edemez mi? “Bu tweette paylaşılan muhtevanın bir kısmı veya tümü tartışmalıdır ve bir seçime ya da başka bir toplumsal sürece katılma konusunda yanlış yönlendiriyor olabilir” türünden ifadeler ne tür bir yetkiye dayanmaktadır?
Trump’ın “Bu seçimi büyük bir farkla ben kazandım” tweetine derhal “Bu paylaşım yapıldığında resmi kaynaklar bu seçimin sonucunu açıklamamış olabilirler” etiketini yapıştırmak partizanca bir tutum değil de nedir? Doğrusu riskli de. Seçmen bu alenî çifte standart ve mağduriyet yüzünden oyunu inadına Trump’a vermeyi tercih edebilirdi. Twitter ateşle oynadı ama demek ki, ellerinin de bir ölçüsü yok değil.
Yine de izahı güç. “Yendik, çalacaklar!” tweeti engellendi ama Hillary Clinton kaç senedir aynı davulu çalıyor, ona bir şey yok. Üstüne üstlük bu tarafgirliği kimi zaman şımarıkça yapıyorlar. Sözgelimi Trump’ın büyük harfle yazdığı “Seçimi açık farkla ben kazandım!” tweeti tıklandığında ekranda Biden ile Harris’in zafer sırıtışı beliriyor. Dahası Twitter’da “'Kaybeden'” mânâsındaki “Loser” kelimesi aratıldığında ilk sırada Trump’ın hesabı gözüküyor. Bunlar, neredeyse kişiselleşmiş bir hıncı ve garezi temsil eden, bilinçli uygulamalar.
Radikal solun üçüncü kolu
Twitter koçbaşı rolü oynasa da Facebook ve Instagram da onu yalnız bırakmadı. Bu ikisi de Trump yanlısı binlerce hesabı keyfi biçimde kapattı. Üstelik 4 Kasım’da başkanın seçim konuşmasını paylaşmasını engelleyerek düşmanlıktaki ciddiyetlerini ispatladılar.
Mayıs ayında Trump’ın yayınladığı 4 dakikalık bir propaganda videosunu yayından kaldırmışlardı. Trump bu fiile “illegal” diyerek itiraz edecek olduğunda da Twitter’ın CEO’su Jack Dorsey doğrudan sözü almış, “Hiç de yasadışı değil, telif haklarıyla ilgili bir şikâyet aldık” deyip konuyu kapatmıştı. Bir seçim yarışının sonucunu etkileyecek böylesi bir müdahalenin şüpheli bir ihbara dayandırılması ancak aşırı bir özgüvenle izah edilebilir.
Bu öyle bir özgüven ki, neyin hak, neyin bâtıl olduğuna o karar veriyor. Mesela Trump’ın COVİD-19’la alâkalı paylaşımları mezkûr şirketler tarafından “hassas içerik” diye kodlanabiliyor veya sansürlenebiliyor. Trump “Her yıl sayıları bazen 100 bine varan birçok insan aşısı olmasına rağmen gripten dolayı ölüyor. Bunun için ülkemizi karantinaya alıyor muyuz? Hayır, onunla yaşamayı öğrendik, şimdi de Covid-19 ile yaşamayı öğreniyoruz, bazı kişiler için Covid-19 gripten daha az ölümcül” dediği için tırpanlanabiliyor.
- Keza başkanın sağlık danışmanı Scott Atlas’ın “Maske kullanımının hastalığa karşı işe yaramadığı” yönündeki paylaşımını da “yanıltıcı bilgi içerdiği” gerekçesiyle silebiliyor. Bu, seçimlere müdahaleden de daha vahim bir cüreti yansıtmakta değil midir? Ülke yöneticilerini bir konu hakkında söz söyleyemez hâle getirmek yeni tür bir diktatörlüğün habercisi değil midir?
