İsrail’in dijital savaşı
İsrail, tüm dünyayı savaş alanı gördüğünden casus yazılımlarını ve solucanlarını gezegenin her kıtasına yayıyor. WhatsApp, Yahudi devletinin siber gözetim firması NSO Group’a, 20 ülkede, 10o gazeteci ve insan hakları gönüllüsü de dâhil, 1400 kişinin mesajlarına sızdığı gerekçesiyle dava açtı.
Bir Amerikan atasözü der ki: “İyi olamıyorsanız dikkatli olun!” Bu öğüde kulak vermeye en fazla müstahak ülke, ABD’nin biricik “stratejik müttefiki” İsrail’den başkası değil elbette. İyi olamadı, o yüzden hep dikkatli olmak zorundaydı. Bu, hasımlarının dikkatini dağıtmak için azami titizlenmesinin de arkasındaki itkiydi. Onun medyayla uzun geçmişinin şimdi sosyal medyayla yeni bir mecraya yönelmesi de bununla ilgili.
İsrail başından beri varoluş ve beka kaygısıyla malûldü. Düşman bir çevrede varlığını idamesi, medyayı kâh uyuşturucu, kâh susturucu olarak kullanmasına, sahibinin sesi bir organa dönüştürmesiyle mümkündü. Yahudilerin medya sektöründeki aslan payı dikkate alındığında gayet başarılı oldukları aşikârdı. Peki dijital devrimden sonra, etkileşim ve paylaşımın belirleyici olduğu elektronik medya platformlarında aynı başarıyı gösterebilecek miydi?
Stratejik ortam
İsrail devlet aygıtı, sosyal medya olgusunun önem ve tehlikesini ilk kavrayan öznelerden biriydi. Onu, siber güvenliğin bir parçası olarak tanımladı ve jeopolitik bir konsepte yerleştirdi. Siber uzaydaki savunma ve saldırılarıyla paralel bir cephe olarak kurguladı. Savaşın hedefine ulaşmasında sosyal medya destek de olabilirdi, köstek de. “Görünmez ordu” olarak nitelenen moral faktörü üzerindeki etkisi göz önüne alındığında sosyal medya gerçek bir stratejik ortamdı.
Meseleyi kavrayışındaki ciddiyeti, dijital medya üstüne çalışan 1000 şirketin varlığından çıkarmak mümkün. “Terörizm, radikalleşme ve siber saldırılara karşı” devletle birlikte hareket eden bu yapılar, büyük oranda resmî bir ajandayı takip ediyor. ‘Artırılmış Gerçeklik’ gibi yenilikçi alanlarda iddialı faaliyetler yürüten bu şirketler, dünyanın önde gelen yeni-medya şirketlerine Ar-Ge hizmeti de sunmakta. Küresel partnerler sayesinde daha geniş pazarlara ulaşma arzusu bu hizmetlerin saiklerinden sadece biri. Yazılımlar ve programlar vasıtasıyla casusluk imkânı da bir diğer saik.
İstihbarat, İsrail için hep öncelikli olagelmiştir. Sosyal medyanın sunduğu muazzam haber alma fırsatını es geçmesi düşünülemezdi. Ülkenin küçüklüğüyle orantısız biçimde data genişliği devasa ölçekte. ABD bile onun kullandığı teknikleri taklit ederek yol alıyor. Tabii ki hak-hukuk, İsrail’in sözlüğünde içi boş kavramlar.
Önleyici eylem
Yakın tehdit olarak gördüğü Filistinlileri ve Arapları takibe almakla yetinse bunun mantığını kavramak zor olmazdı. İsrail, tüm dünyayı savaş alanı gördüğünden casus yazılımlarını ve solucanlarını gezegenin her kıtasına yayıyor. WhatsApp, Yahudi devletinin siber gözetim firması NSO Group’a, 20 ülkede, 10o gazeteci ve insan hakları gönüllüsü de dâhil, 1400 kişinin mesajlarına sızdığı gerekçesiyle dava açtı.
Doğrusu bu, onun için çocuk oyuncağı ve devede kulak. Telefon ve bilgisayar kullanıcılarının ruhları duymaksızın arka planda çalışan uygulamalarla tüm mesajları, numaraları, konuşmaları ele geçirebiliyor, telefonun konumunu gerçek zamanlı izleyebiliyor, kamerasından ekran görüntüsü alabiliyor. Bunu yapan tek ülke değil ama en hırslısı.
