Müslümanlar Ayasofya'nın aslına rücûuna niçin seviniyor?
Arap dünyasındaki ve diğer ülkelerdeki gerçek ve samimi Müslümanlara gelince... Bunlar gözlerini dikmiş Türkiye’ye bakıyorlar. Türkiye’yi Müslümanlar için elde kalan tek umut olarak görüyorlar. Zira bugün Müslüman devletlerin çoğu ya Batı uşağı yahut çok zayıf.
Birisi benden kendimi, kim olduğumu tanıtmamı istediğinde, aklıma ilk gelen şey bir Müslüman oluşumdur. Diğer ne varsa önem sırasına göre ikinci sırada yer alır. Arap olduğumu söylerim çünkü ana dilim Arapça’dır. Arap yurdu da atalarımın anavatanıdır.
Suriye, Lübnan, Filistin, Irak, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri yahut diğer Arap ülkelerine mensubiyet hususuna gelince, bunlar bizim açımızdan mesele teşkil etmeyecek küçük nüansları ifade eder. Çünkü biliriz ki, aradaki sınırlar kurgudan ibarettir. Sınırları çizen Sykes Picot anlaşması, bizi birbirimizden ayırıp diğerinden farklı toplumlara dönüştürme kasdını gütmüştür. Haçlı Batı dünyası ve onların vekili konumundaki Arap yöneticileri bu anlaşma sayesinde bizi kolay lokmalara dönüştürüp daha iyi sömürme, üzerimizde daha rahat hâkimiyet kurma imkanına kavuşmuştur.
Büyük Bir Ümmetin Evlatlarıyız
Haritasını işgalcilerin çizdiği bir ülkeyi tanımayı reddediyoruz.
Uyduruk tarih kitaplarıyla son derece köklü, kadim ve büyük bir ümmetin evlatları olduğumuz gerçeğini bizden saklamaya çalıştılar. Bizim ümmetimiz bir vakitler bütün dünyaya hükmediyordu. Elinin değdiği her yeri adalet ve iyilikle doldurmuştu. Medeniyet itibariyle en yüksek, ilime en fazla önem gösteren medeniyet bizimkiydi.
Ayasofya’nın tekrar camiye dönüşünün dünya çapında patırtı koparması şaşırtıcı değil. Fatih Sultan Mehmed Han tarafından kiliseden camiye çevrilmesi Bizans kimliğinden çıkarılması mânâsına gelir. Nitekim tarih kitapları bize Memluk sultanlarının da Kahire, Şam ve Kudüs’te bulunan bazı Ortodoks kiliselerini camiye çevirdiklerini haber vermektedir. Arap coğrafyasındaki Yunan kiliseleri nasıl bu kimlikten çıkıp yeni bir kimliğe bürünmüşse Ayasofya da artık yeni bir kimliğe bürünmüştür. Üstelik Ayasofya’nın bugünkü dönüşümü daha derin bir mânâyı ifade etmektedir. Batı dünyasının Müslümanlar üzerinde kurduğu hâkimiyete son verme, bir meydan okumadır. Dikkat ederseniz, İslam ve Müslüman düşmanları işte bu yüzden deliye dönmüş durumdalar.
Ayyıldızlı Bayrağa Bağlıyız
Ümmet tarihini az da olsa bilen gerçek bir Müslümanın şekli ve renkleri hiçbir mânâ ifade etmeyen bayraklar yerine ortasında ay yıldız bulunan kırmızı beyaz bayrağa bağlılık hissi duyması belki de onları çok şaşırtıyor.
Peki, ne olacaktı? Topraklarımızı işgal etmeye gelen bir Haçlının bizzat kendi eliyle çizip renklerini ve şeklini belirlediği saçma bayraklara mı bağlılık duyacaktı? O haçlının iktidara getirdiği Arap yönetimlerini mi benimseyecekti?
Çoğu Arap Bayrağı Batı Mâmülü
İsterseniz daha açık konuşayım. Suriye muhalefetinin kullandığı yeşil bayrak bile bizde bir bağlılık hissi oluşturmuyor. Çünkü o bayrağı çizen işgalci Fransa’dır. Esed’e muhalefet ediyorsun ama onun bayrağını küçük bir farkla aynen alıyorsun. O bayrak bize mi ait?
Neredeyse bütün Arap bayrakları aynı şekilde. Bu bayrakların hepsi bize zayıflığımızı, aşağılanmayı ve nasıl ayrı düştüğümüzü hatırlatıyor. Oysa sizin bayramlarda ve millî günlerde balkonlarınıza astığınız ay yıldızlı bayrak, hepimize bir olduğumuz, ümmet olduğumuz, güçlü kudretli olduğumuz şanlı maziyi hatırlatıyor, bizi o günlere götürüyor.
