Türkiye sahip çıkmasaydı... Trablus’ta insanî bir felaket yaşanacaktı
Şu sıralar Birleşmiş Milletler, NATO, AB, İngiltere ve Batı’nın diğer ülkeleri Ankara’ya karşı şükranlarını sunabilir. Çünkü Ankara müdahil olmasaydı Trablus’ta patlak verecek insani felaketin ilk muhatabı Avrupa kıtası olacaktı. Bunun sonuçlarını da sanırım herkes öngörebilir.
Zamanlama her şeyin başıdır. Allah’a şükür ki, Türkiye’nin kararlı askerî hamlesi ve küresel sahnede ayağa kalkıp kınayanın kınamasına rağmen ortaya irade koyması sayesinde bugün Trablus şehri ayakta. 2 buçuk milyonluk şehir büyük badireler atlatıp bu günlere geldi. Dürüst olalım, şayet Trablus düşmüş olsaydı çivisi çoktan çıkmış dünyada yeni bir insanî felaket daha yaşanacaktı. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tam zamanında yetişmeseydi bunun olacağından kimsenin şüphesi yok.
Yanlış ata oynayıp ülkeyi zorba bir diktatörlüğe çevirmek isteyen Hafter’i destekleyen Fransa, Mısır ve BAE bu işten kâr edeceklerini umdular ama yanıldılar. Bugün Trablus dimdik ayakta. Onlar ise aldıkları hasarları nasıl onaracaklarının hesabını yapıyorlar.
Demek Ki Daha Çekecekleri Var
Meşru Trablus hükümetini devirmek için 14 ay başkenti kuşatma altında tutan Hafter’e güvenmenin ne denli bir hata olduğunu yaşayarak öğreniyorlar. Nasihat almayanların musibet ile terbiyesi eşyanın tabiatı gereğidir. Halen Hafter’i desteklemeye devam ettiklerine göre demek ki daha başlarına gelecek bir yığın musibet onları bekliyor.
Rusya da Hafter’i destekledi ama daha pragmatik davranıp Libya’da ayağını yere sağlam basmayı tercih etti. Stratejik bir noktada bulunan Cufra Hava Üssü’ne yerleşmiş durumdalar. Resmi ağızlardan yapılan her türlü inkâra rağmen, 2015 yılından beri Tobruk hükümetini askeri, diplomatik ve mali açılardan destekleyen, Trablus’un savaşı kaybetmesi için var gücüyle bastıran bir Rusya var karşımızda.
Ne Putin Ne De Macron
Onca desteğe rağmen Hafter’in aldığı sonuçlardan pek memnun olmasa da seçimini çoktan yapmış Putin’in pozisyonunu değiştirmesi pek kolay görünmüyor. Putin yine Hafter’i her türlü desteklemeye devam edecek, yine bunu kameralar karşısında inkâr edecek ve yine Wagner grubunu bir maşa olarak kullanma cihetine gidecek. Gidişat bu minvalde.
Hafter’e gelince... Rusya’dan, Fransa’dan, BAE’den ve Mısır’dan yıllardır gördüğü desteğe rağmen rezil bir vaziyette. Hele Ankara’nın askeri zekâsı sahaya intikal ettikten sonra...
Fransa sadece ABD yapımı Javelin füzelerini vermekle kalmadı sayısız ekipman yardımında bulundu. Bilhassa da Trablus’un düşmesi için başlatılan 2019 yılındaki harekâttan sonra. Fakat Erdoğan’ın hamlesine karşılık veremeyince Macron’un psikolojisi fena halde bozuldu. Türkiye ile tek başına baş edemeyeceğini anlayınca, tıpkı ağabeyine koşan çocuklar gibi NATO’yu ve AB’yi yardımına çağırdı.
Erdoğan Libya'nın Kahramanı
Macron istediği kadar göbeğini çatlatsın, ABD ve AB ne düşünürse düşünsün, bugün Libya’da en popüler şahsın Erdoğan olduğu gerçeği gün gibi ortada. Trablus’ta sahada görev yapan bir gözlemcinin bana bizzat aktardığı notu sizlere iletmiş olayım. Diyor ki: “Eğer Türkiye yardım etmeseydi Trablus düşmüştü ve birçoğumuz Hafter’in adamları tarafından boğazlanmış olacaktı. Taşrada Hafter’in işlediği savaş suçlarına ve toplu mezarlara ilişkin hikâyeler işitiyoruz. Dünya şunu unutmasın. Hayatımızı kurtaran Türkiye’nin oynadığı rolü asla unutmayacağız. Erdoğan bizim kahramanımız.”
Cezayir Tecrübesi Yetti
En iyi zamanlarında bile kaybeden biri olarak Macron şu an kendini ve ülkesi Fransa’yı Hafter’den uzakta tutmanın yollarını arıyor.
Çünkü Hafter yatırım yapılacak bir değer olmaktan çok sorun çıkaran bir baş belâsı kıvamında. Kaddafi de işler kötüye gittiğinde eski dostu Sarkozy’yi yardıma çağırmıştı ama Elysee Sarayı’nın kapıları suratına kapatılmıştı. Cezayir’de yaşadıkları rezil sömürgecilik tecrübesinden kalma olsa gerek. Fransız liderler Arap dostlarıyla bilhassa başarısızlık söz konusu olduğunda aynı kare içinde görünmekten pek hazzetmiyorlar.
Ben bu satırları kaleme alırken Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Brüksel’de toplanmış, Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye’ye karşı yeni yaptırımlar uygulamayı konuşuyorlardı. İtiraf etmeliyim, bu bahiste Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın başarı sağlayacağı konusunda ciddi şüphelerim var.
NATO Türkiye'ye Muhtaç
Şurası bir gerçek ki, konu dış politika olduğunda Erdoğan usta bir stratejist.
Avrupa’nın Rusya ile yaşadığı sorunları biliyor ve ona göre pozisyon alıyor. Avrupalı liderler de biliyorlar ki, Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri tek taraflı değil. Türkiye, Rusya ile belli bir mesafede iş tutarken diğer yandan NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olmanın ayrıcalığını da iyi kullanıyor. NATO, Karadeniz ve Akdeniz’de Türkiye’nin varlığına muhtaç durumda.
- Türkiye olmadan NATO'nun ve 29 müttefikin nasıl görüneceğini hayal etmek o kadar kolay değil. Zaten Erdoğan'ın da bu stratejik ittifaktan çıkma gibi bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Türkiye’nin Almanya ve İtalya ile güçlü ilişkileri var. Trump yönetimindeki ABD ile ilişkileriyse tıpkı bir tahterevalli gibi inişli ve çıkışlı.
Şu sıralar Birleşmiş Milletler, NATO, AB, İngiltere ve Batı'nın diğer ülkeleri Ankara'ya karşı şükranlarını sunabilir. Çünkü Ankara müdahil olmasaydı Trablus’ta patlak verecek insani felaketin ilk muhatabı Avrupa kıtası olacaktı. Bunun sonuçlarını da sanırım herkes öngörebilir.