“Önleyici eylem”, onun en sevdiği tamlamalardan biri. Verilerden oluşturulan algoritmalara bakarak tehdit unsurlarını deşifre etmek, en mahir olmakla övündüğü işlerden biri. Bu algoritma maharetini başka ülkelere de pazarlayarak hem servet kazanıyor hem de farklı ülkelerin güvenlik aygıtlarıyla uzun vadeli bağlantılar kurabiliyor.
2015’ten bu yana bıçaklama, kurşunlama ve araba çarpma yöntemlerini kullanan “yalnız kurt” eylemlerine maruz kalan ve 50’den fazla kayıp veren İsrail, bu eylemleri yapabilecek potansiyelde olan Arapları tespit etmeye öncelik vermiş durumda. Algoritmalardan beklenen acil cevap da bu. Sosyal ağlarda bazı tiplere odaklanıyor ve potansiyel yalnız kurtları eyleme geçmeden etkisiz hâle getiriyor. Ölü veya diri.
Birtakım kelimeler var, onları kullanan radara yakalanıyor. Bu tetikleyici kelimelerin ardından İsrail iç istihbaratı Şin Bet, şüphelinin profilini çıkararak izlemeye alıyor. Gerisini polis ve yargı getiriyor ve önleyici eylem gerçekleştirilmiş oluyor. Gözaltı ve tutuklamalara bakılırsa, sosyal medya takibiyle görevli özel birimler fazla mesai yapıyor.
Nefret suçu
Bir Filistinlinin Facebook’ta yaptığı “kışkırtma”dan ötürü her türlü hakkının ihlâli kimin umurunda ki? Peş peşe yüzlercesi de umursanacak gibi değil. Çektiği selfiyi “Günaydın” diye yayınlayan bir Arap işçi, arkasındaki buldozerden ötürü terör imasında bulunduğu iddiasıyla tutuklanabiliyor. Bir şiirini paylaştığı için hapsi boylayan Derin Tatur’a gelinceye dek trajikomik nice örnek var.
Siyonist yapı, bir yandan da sosyal medyayı ajan devşirmek ve espiyonaj için istismar ediyor. Sosyal ağlarda gözüne kestirdiği profilleri ağına düşürüp yerel kaynaklar hâline getirmek sık başvurduğu yöntemlerden. Onları belli sokak ve binalar önünde fotoğraf çekilmeye yöneltmek, külfetsiz ama getirisi yüksek bir iş olabiliyor. O yüzden HAMAS, bu tür hesaplarla iş tutan yurttaşlarını cezalandıracağını ilan ediyor.
İşgal gücü, kolunun ulaşmadığı yerlerdeyse şirketlerle temasa geçerek “muzır” hesap ve içeriklerin defterini dürüyor. İsrail yerine bazen 120 Yahudi kuruluş bir araya gelip taleplerini iletebiliyor. “Nefret suçu” yeterli bir itham veya şu eskimez “Antisemitizm!”
Resmî kurumlar üzerinden yapılan başvuruların yüzde 70’i maksadına ulaşıyor ve hesaplar ya kapatılıyor ya askıya alınıyor veya da muhtevaları siliniyor. Bu hiç de azımsanacak bir oran değil. Çünkü Facebook, Yahudi sözünü dinlemekte pek uysal. Twitter ise kısmen ayak direyerek oranı biraz aşağı çekiyor.
Dijital militarizm
Siyonistlere ise atış serbest. Akıllı telefon kullanımında yüzde 88’lik oranla Güney Kore’den sonra 2. sırada olsa da yüzde 77’lik sosyal medya kullanımıyla 1.sırada olan İsrail, aynı zamanda sosyal ağlara en bağımlı millet konumunda. Dünya ortalaması kişi başına ayda ortalama 5,7 saat iken İsrail’de bu rakam 11,1. (Türkiye 10,2 saatle 4. sırada; biz de az değiliz hani.) İsrail, tüm istatistikleriyle “Dijital militarizm”in merkez üssü.