Para Acı Mı Çekmiş?
Hristiyanların Ayasofya konusundaki hücumlarını anlamakta zorluk çekmiyorum.
Nitekim Papa’nın acı çektiğini söylediği açıklamasını tebessümle okudum. Zira Müslüman diyarlarda yaşanan onca katliam ve zulümden acı çektiğini bugüne dek duyan olmadı. Suriye’de neredeyse bütün kiliseler yıkıldı. Avrupa’da cemaatsiz kalan kiliseler bir bir kapanıyor ve buraları satın alan Müslüman cemaatler tarafından mescidlere çevriliyor. Kendisi de iyi biliyor ki, İslam dünyası Batı tarafından hünerli bir şekilde defnedilmiş bir devdir. Eğer yeniden ayağa kalkarsa kendilerinin hâkimiyeti sona erecek, yeryüzündeki sahte üstünlükleri nihayet bulacaktır.
Şu haber sosyal isimli web sitesinden:
Batıda Kiliseler Cami Oluyor
Almanya kilise satışında Avrupa ülkeleri içinde başı çekiyor. Bu kiliselerin içinde Türk İslam Merkezi tarafından 10 yıl önce satın alınan Dortmund Johannes Kilisesi en dikkate değer örneklerden biri. Bugün Dortmund Merkez Camii olarak hizmet veren yapı 1700 metrekarelik bir alana sahip ve toplamda 1500 kişilik bir ibadet kapasitesine sahip.
Müslümanlar ayrıca 2012 yılında Hamburg eyaletindeki "Cabernaeum" kilisesini de satın alarak camiye çevirdiler.
Yine Hollanda'da birçok kilise satın alındı ve camiye dönüştürüldü. Bunların içinde öne çıkanları, Amsterdam'daki Fatih Camii, Groningen’deki Eyüp Sultan Camii ve Weert’deki Osman Gazi Camii.
Fransa'nın güneydoğusundaki Clermont-Ferrand şehrinde de artık Hristiyan cemaati kalmayan "Aziz Joseph" Kilisesi Müslümanlara satıldı ve bugün "Tevhid Camii" olarak hizmet veriyor.
Bu konuda asıl tuhaf olansa bazı Müslümanların kopardığı vaveyla. Budapeşte’deki bir caminin bugün üzerinde hayvanat bahçesi var. İçinde filler tepiniyor. Ermeniler tarafından işgal edilen Azerbaycan topraklarında domuz ahırına çevrilmiş bir cami mevcut. Ayasofya konusunda gösterdikleri tepkinin kaçta kaçını bu örnekler için göstermişler acaba?
Kim Ayasofya'ya Karşı?
Ayasofya gerçekten bir turnusol kâğıdı. Bugün Ayasofya’nın camiye tebdiline karşı çıkanlar üç kısım.
- • Kimliklerinde Müslüman oldukları yazılı olsa da azılı İslam düşmanları
- • Türkiye karşıtı iktidarlara yakın duran, menfaat uman tipler
- • Yahut medya tarafından gece gündüz aldatılan bilgisiz kimseler.
Türkiye’deki iktidarı, bu iktidarın başındaki Erdoğan’ı, Erdoğan’ı destekleyen Müslüman kitleyi eleştirmek için dünya medyasının, hatta bizzat Türkiye medyasının elinden geleni ardına koymadığı sır değil. Sebebi de herkesçe malum. Batı’daki ağa babalarına yaranacaklar.
Türkiye Tek Umudumuz
Arap dünyasındaki ve diğer ülkelerdeki gerçek ve samimi Müslümanlara gelince... Bunlar gözlerini dikmiş Türkiye’ye bakıyor. Türkiye’yi Müslümanlar için elde kalan tek umut olarak görüyorlar. Zira bugün Müslüman devletlerin çoğu ya Batı uşağı yahut çok zayıf.
Sevgi dolu bir kalple Türkiye’deki, Arap âlemindeki ve bütün dünyadaki Müslümanlara sesleniyorum:
- Medyaya önem verin. Gerek görüntülü, sesli ve yazılı medya, gerek sosyal medya, gerekse oyun pazarı olsun, bu alanlarda artık bizim de sözümüz geçmeli. Güçlü şirketlerimiz olmalı. Haçlı işgal güçlerinin, Siyonistlerin ve Siyonistlerin eteğine yapışanların, özellikle de Amerika’nın Müslümanlar hakkında oluşturmaya çalıştıkları algıları, yalan ve yanlış haberleri suratlarına kolayca çarpabilelim. Zira bunların elindeki medya gücü, şu anda Müslümanların ayağa kalkmasının önündeki en büyük engeldir.