Biden ve oğlunun Ukrayna ve Çin’le girdiği akçeli ilişkilerin gözlerden ırak tutulması noktasındaki bu şirketlerin hassasiyeti de sadakatlerinin gücünü göstermeye yeter. Bu pişkin kayırmacaların arkasında aslında bu şirketlerle Biden’ın arkasındaki küresel sermayenin akçeli ilişkileri yatmakta. Trump, onlar hakkında “Demokrat partinin ve radikal sol hareketin üçüncü kolu gibi çalışıyor” derken mübalağaya kaçıyor değil gerçekten.
Devlet değil şirket faşizmi
Radikal solun dijital şirketlerle ve küresel sermayeyle gönül bağı ve dayanışması göz yaşartıcı cidden. Ülkemizde de solcular, Biden sevdasıyla ne çifte standartlardan rahatsızlar ne de ifade özgürlüğünün ihlalinden. Onlara göre kaybeden sağcılar olduğu müddetçe mesele yok. Kartellerin hegemonyasından, sansüründen hiçbir farkı olmayan bu müdahalelere rağmen kimlerle aynı mevzide silah arkadaşlığı ediyor olduklarının da önemi yok.
CNN ile MSCBN’nin yerini Twitter ile Facebook aldığında mesele kalmıyor mu? Yeni tür bir tiranlığın mahzuru yok mu? Devlet faşizmi yerine şirket faşizminin yerleşmesinde solcuların bir beis görmeyişi şurada dursun, bunun sokak gücü olma yönündeki iştahları sahiden ibretlik. Bundan mustarip sol kalemlerin azlığı da ayrı bir endişe sebebi.
Şu tartışmanın dahi hakkını veremediler: Twitter kendi kuralları olan özel bir şirket olabilir ama Publisher değil Public platformdur. Yani yayıncı değil, halka açık bir zemindir. Yazılanlar seni bağlamıyorsa, hukukî sorumluluk yazana aitse kimilerini sansürleyip kimilerini es geçmek neyin nesidir? Bunu bile sormuyorlar. Bu da aslında solun omurgasızlığından ziyade darbeci kimliğiyle bağlantılı bir husustur. Bu sefer asker postalıyla değil de dijital şirketlerin portalları yoluyla.
Yeni bir tekelle karşı karşıyayız. Yeni bir faşizm; liberal üstelik! ABD başkanına bunu yapan adamlar sıradan insanlara neler yapabilirler, düşünsenize. Yâhut şöyle soralım, ABD başkanına bunu yapan adamlar, başka seçimlerde ve ülkelerde hangi hasımlarına kim bilir ne yapacaklar? 1984 romanının sinsi bir güncellemesiyle burun burunayız.
Yankı odası
Geleneksel medyadan farklı olarak içerik üretme fırsatı vererek bireylerin özneleştiği zeminler olsalar da barındırdığı tehlikeleri daha iyi görebileceğimiz bir noktadayız. Asparagas ve iftira mutfağı, yankı odası işleviyle kamplaşma ve radikalleşmenin yuvası sosyal medya mecraları, toplumun ani değişiminin arkasındaki başlıca amil. Şimdi siyaseti doğrudan dizayn için kolları sıvamış durumdalar.
- Facebook’la gelen Twitter’la gitti. Ne kadar güçlü manipülasyon aracı olabileceklerini ABD seçimlerinde bihakkın gösterdiler. İlk defa doğrudan mevzi aldılar ve etkili bir savaş verdiler. Devletlerin kendilerini düzenlemesine karşı gösterdikleri dirençle bu başarıyı tekrarlamaktan vazgeçmeleri için hiçbir görünür sebep bulunmuyor.
Sadece seçimlere değil savaşlara dahi müdahale ediyorlar. Azerbaycan dışişleri bakanının Twitter hesabını askıya almak basit bir teşebbüs değildir. Ermeni tarafının dokunulmazlığını ise belirtmek bile gereksiz. Nereye bu gidiş acaba?
Bir de 2023’e ne kaldı şunun şurasında?