Filistinliler, Araplar, Müslümanlar hakkında en olmadık yakıştırma ve hakaretleri dillendirmenizde beis yoktur. Herhangi bir algoritmanın konusu olmazsınız, takibata uğramaz, tutuklanmazsınız. Filistinli cesetlerinin üstündeki selfileriniz, başınıza iş açmaz. Tüm ülkenin koro hâlinde savaş çığırtkanlığı yapması da abes karşılanmaz. Irkçılığın bini bir paradır, hele seçim dönemlerinde.
Uçakların yıktığı binalar ve parçalanmış cesetler sosyal platformlarda neşeyle havada uçuşur. Her saniye yapılan onlarca paylaşımla bu, İsrail’in yeni normalidir. Yahudi ırkçılığına ve “nefret suçları”na en toleranslı olanın (%41 oranla) Facebook oluşu da bir kere daha dikkate şayandır.
Gövde gösterisi
Sivilleri sosyal ağlarla savaşın içine çeken İsrail, kendi ordusunu da sanal savaşın öncü gücü kılmayı tercih etmiştir. Bu hassas cephede pro-aktif strateji, online birliklerin sevk ve idaresi mantığına dayanır. Bilhassa 2008’den itibaren mesela YouTube, İsrail hava gücünün ve mühimmatın imha kapasitesinin reklam edildiği bir platforma dönüşmüştü. Twitter ise, ordu sözcüsünün kürsüsü.
Roketlerin kudreti, fotoğraf sitesi Flicker’da da bolca gövde gösterisi yapmıştı. Orduda akıllı telefon kullanımı resmen yasak olsa da sahada çekilen görüntüler süratle cepheye sürülmüştü. Blogların etkili kullanımı da dikkatlerden kaçmamıştı.
- Sıra dışı olan husus, Filistinli sivillere uyguladıkları insanlık dışı şiddeti kendilerinin çekip yayınlamakta sakınca görmemeleridir. Keyfî dayaklar veya infazlar, gerçekte utanç vesilesi olacağına bir iftihar vesilesi olarak paylaşılmaktadır. Bu da stratejik olmaktan ziyade İsrail’in kurucu karakteriyle ilgili bir boyuttur.
Bir diğer şaşırtıcı husus, kadın askerlerin cinsel nesne hâline getirildiği fotoğrafların paylaşımındaki fütursuzluk. Binlerce takipçisi olan hesaplar üstünden yapılmak istenen şey, belki de İsrail’i zulüm ve işgal yerine, başka bir veçhesiyle konuşulur kılmak. Bir şeriat devleti için pek tutarlı bir tercih olmasa da.
Susma
Trol ordusu da olmazsa olmaz. Küresel Nüfuz Kampanyası için dev bir bütçeyi yıllar evvelinden tahsis etmişti. Binlerce trol, doğrudan resmî kurumlarca değil paravan gruplarca fonlanıyor. Bunlardan Act IL grubunun 15 bin aktif üyesi olduğu söyleniyor. Görevleri, hakikate karşı yalanın safında cansiperane savaşmak.
Ülkemiz de bunlardan hâlî değil. Avlaremoz sitesi en cüretkârı. Siyonist bir küstahlıkla her türlü tenkidi antisemitizm olarak yaftalayıp İsrail’i aklamak için bin dereden su getiriyorlar. Ladino dilinde “Susma!” demek olan Avlaremoz, fiilen “hakikate karşı konuş!” mânâsına geliyor.
Yalan ordusuna karşı hakikat yalın kılıç. Filistin cephesinde yeni bir şey yok.
- Çektiği selfiyi “Günaydın” diye yayınlayan bir Arap işçi, arkasındaki buldozerden ötürü terör imasında bulunduğu iddiasıyla tutuklanabiliyor. Bir şiirini paylaştığı için hapsi boylayan Derin Tatur’a gelinceye dek trajikomik nice örnek var.
Trol ordusu da olmazsa olmaz. Küresel Nüfuz Kampanyası için dev bir bütçeyi yıllar evvelinden tahsis etmişti. Binlerce trol, doğrudan resmî kurumlarca değil paravan gruplarca fonlanıyor. Bunlardan Act IL grubunun 15 bin aktif üyesi olduğu söyleniyor. Görevleri, hakikate karşı yalanın safında cansiperane savaşmak.